11.Bölüm Kilitli Kutu

192 37 8
                                    

"Evet başardım!"
Bu haykırış Linda'dan yükselen zaferin sesiydi.Baya zaman geçmişti ve nihayetinde kutu açılmıştı.Kutunun üstündeki yazılar Pagan tanrıçaları tarafından kullanılan bir dildi.Linda Paganlar hakkında bilgiyi büyük annesinden öğrenmişti.Pagan ayinleri,ritüeller,kullanılan semboller vs hepsini biliyordu.Linda'nın ailesi bu bilgileri bildiklerinden çoğu kez sürgüne yollanmış veya giyotinde* kellelerine veda etmişlerdi.Zaten Linda'nın büyük annesi de Cadı Katliamın'da* hunharca katledilmişti.O zamanlarda bu tarz işlerle uğraşan kadınlar kilisenin kesin kararı ile öldürülüyordu.
Linda bu yüzden hayatı boyunca diken üstünde yaşamıştı.Onun Victoria'dan başka ailesi yoktu.Onu da kaybetmişti üstelik Victoria'nın güvenliğinden emin olmayarak.Dolayısıyla kutuyu açmaya yemin etmişti.
Ve başarmıştı da...
Kutunun içini açar açmaz içine garip bir his girdi.Korku,heyecan ve coşku biraradaydı. Kutuda bir mektup,9 tane şişe ve çeşitli büyü malzemeleri vardı.(multimedya'da fotoğrafı var.) Mektubun Pagan dilinde olduğunu düşündü ancak kelimeler çok alakasızdı.Anlaşılan yazılan mektuptaki dil de şifrelenmişti.Mektup mürekkeple yazılmamıştı.Koyulaşan bordo renginde yazılan kağıdı kokladığında mektubun kanla yazılmış olduğunu fark etti.O an dehşete kapıldı.Elena koşarak yanına geldi.
-Harikasin Linda! Kutuyu açabilmişsin ama...Dur bir saniye..Sen iyi misin?
-Elena buradaki mektup kanla yazılmış.Kanla yazılan mektuplar...Bu çok ciddi bir büyü Elena!
Linda konuşurken sesi ağlamaklı çıkmıştı.Elena ne diyeceğini bilememişti.
-Sakin ol lütfen.Bana bildiğin her şeyi en başından anlatır mısın?
Linda birkaç büyülü söz söyleyip elindeki mavi renkli kum taneciklerine üfledi ve kutuda yazılar belirdi.
-Kutu şifrelenmişti.Burada yazılan şey Pagan dilinde yazılmış."Tanrıların laneti üstünüze olsun." yazıyor.Mektuba gelince ; Mektuptaki dil Pagan dili ancak bunda da bir şifreleme var.
-Peki kan ile yazılmış olması da neyi ifade ediyor Linda?
-Tanrım...Nasıl açıklayacağım bilemiyorum.Bu rivayet bana anlatıldığında henüz 6 yaşında küçücük bir kızdım.Büyükannem o gün büyü kitabında bir şeyler araştırırken bir kahinle konuşuyordu.Olay tam neydi hatırlamıyorum. İnsanlığın ilk yıllarında Pagan tanrıçalarından biri olan Nemesis insanların kendisine itaat etmemesine,başlarına buyruk davranmalarına,saygısız oluşlarına çok sinirlenirmiş.Bir gün insanlar isyan ederek Nemesis'i öldürmüşler.Nemesis ise ölmeden önce kendi mirası olanlara bir mektup yazmış.Bu mektupta insanlığın sonunu getirecek bir büyü yazıyormuş.İnsanları mutlak köleliğe itecek derecede korkunç olan bu büyünün asla silinmemesi için kendi kanıyla yazdığı söylenir.Nemesis bu büyüyü gerçekleştiremeden öldürülmüş.Onun yarım kalan işini ancak kendi soyundan olanların yapabileceği rivayet edilir.Elena ben bunu uydurma bir hikaye sanmıştım! Ama bu kutu her şeyi doğrular nitelikte...
-Bu demek oluyor ki Rowena ve Olivette Nemesis'in son mirasçıları.Pekala,o ikisini öldürüp dünyaya dönüş yolu olan geçiti açacağız, ne pahasına olursa olsun.
-Elena başımız fena halde dertte.Başaramazsak dünya köleliğe mahkum olacak.
O sırada ayak sesleri duyuldu.Arkalarına baktıklarında Dean ve diğer kaçak köleler duruyordu.Dean bir kaşını kaldırarak lafa girişti.
-Biri "Başaramazsak" mı dedi? Başaramazsak diye bir ihtimalimiz maalesef kalmadı.Tek bir ihtimal var o da başarmak! Gerekirse her şeyimi feda ederim ama asla köle olmam.Sizlerden de aynı hassasiyeti bekliyorum.Çünkü ben, "bize" güveniyorum...
*
Hava karardığında derinden bir inleme sesi duyuldu. "Biri bana yardım etsin imdat ! " Sese hemen koştuklarında henüz 17'lerinde biriyle karşılaştılar bezgin ve aceleci bir sesle konuştu :
-Tanrı aşkına burada Elena Lewis diye biri var mı?
Dean sinirli ve bir o kadar şüpheci bir bakışla öne atıldı.
- Olsa bir şey mi değişecek?
- Bakın bana güvenip veya güvenmemeniz konusunda ne düşündüğünüz umrumda bile değil.Zamanım çok az. Beni buraya Victoria gönderdi.Galiba şu an bir çeşit rüyadayım herneyse...
-Victoria yaşıyor mu? Biliyordum şükürler olsun!
Tabi ki konuşan Linda idi.
-Bakın bayan fazla vaktimin olmadığını söylüyorum.Victoria geçit için bazı ipuçları bulmuş.Bir mektup varmış sanırım.Ondaki şifreleme yöntemi bakın burada.
Genç adam bileklerini gösteriyordu.Bileklerine kazınmış bazı semboller vardı.Linda sembolleri toprağa ince bir ağaç dalını kopararak çizdi.
-Bayım ben Victoria'nın annesiyim.Ona iyi olduğumu iletir misiniz? Ayrıca zavallı bebeğime kim bakıyor?
-Victoria güvende.Ama şimdi gitmem gerek birazdan uyanacağım,hoşçakalın
-Dur son bir şey daha! Bedenim nerede biliyor musun?
Elena'nın cümlesi bittiği an genç adam ortadan kayboldu.
-Kahretsin!
-Tamam sakin ol sevgilim.Şu an beraberiz önemli olan da bu değil mi?
Elena küçük çocuk gibi dudağını büzerek "Haklısın." dedi.O sırada Linda toprağa yazdığı sembolleri derisine kazıdı.Bunu yaparken tiz bir çığlık kopardı.Sonrasında etrafındaki şaşkın gözlere gülümseyerek baktı.
-Sembolleri ne kadar silinmez yaparsak o kadar iyi değil mi?
Victoria gerçekten iyi bir iş çıkarmıştı.Ancak bir kişiyi astral seyahate çıkarmak hele ki böyle bir durumda çok tehlikeliydi.
Linda ise derisine kazıdığı sembollere bakarak mektubu hızla çevirmeye koyuldu.Bu kolay bir şey değildi zamana ihtiyacı vardı.Oysa her geçen saniyenin aleyhlerine işlediğini nereden bilebilirlerdi ki?

