Merhabalar. Oldukça uzun oldu, değil mi? Söylediğiniz her şeyde haklısınız, özür diliyorum. Umarım Bu 12 sayfa ve 4497 kelimelik bölüm bana ve Akşam Lisesi'ne ikinci bir şans vermenizi sağlar. (:
Karakterleri hatırlatmak adına birer fotoğraflarını koydum ben tabii ama, siz elbette hayalinizdeki şekliyle okuyorsanız, öyle devam etmelisiniz.
Multimedia: Semih Gürel
Bazılarımız hayatın akışını tutturamıyordu.
Hayat onları ne yöne çekerse oraya giden insanlara her zaman hayretle bakmıştım. Hep akıntıya ters yüzmek zorunda bırakıldığım için midir bilmem, hayatları bana yanlış geliyordu. Verdikleri savaşların bile sonunu düşünmeden yaşayan insanlardan olmayı ister miydim? Tartışılır. Fakat yapımda kaderime boyun eğmek olmadığından emin olmuştum grinin tonlarını taşıyan koridorları yürürken. Hayatın üstüne gitmediğim her an, o benim üzerime geliyormuş gibi hissediyordum. Bir kadın, attığı adımlar sağlam olan, tuttuğunu koparan, dişli bir kadın. Olmak istediğim tam olarak buydu. Ve istediklerime ulaşmak için hayatın üstüne gitmem, akıntıya ters yüzmem gerekiyorsa yapacaktım. Hiçbir zorluğun beni nefessiz bırakmasına izin vermeyecektim.
Boş bir toplantı odasında, karşımdaki sandalyede oturan Ilgaz'ın omzunun üzerinden, arkasındaki ufak kitaplıktaki Adam Fawer'ın Olasılıksız kitabına uzun uzun bakarken düşündüklerim bunlardı. David Caine gibi ben de, sadece bir defalığına da olsa, önümdeki yollardan birini seçersem olabilecekleri görebilmek isterdim.
Uykusuzluğum ve etraftaki sessizlik iyice ağır gelmeye başlarken, toplantı odasının kapısı hızla açıldı. Üzerimdeki mayışıklığı atmak ister gibi ani bir şekilde içeri giren kişiye döndüm. Siyah tişörtü, koyu kot pantolonu, elbisemdeki gibi açık mavi detaylı spor ceketi, taranmış dalgalı kumral saçları ve açık renk teniyle normal biri gibi duruyordu fakat onun, iki gün içinde oldukça bahsedilen Semih olduğunu, bir şekilde görür görmez sezmiştim. Kemikli bir yüzü, hafif yuvarlak gözleri ve ciddi bakışları vardı.
Elindeki birkaç siyah dosyayı, masanın onun için boş bırakılmış yerine koyup tek tek bizimle göz teması kurdu. Kalanımızı geçip, yan yana oturan Evran ve Betül'de duran bakışları yumuşadı. Neredeyse sevecen bir şekilde onlara doğru yönelip, "Hoşgeldiniz," dedi elini uzatırken. Betül tam uzatılan eli sıkmaya hazırlanıyorken, araya girip ondan önce davranan Evran, Betül'e izin vermedi. Semih'in bu harekete bozulduğu açıkça belli olduysa da, üzerine konuşmayıp eski ciddiyetine döndü ve yerine oturup parmaklarını birbirine geçirmek suretiyle ellerini kavuştırdu.
"Sizin konu hakkında bilginiz, benim de sizler hakkında bilgim var. O yüzden direk konuya giriyorum. Damla hanginiz?"
Birden gelen soruyla afallasam da, düzgün ve kendimden emin çıkardığım sesimle, "Benim," diyebildim. Tek kaşını kaldırıp, her şeyi tartıyor gibi bir süre beni inceledi. Rahatsız olsam da bakışlarımı yüzünden kaçırmamaya çalıştım. Ağzını açıp birşey söyleyecek gibi oldu önce, ardından vazgeçip diğerlerine döndü.
"Benim için bu işi yapan ilk ekip değilsiniz, muhtemelen son da olmazsınız. Fakat burada bulunma nedeninizin diğerlerinden biraz daha farklı olduğunu biliyorsunuzdur. Anladığım kadarıyla, hepinizin bir şekilde bulaşmış olduğu bir borç olayı var ve ben yardım edebilirim. Karşılığında sizden yapmanızı istediğim tek şey, en iyi yaptığınız şeyleri yaparak, sizin de bana yardım etmeniz. Kararlarımı sorgulamadan, bana müdahale etmeden, emirlerin dışına çıkmadan işimi teslim edeceksiniz. Eğer bu söylediklerimin tek bir kelimesiyle bile sorunu olan varsa hemen bu binayı terk etmeli."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akşam Lisesi
ChickLitOkuldan atılan birkaç zibidinin, serserinin gittiği bir yer sanırdı akşam liselerini, soluksuz bir hayatın onu beklediğinden habersiz..