selam selam selaammm. cuma günü bölüm atamadığım için çok özür dilerim cidden çok yoğundum. bu bölümün ortalarını biraz troll yazdım, umarım hoşunuza giderr :)
Kahvaltıda kızlarla sohbet ederken bir baykuş geldi ve masamıza kondu. Annem mektup göndermişti. Hızlıca açıp bir göz attığımda dağılmış mürekkep dikkatimi çekmişti. Ağlamıştı bu mektubu yazarken. Korkarak okumaya başladım.
Sevgili kızım,
Umarım iyisindir. Seni çok özlediğimi bilmeni istiyorum. Sömestırı iple çekiyorum. Şunun şurasında kaç ay kaldı. Ekim ayının ortasında olmamıza rağmen burada hava oldukça ılık.
Sana bu mektubu yazma amacım belki de daha erken görüşecek olmamızdır. İçimde kötü bir his var sana bunu söyleyerek seni endişelendirmek istemiyordum ama seni çok merak ediyorum. En kısa zamanda bana yaz iyi olduğunu bilmeye ihtiyacım var. Bir de büyük annenler geçen hafta geldiler. Annem yanımda benim için endişelenme bir tanem.
Seni her şeyden çok seven annen x.
Derin bir nefes aldım. Ophelia ve Anna bana nefeslerini tutarak bakıyorlardı. Gülümsemeye çalıştım.
"Beni özlemiş ve yalnız olmadığını yazmış. Yaşlı Abbottlar da oradaymış." diyerek onlara göz kırptım.
İkisi de gülümsedi. Ağzıma bir parça jambon attım ve ayağa kalktım.
"Ben kaçıyorum. Remus ve Lily'ye kütüphanede buluşacağımıza söz verdim."
Bana sırıtarak baktılar ve ben de gözlerimi devirdim. Biz sadece arkadaştık. Kabul ediyorum Remus oldukça tatlı bir çocuktu. Güneş gibi içinizi ısıtan bir gülümsemesi vardı, nazikti, çalışkandı, beni umursuyordu fakat aramızda düşündükleri gibi bir şey yoktu. Hadi ama bir buçuk aydır tanışıyorduk ve sadece arkadaştık.
Birbirimizin çalışma arkadaşı olmuştuk hem. Bu önemli bir noktaydı. Bu sefer Lily de bize katılacaktı.
Onunla Remus sayesinde birkaç kere konuşma fırsatını yakalamıştım. Ama bunlar kısa sohbetlerdi. Grubun geri kalanıyla ise hiç konuşmamıştık. Potter ile en son ekspreste, Black ile en son bahçede, Pettigrew ile ise hiç konuşmamıştık.
Düşünceli bir şekilde yürürken bana doğru gelen Regulus Black'i görmemle yüzümü buruşturdum ve kesinlikle bunu saklamak için uğraşmadım.
Tam karşımda durdu. Onu umursamayıp yana doğru bir adım attığımda ise o da aynısınız yaptı ve önümü tekrar kapattı.
Koridor tamamıyla boştu. Sadece ikimiz vardık. Başımı kaldırıp yüzüne baktım.
"Ne istiyorsun Black?"
Bana yaklaştı. Burnumun dibindeydi. Bu bizim iletişim kurma biçimimiz olmuştu artık. Geri çekilmedim. Kaçan taraf olmak istemiyordum.
"Bakıyorum da kanı bozuk ağabeyimin grubuyla yakınlaşmışsın. Slytherin için bir utanç kaynağı olmak nasıl bir duydu Moon?"
Şimdi ona tamamen öfkeyle bakıyordum. İşaret parmağımla göğsünden ittirdim. Hareket etmemişti. Etmesini de beklemiyordum zaten. Devam ettim.
"Bana bak safkan bozuntusu. Benimle kimse hakkında böyle konuşamazsın. Hele arkadaşlarım hakkında asla!"
Göğsünü ittirdiğim elimi tuttu. Çekmeye çalıştım ama çok sıkı tutuyordu.
"Konuşursam ne olur sakladığınız canavarı üstüme mi salarsın?"
Neyden bahsediyordu bu. Anlamsız bir şekilde ona baktığımı fark edince, şaşırmış gibi yaptı.
![](https://img.wattpad.com/cover/322313396-288-k580109.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
courage (regulus black)
FanfictionDiona Moon, Hogwarts'taki altıncı yılına başlarken babası ortadan kaybolmuştu. Daha doğrusu Karanlık Lord tarafından kaçırılmıştı. Bir yandan ailesi için endişelenirken bir yandan da kendindeki değişimleri anlamlandırmaya çalışan Diona, sinirlerini...