*
Giyotin, idam mahkûmunun başını kesmek amacıyla geliştirilmiş bir çeşit idam aracı. Giyotin ilk kez 1792 yılında Jacques Nicholas Pelletier adlı bir hırsızı idam etmek için kullanılmıştır.Devasa bir bıçak tarafından mahkumların kafaları bedenlerinden ayrılacak şekilde kesiliyordu. İdamları izleyenler, hareket eden gözler ya da oynayan ağızlar hakkında sayısız hikâyeler anlatırdı. Hatta Charlotte Corday'in kopmuş kafasının ensesine atılan bir tokatta bir kızgınlık ifadesi oluştuğu bile söylenmişti.
Canlı kafalar yüzünden bilimadamları birçok deney yaptı. Ancak parmak şıklatmalara ve isimlerin telaffuzuna rağmen herhangi bir tepkiyle karşılaşmadılar. Büyük ihtimalle damarların büzülmesi, gibi bir sebepten dolayı kafaların surat ifadelerinin değiştiği söylendi. Fakat yine de bununla ilgili şüpheler devam etmektedir.
*
Cadı Katliamları
"Üst tarafları kadındır onların ama alt tarafları hayvandır; bellerinden yukarısı tanrılarındır ama aşağısı şeytanın malıdır... Cehennem, zulmet, kükürt kuyuları, alev alev ateşler, kaynar sular, pis kokular hep, hep oradadır..."
Avrupa'da 15.yüzyılda cadılar bu şekilde tasvir ediliyordu.Bu dönemlerde cadı avları özellikle kırsal yerleşim bölgelerinde aşırı yaygındı. Tarihi açıdan değerlendirirsek ;
15.yüzyıla gelindiğinde halk ayaklanmaları, salgınlar ve cadı avları bir kriz dönemini ortaya çıkarmıştır. Bu dönemde gelişimine inanılan cadı öğretileri zaman içerisinde büyücülüğün, doğaya, devlete ve Tanrı'ya karşı yapılan en büyük suç olduğuna karar verilmesine yol açmıştır. 1435 - 1487 yılları arasında cadı avı üzerine 28 inceleme yazılmıştır. 1486'da yayınlanan Malleus Maleficarum'da (Cadıların Çekici), Summis Desiderantes (1458) adlı papalık bildirisi incelenmiş, kiliseye göre cadılığın büyük bir tehlike olarak görüldüğü belirtilmiştir. 16.yüzyılın ortalarından sonra cadı olarak yargılanan kadınların sayısı artmış ve cezalandırma yetkisi Engizisyon'un(Katolik Kilisesi'ne bağlı bir mahkeme sistemi) elinden alınarak seküler mahkemelere verilmiştir. 1580-1630 yılları arası feodal ilişkilerin kapitalizme özgü siyasi kurumlara dönüşmesiyle cadı avları doruk noktasına ulaşmıştır.
*
Nemesis
Adaleti sağlamak için intikam almayı savunan merhametsiz bir tanrıçadır. Yunan ve Pagan mitolojisinde, aşırı gurur ve bencilliğe düşenleri cezalandıran tanrıçadır. İnanışa göre Nemesis, kinci, yapılan hata veya kötülüğün karşılığını getiren, kaderin vücut bulmuş hali, acımasız sadist bir tanrıçadır

Beden HırsızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin