11|Mektup

267 26 14
                                    

iyi okumalar!

Gözlerimi açtığımda bütün vücudum ağrıyordu. Zorla yataktan doğruldum ve saate baktım. 6.30. Epey erkendi. Herkes uyuyordu. Bunu fırsat bilerek hemen hazırlandım ve çantamı da alarak Astronomi kulesine çıkmaya karar verdim. Hem biraz yürümüş olacaktım hem de yalnız kalacaktım. Yatakhaneye girince Anna ve Ophelia ile konuşmuştuk. Bana destek olmuşlar ve rahat etmem için ellerinden geleni yapmışlardı.

İç çektim ve ortak salona indim. Tabii orada koltukta yatan Regulus'u görmeyi beklemiyordum. Üstünü örtmemişti ve kasım ayındaydık. İç çektim ve yatakhaneye geri çıktım. Sandığımın üstünde duran yeşil battaniyeyi aldım ve aşağı tekrar indim. Olabildiğince sessiz olmaya çalışarak koltuğa yaklaştım ve battaniyeyle yavaşça üstünü örttüm.

Koltuğun hizasına çöktüm ve parmaklarımı saçlarına değdirdim. Uyurken bir melek gibi görünüyordu. Gerçekten yakışıklıydı. Keşke böyle olmak zorunda olmasaydı. Beni bin parçaya ayırsa da ona kızamıyordum, ona yine de borçlu hissediyordum.

Hafifçe dudağına dokunduğumda derin bir nefes aldı. İrkilip hemen ayağa kalktım ve Severus Snape ile göz göze geldim. Bana sen burada ne arıyorsun, dermişçesine bakıyordu. Elimi kalbime götürdüm. Ödümü patlatmıştı. Sonra gözlerimi devirdim ve işaret parmağımı dudağıma götürüp "sus" işareti yaptım. Arkamı döndüm ve taş duvardan geçip merdivenleri çıktım.

"Ah bu neden bu kadar zor olmak zorunda!"

Nefesimi verip zihinbend kitabımı okumaya devam ettim. Denemek için bir partnere ihtiyacım vardı. Vera'ya sormayı aklımın bir köşesine yazdım.

Sahi Vera ile hiç konuşamamıştım. Benim için çok endişelenmiş olmalıydı. Onu özlemiştim. Hafifçe gülümseyip kitabıma geri döndüm.

"Sence de bu saatte buraya gelmek ne kadar mantıklı?"

"Beni nasıl buldun?"

"Belki de yüzüme dokunmamalıydın."

"Sen-"

"Sabah seni görebilmek için ortak salonda yattım, tetikteydim anlayacağın ve" elini dudağına götürdü ve sırıttı "görmekten fazlasını aldım."

Kaşlarımı çattım ve önüme döndüm.

"Beni rahat bırak."

"Sadece dinle lütfen."

Yanıma yaklaştı ve benim gibi yere oturdu.

"Kaybın için çok üzgünüm, keşke elimden bir şey gelseydi. Ama ben sadece on altı yaşımdayım ve seni böyle canın yanarken görmek, bu duruma dâhil olmak benim de canımı yakıyor Diona. Gerçekten çok üzgünüm."

Mavi gri gözlerine daha önce hiç bu kadar dikkat etmemiştim. Sahi bu kadar güzel miydiler, sahi o bu kadar üzgün müydü benim için? Yoksa benimle oyun mu oynuyordu.

O an muhtemelen yapmamam gereken bir şey yaptım. Dudaklarına dudaklarımı bastırdım.

Gözlerimi kapatmıştım ve o an sanki sonsuzluk gibi geldi. Korkuyla ne yapacağını bekliyordum. Geri çekilebilir, beni itebilir ve sonrasında benimle dalga geçebilirdi. Ama en önemlisi ben onun ailemi öldüren büyücü için çalıştığı gerçeğini yok saymıştım.

En sonunda elini belime koydu ve dudaklarını araladı. Beni öpüyordu. Ölecek gibi hissediyordum. Kalbim öylesine hızlı atıyordu ki, her an bayılabilirdim. Dudaklarımın üstündeki yumuşacık dudaklar...

Bir süre sonra ayrıldık. Tekrar, onu tekrar tekrar öpmek istiyordum. Gözlerimi ellerini yanaklarımda gezdirene kadar açmadım.

"Ağlama lütfen."

courage (regulus black)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin