1. BİR DEVRİN BAŞLANGICI

179 8 1
                                    


Bölümün şarkısı: Dostum Değil Uykular
Keyifli okumalar dilerim:)

"Cinayetin kusursuzluğu katilin mükemmelliğine bakar."
-Murat Menteş

Neredeydim ben? Karanlık bir mekânda mı, karanlığın içinde mi?
Etrafa bakınıyordum, nerede olduğumu çözmeye çalışıyordum. Yavaş yavaş anlıyordum aslında karanlık bir mekânda olmadığımı. Evet, burası karanlığın ta da kendisiydi.
Daha sonra bir ışık geldi. Şu sorgu odasında bulunan spot lambalardan. Ufacık bir daire bölgeyi aydınlatıyordu o ışık.
Ardından bembeyaz bir elbiseyle bir kız geldi. Kız, benimle aynı yaştaydı. Saçları; uzun, bakımlı ve sarıydı. Yüzü seçilmiyordu.
Kız geldi lambanın altında durdu. Sırtı bana dönüktü.
Sonra başka bir spot lamba yandı. Beyaz elbiseli başka bir kız geldi. Onun da yüzü seçilmiyordu.
Aynı olaylar devam etti. Yedi tane spot lamba altında yedi kişi. Ha bu arada bunlardan 3 tanesi erkek bunu da ekleyeyim. Erkeklerde benbeyaz takım elbiseler vardı ve yine yüzleri seçilmiyordu.
Lambaların altındaki herkes karanlıkta bir yere odaklanmış, oraya bakıyorlardı. Dönüp bende baktığımda orada bir ışık yandı ve ışığın atında biri vardı. Kıyafetleri, simsiyahtı. Kız mı erkek mi seçilmiyordu. Elinde bir bıçak vardı.
Yavaş yavaş ilk gelen kızın yanına geldi, karsında durdu ve onu bıçakladı. O an, dehşet doluydu. Kız, acı acı çığlıklar atıyor, etrafa kanlar sıçrıyordu.
Siyah elbiseli kişi hiç istifini bozmadan sırayla herkesi bıçakladı. Etraf kandan bir havuza döndü ve içerisinde balık gibi insan parçaları vardı.
"Yapma!" diyordum ona. Kendimi yerden yere atıyordum ama nafile...

Nefes alış-verişlerim düzensiz bir şekilde uyanmıştım. Berbat bir kabus görmüştüm, terlemiştim.

Yatağımın üzerinde doğruldum, sokak lambasının sarı ışığı perdemin arasından odama süzülüyordu. Bu da daha havanın gece olduğunu gösteriyordu.

Yavaşça yatağımdan doğruldum ve penceremin yanına gittim. Perdemi hafifçe aralayıp sokağa baktım. Gecenin bir yarısı olmasına rağmen evimin karşısındaki parkta tek tük içki içen insanlar vardı.

Ben Meltem, İstanbul'un Beşiktaş semtinde oturuyorum. 27 yaşında bir moda tasarımcısıyım. Hiç mütevazilik yapmayacağım, işimde gayet başarılıyım. Bu yaşıma kadar bir sürü defileye katıldım, modeller benim tasarımlarımı giydi. Bir sürü kupa, madalya gibi ödüller kazandım.

Annem, Babam, ablam ve bir de erkek kardeşim var. Yalan yok, mutlu bir aileyiz.Annem ve babam birbirlerini çok seviyorlardı. Bizi de öyle.

Ablam hala annemlerin evinde kocası ve bir kızları ile beraber yaşıyorlar. Ablamın kocası emlakçı. Kendi evlerine çıkabilirler ama ablam, annem ve babamı yalnız bırakmak istemiyor. Bana da çok kızıyor bu konuda.

"Kendi evine çıkmak da neymiş. Dur burda anne babanın yanında!" Diye bağırıyordu ablam. "Abla bir sakin olur musun," demiştim ki fişek gibi sözümü kesti. "Ya ne sakin olması Meltem! Ben evliyim, kızlarım var ve hala annemin yanındayım! Sen peki? Evli değilsin bişey değilsin ayrı ev peşindesin! Ne bu ayrı ev merakın?"
Ablamın kulaklarından alev çıkıyor gibiydi. Anne babama çok düşkündü. Elini tuttum. "Abla, bu ev büyük bir ev değil. Çizimlerimi yapacağım rahat bir ortam bile yok. Sessiz, geniş ve bana ait bir yer istiyorum. Beni tıktığınız bu daracık odaya yatak zor sığdı zaten. Hem gereksiz yere endişeleniyorsun, annem ve babam aklı başında kocaman iki insan."
Ablam ise asla kanaatinden vazgeçmiyordu. Ellerini çekti. "Atölyen neye yetmiyor?" Bir şey söyleyecektim ki sözümü kesti. "Bir süre görüşmeyelim, Meltem." Dedi ve gitti.

MELTEM RÜZGÂRIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin