4. TEHLİKENİN SESİ

108 10 2
                                    

Bölümün şarkıları:
Sena Şener-Ölsem.
Can Ozan& Damla Eker-Öyle Kolay Aşık Olmam.
Keyifli okumalar dilerim:)

"Kafamda susmaları için yalvardığı sesler var."
-Ali Lidar

Kurallarını bilmediğin bir oyuna girmezdin, kaybedeceğini bile bile bir oyunu oynamazdın ancak zorunluluk işin içine girdiğinde her şey değişiyordu, her şey.

Manyak bir psikopatla oynayacağın oyunda kural yoktu. Kuralsız oynanan oyunlar kaybedilmeye mahkumdu. Kaybedeceğin oyuna girmek ise tamamen aptallıktı.

Biliyordum, bu oyunu kaybedecektim. Bu süreçte çok kayıp verecektim belki bazen ölmeyi bile dileyecektim. Ama ben, o lanet not elime geçer geçmez bir karar vermiştim. Madem bir katil vardı ve benimle oynamak istiyordu, o zaman hodri meydandı. Ben oyuna hazırdım, kaybedecek bile olsam mücadele edecektim. En azından çabaladım, diyebilecektim.

Etrafta gözler vardı. Gözlerin rengi alacalıydı, Koray'ınkiler gibi. Çok göz vardı, hepsi bana bakıyorlardı. Zihnimde çığlıklar vardı. Fısıltılarla harmanlanmış gibiydi o çığlık ve fısıltılar. Beynimde yankı yapıyorlardı. Hepsi farklı bir şey söylüyorlardı ve aynı anda söyledikleri için hiçbir şey anlaşılmıyordu.

Etrafta karartılar vardı. Etrafta bir sürü Meltem vardı hatta durun bir dakika... Fısıltıların sahibi de o Meltemlerdi. Hayattan ümidini kesmiş Meltemler, Meltem'in ümidini yitirmeye çalışıyordu. Geçmişte yaşadıklarını yüzüne vuruyordu. Meltem onları yok etmek istiyordu, parçalamak istiyordu.

Yaşadıklarımı idrak etmeye çalışıyordum yaklaşık 30 dakikadır. Elimde bir not vardı ve yüksek ihtimalle atölyemde gördüğüm kızı öldürenin gönderdiği bir mektuptu. Peki ben bu mektuptan ne anlam çıkarmam gerekiyordu? Başkalarını öldürmeye devam edecek miydi? Yoksa bir gece ansızın yatağımda uyurken mi öldürecekti beni? Belki de hayatımı karartacaktı, herkesin benden nefret etmesine sebep olacaktı.

Son çoktu. Bitişler, finaller, ihtimaller çoktu ve hepsi aynı kapıya çıkıyordu: kaybetmeye.

Tüylerimin adeta şahlanarak dikleştiğini hissettiğimde olduğum yerde irkildim. Sesler arttı, gözler arttı, karartılar arttı, Meltem'ler arttı. Ben ise evimde ilk defa bu kadar yabancı hissettim.

Elimde not kağıdı koşar adımlarla antreye çıktım. Portmantonun üzerinde duran beyaz şişme montumu üzerime geçirdim. Evde hızlıca bir tur atıp ihtiyacım olan her şeyi yanıma aldım. Notu da.

Evden çıkıp kapıyı kilitledim. Koşar adımlarla apartmandan çıktım. Ve o anda arabamın atölyenin önünde olduğu aklıma gelmişti, ne kadar harika bir gündü.

Pizzayı sipariş ettiğim dükkana gidecektim. Orada çalışan kuryeleri inceleyecek yaşadığım bu olaydan bahsedecektim. Ardından uzak ama çok uzak olmayan atölyeme gidecek, sonrasında... sonrasını bilmiyordum ve sonrayı düşünecek takatim de yoktu. Sonrası sonraydı, sonra düşünürdüm.

Ellerimi montumun cebine koyup yürümeye başladım, zihnimdeki sesler, beni izleyen alacalı gözler ve Meltem'ler hala vardı ama o kadar baskın değillerdi. Belki de sorun bende değildi, o lanet olası evimdeydi. Belki de ablam haklıydı, bok çukuru gibi bir yerde yaşıyordum.

Kendi içimden ablamı anmak gözlerimin dolmasına ve tartışmamızın aklıma gelmesine neden olduğunda gözlerim doldu; pratik bir şekilde tek elimle gözümden akmak için an kollayan gözyaşlarımı sildim, çenemi dikleştirip omuzlarımı kaldırdım ve adımlarımı biraz daha hızlandırdım.

MELTEM RÜZGÂRIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin