"Duyduğuma göre ağabeyimle kısa bir kavga yaşamışsınız." diyerek konuşan Savaş'a baktım
"Evet saçlarımın yarısını dün yoldu" dememle hafif bir kahkaha atmıştı.
"En kısa sürede barışırsınız ne demişler büyük aşklar kavgayla başlar" demesiyle kaşlarımı çattım.
" O ve ben daha neler" diyerek omuz silktim.
"Ne olmuş kızım bence tam birbirinize uyuyorsunuz hem benim kadar olmasada o da yakışıklı"
"Hiçte bile " diyerek omuz silktim.
"Dersine geç kalmadın mı sen saat baya geçti" demesiyle kafamı olumlu anlamda salladım. İlk dersi kaçıralı yirmi dakika olmuştu.
"Al bakalım başka birşey istiyormusun kantinden?" diyerek ne ara geldiğini fark etmediğim elindeki suyu Savaş'a uzatan Demir'e irkilerek baktım.
"Hayır ağabey teşekkür ederim siz artık okula gidin yeterince geç kaldınız zaten" diyerek gülümseyerek cevap vermemizi beklemeden yanımızdan uzaklaşan Savaş'a baktım. Daha sonra kafamı çevirip Demir'e baktığımda oda aynı şekilde bana bakıyordu.
Hiçbirşey demeden birbirimiz görmemezlikten gelerek yürümeye başlayacağımız sırada ayağım kaymıştı o an bunu farkedip beni tutmaya kalktığında o alta ben ise üstünde yere düşmüştük.
Dudaklarımda hissettiğim sıcaklıkla gözlerimi açtığımda gözlerim kocaman olmuştu. Oda aynı şekilde bana şaşkınlıkla bakıyordu. İkimizde yanlışlıkla dudak dudağaydık. Hızla geri çekilip üzerinden kalkmamla oda boğazını temizlemişti.
Kafamı çevirdiğimde anlamlamdırmadığım bir şekilde bana bakıyordu. Az önceki durumumuz aklıma gelince utanarak hiçbirşey demeden hızla okula doğru yürüyüp ellerimi yüzüme koyup kafamı olumsuz anlamda salladım. Bu durum çok utanç vericiydi.
"Hadi ama Melis sabahtan beri o tahtaya boş boş bakacağına beni biraz dinlermisin?" Diyerek sırada yanımda oturan Samet'e baktım.
"Diyorum ki çıkışta birşeyler mi yapsak?"
"Olmaz Samet eve gitmem lazım" diyerek konuşarak elimi yüzümün arasına aldım. Acaba Demir şuan ne düşünüyordu?
"Ne düşünüyorsun sen sabahtan beri beni terslemen gerekmiyor muydu senin?" Diyerek konuşmasıyla "hi- hiç ne olabilirki?" Diyerek hafif titreyen sesimle konuştum. Daha sonra ise "ben bir lavaboya gitsem iyi olacak" diyerek ayağa kalktım.
Lavoboya girdiğimde elimi yüzümü yıkayıp aynaki suratıma baktım. Ellerimi dudaklarıma götürüp hızla geri çektim. Ne yapıyordum ben böyle?
Lavabodan çıktığımda yürürken koridorda geçen gün karşılaştığım kumral saçlı yeşil gözlü oğlana baktım. Melis'e ne olduğunu bilebilen tek kişinin o olduğunu düşünüyordum. Onunla konuşup ağzından laf almam gerekiyordu.
Yanına yaklaşarak karşısında durup ona baktım. Daha önce fark etmediğim yüzünün sağ köşesinde bir yara izi vardı fakat bu kötü durmuyordu. Tam tersi ona değişik bir hava katmıştı.
"Hayırdır Melis dersi mi asacaksın yine." Demesiyle 'hayır lavaboya gitmiştim geri sınıfıma gideceğim şimdi" diyerek cevap verdim.
"Benimle yine okulu asacağını düşünmüştüm bende bir an ama gerçi o imkansız benimle bir daha birşeyler yapmak istemezsin nede olsa.." susup devamını getirmemesiyle kaşlarımı çattım "nede olsa ne?" Diyerek konuştum.
"Nede olsa artık arkadaş bile değiliz. Gerçi zaten değildik değil mi?" demesiyle kafamı hafifçe sola yatırdım.
"Tuhaf... Normalde 'Tuna git başımdan' falan demen lazımdı" diyerek sözlerine devam edip sorgularcasına yüzüme baktı.