"Sen uyu zaten, hep uyu! Bu uyku senin geleceğini mahvetti! Okulu terkettin bu uykun yüzünden! O kadar uğraştım abisiyle ablası okuyamadı, bari o okusun diye! Bıktım ama senden! Kalk Damla vurdurtma kendine!"
Annemin uyandırma servisine hoşgeldiniz. 65 devamsızlıktan sınıfta kaldığımı öğrendiği günden beri, o uyuduktan sonra uyur, o uyanmadan önce uyanırdım. Beni uyurken gördüğü anda evde kıyameti koparıyor, aynı şeyleri bağıra bağıra söylüyor, dövüyordu çünkü. Benimse yapabildiğim tek şey alttan almak oluyordu.
Annem uyandığımı görüp odadan çıktığında sürünerek yataktan çıkıp banyoya attım kendmi. Sabahları duş almayı sevmezdim, uyanmak yeterince zor değilmiş gibi, birde duş almaya üşenmeyenleri de anlayamazdım. Neyin enerjisi bu sabah sabah?
Üzerimi değiştirdikten sonra, bembeyaz yüzüme biraz renk gelmesi için biraz allık, eyeliner ve tatlı bir rengi olan parlatıcımı sürdüm. Bu yılın başında boyamak için yalvara yakara izin aldığım, kısa çok açık sarı rengi olan, dümdüz ve şekil almayan saçlarımı üstten tarayıp, telefonumu, anahtarımı, sigara ve çakmağımı siyah kotumun ceplerine sıkıştırarak kendimi evden dışarı attım.
Annemle önceden çok iyi bir anne-kız tablosu oluşturuyorduk, ama bu son okul olayı yüzünden birbirimize tahammül edemez olmuştuk. Bu yüzden sabah uyanır uyanmaz dışarı çıkıyor, akşam altı buçuktan sonra, abim ve ablam işten geldikten sonra eve geri dönüyordum.
Çoğu zaman yaptığım gibi, okulumun üç cadde arkasındaki, üç tarafı apartmanlar tarafından çevirilmiş, tek tarafı sadece halk otobüsünün geçtiği anayola bakan ıssız parka doğru yürümeye başladım. Park dediğime bakmayın, sadece biraz çim ve iki tane tahtadan salıncak vardı, ama bana özgür hissettiriyordu.
Salıncaklardan birine oturup kulaklığımı başıma geçirdim ve Gripin'in anlamlı şarkılarından biri olan Beş'i açtım. Ardından dar cebimle savaşarak çıkardığım sigara pakedinden bir tanesini dudaklarımın arasına sıkıştırıp yaktım. Sallanmaya başladığıma tenimde gezinen rüzgarın birşeyleri unutturmasını umuyordum.
#######################
Eve döndüğümde odama doğru gidiyordum ki, ablam seslendi. Üçü, mutfak masasında çay içiyorlardı. Yavaş adımlarla ablamın yanına gidip, sarıldım. O da yanağıma kocaman bir öpücük bırakıp oturmamı söyledi. Onlara baktığımda boğazını temizleyip abim konuşmaya başladı.
"Damla, sabahları uyanmada zorlandığın için sınıfta kaldın değil mi?" dediğinde başımı onaylar biçimde salladım.
"Biz düşündük, araştırdık ve bu işe bi' çözüm bulduk"
Kaşlarımı çatıp hepsinin yüzünde gözlerimi gezdirdikten sonra abime döndüm.
"Neymiş?"
"Çorlu'da olmadığı ve seni yalnız başına bi'yere gönderemeyeceğimiz için, Samsun'da, babamın yanında bir Akşam Lisesi'ne göndereceğiz"
"NE?!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akşam Lisesi
ChickLitOkuldan atılan birkaç zibidinin, serserinin gittiği bir yer sanırdı akşam liselerini, soluksuz bir hayatın onu beklediğinden habersiz..