O günün ardından Boun bir süre evinden çıkmadı. Sürekli yaşadığı mide bulantıları ve baş ağrıları yüzünden uykusu bile işkence haline gelmişti. Lanet gibi geçen iki gün ardından kendini tekrar otoyoluna attığında bankında oturan çocuğu gördüğünde durakladı. Onu burada görmeyi beklemiyordu. Ama içten içe onu beklemesini istediğini de.
Prem solgun yüzlü kişiyi gördüğünde yanına koşup boynuna sarıldı. İki koca günün ardından onu burada görmek endişelerini az da olsa dindirmişti. Ortalıklarda yokken aklından binbir türlü şey gelmişti.
Boun boynundaki kolları bedeninden ayırıp gözleri ile gülümseyen kişiyi arkasında bırakarak banka oturdu. Aşırı derecede yorgun hissediyordu. Prem gözaltları gece kadar koyu olan kişinin hareketlerini inceledi. Eskiden yorgun gözüken bedeni daha fazla yorulmuş gibiydi. Uyuz adımları her şeyin göstergesiydi.
Sormak istedi. İki gündür nerede olduğunu, neden bu kadar kötü gözüktüğünü... Ama şuan burada olmasına bile sevindi. Banka tekrar yerleştiğinde Boun göz ucuyla yanındaki çocuğa baktı. Kendisini burada beklediğinden emindi. Diyecek bir şeyi yoktu. Kimseye hesap sunmak için zamanı da yoktu. Prem dalgın görünen kişinin aklındakileri bilmek istedi. Neden sürekli böyle gözükmek zorundaydı ki. Onunla uzun uzun konuşmak istedi.
"Geçen sorduğunuz sorunun cevabını buldum."
Prem'in konuşması ile bakışlarını çevirdi. Heyecanlı gözüken kişi ile gülümsedi. Yaşamanın baharında olan kişinin böyle gözükmesi normaldi sonuçta. Konuşmasını dinlemek için geriye yaslandığında Prem devam etti.
"Annesine iyi davranması gerektiğini söylerdim. Onunla daha çok vakit geçirmesi gerektiğini de."
Boun az da olsa meraklanmıştı. Prem bunu gördüğünde gülümseyip devam etti. "Annem kanser yüzünden vefat etti. Ben beş yaşındayken. Başta hiçbir şeyin farkında değildim. Babam uzak bir yere gittiğini söylemişti. Ama bir süre geri gelmeyince anladım onu kaybettiğimi. Artık gelmeyeceğini."
Boun düşündü. Kendisi de yakında ölecekti. Ama arkasında bıraktığı ne bir ailesi ne de bir sevdiği vardı. Onun için üzülecek tek bir kişi bile yoktu. Bunu düşününce yüzünde hafif bir gülümseme belirdi. En azından diye düşündü. En azından arkasından ağlayacak kimse yoktu.
"Size neden burada olmadığınızı sormak istiyorum ama önemli olmadığını söylemenizden korkuyorum. Cevap vermekten kaçacak gibisiniz."
Boun kendisini kısa sürede bu kadar iyi tanıyan birini görmemişti daha önce. Evet, öyle diyecekti. Kendisinin acısını başkasına sunmak istemezdi. O çocuk için bu önemli değildi.
Yoksa önemli olmaya mı başlamıştı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
En Umutsuz Umut~~
FanfictionBoun ona derin derin baktı. Gözlerinin içindeki çocuk ruhunu bulmak için çokta uzaklaşmasına gerek yoktu. Kendisininkiler ölmüş olsa dahi onunkiler daima orda olmalıydı. Hayattan öğrendiği bir şey var ise o da başkasına zarar vermemesi gerektiğiydi...