heyyoo, herkese selamlar efenim. uzun süredir kafamda kurduğum ve kendi çapımda taslaklarını oluşturduğum marauders erada geçen regulus black fanfic'imi sizlerle paylaşmak istedimm. saygı çerçevesinde olmak koşuluyla yorum yaparsanız beni aşırı mutlu edersiniz. unutmayın yorumarınız benim için çok önemli :) iyi okumalarr!!
Yatağımda öylece uzanırken sandığımı toparlamam gerektiğini düşünüyordum. Yarın 1 Eylül'dü ve bir şeyleri son ana bırakınca işlerin iyiye gitmediğini biliyordum. Ama aklımda beni mayıştıran, bu yataktan kalkmamı engelleyen düşüncelerden kurtulamıyordum.
Yıl 1977'ydi. Karanlık Lord güçlüydü ve her geçen gün daha fazla mürit topluyordu. Özellikle köklü safkan aileler neredeyse ona tapıyordu. Slytherin binasından çıkan çoğu büyücü ona katılıyordu. Hatta daha mezun olmamış olanlar bile ondan övgüyle bahsediyor, ona katılmak için can atıyorlardı.
Slytherin; benim olduğum bina, seçmen şapkanın ait olduğumu söylediği bina...
Hayır, aklımı asıl kurcalayan şey binamın kötü yola düşmüş olması, şöhretinin iyi olmaması değildi. Tabii bu diğer binalar tarafından bir miktar dışlanmama sebep olsa da beni gerçekten tanıyanlar arasında sevilen biriydim.
Asıl sorun, babamın iki gündür eve gelmiyor oluşuydu. Annem oldukça endişeliydi. Her ne kadar bir sorun yokmuş gibi davransa da o benim annemdi, onu herkesten daha iyi tanıyordum.
Babam, Maximus Moon, safkan olduğu düşünülen Moon ailesinde gelen, kırk sekiz yaşında bir büyücüydü. Ben daha doğmadan önce Hogwarts'ta Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersini bir yıl verdiğini söylemişti. Öğrenciyken de Slytherin binasındaymış. Şu an ise ticaretle uğraşıyordu. Tam da Voldemort'un isteyeceği bir parçaydı.
İki gün önce bir ticaret anlaşması imzalamak için Londra'ya gitmişti ve akşamına geleceğini söylemişti. Ama şimdi ondan hiçbir haber alamıyorduk. Annem bakanlık ile bağlantıya çoktan geçmişti ama hâlâ haber yoktu. Voldemort tarafından kaçırılmış olabilir, hatta –düşünmeyi bile reddetsem de- öldürülmüş olabilirdi.
Başımı şiddetle sağa sola salladım. Hayır bu doğru değildi ve olmayacaktı. Bana güçlü olmamı söyleyen, beni büyüten, kahramanım olan adam şu an ölü olamazdı. Mümkün değildi.
Kapımın çalınmasıyla gözlerime gelen yaşları geriye iterek yatağımdan doğruldum. Bir iki saniye sonra cevabım beklenmeden kapı açıldı ve annem solgun yüzüyle içeri girdi. Gülümsemeye çalışan bir hâli vardı ama pek de başarılı değildi.
Alexa Moon, beyaz teni ve kumral saçlarıyla adeta bir porselen bebekti. Gözleri cam gibi parlayan bir maviydi. Bana, tıpkı ona benzediğimi söylerlerdi. Ama huy olarak tamamen farklıydım. Kim bir Slytherin'in bir Hufflepuff'a benzemesini beklerdi ki zaten?
"Hala hazırlanmadın mı?"
Kitaplarımın olduğu rafa gitti ve onları alıp sandığın bir köşesine yığdı. Hemen ayağa kalktım ve günlük kıyafetlerimle cüppelerimi sandığıma yerleştirdim. Yarım saatlik bir toparlanmadan sonra sandığım eksiksiz bir şekilde derli toplu duruyordu.
Annem gözleri dolu, gülümsemeye çalışarak kalktı ve ellerini omuzlarıma koydu.
"Yarın Hogwarts'taki altıncı yılına başlayacaksın ve aralıkta da reşit olacaksın. Çok çabuk büyüyorsun Diona."
Gülümsedim ve ona sımsıkı sarıldım.
"Her şey iyi olacak anne. Bu yıl da iyi geçecek ve doğum günüm için babamla hediye seçip mektup yazacaksınız. Ben de ortak salonumda onu ağlayarak okuyacağım." Derin bir nefes aldım ve gülümseyebildiğim kadar gülümsedim, "Babamı bulacaklar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
courage (regulus black)
FanfictionDiona Moon, Hogwarts'taki altıncı yılına başlarken babası ortadan kaybolmuştu. Daha doğrusu Karanlık Lord tarafından kaçırılmıştı. Bir yandan ailesi için endişelenirken bir yandan da kendindeki değişimleri anlamlandırmaya çalışan Diona, sinirlerini...