Prem odaya daldığında Boun gözyaşlarını siliyordu. Odaya girmeden önce artık her şeyi söyleyeceğini bildiği kişiye üzüldü. Yalnız kalmak onun için sorun değildi. Fakat arkasında Prem'i bırakacağını düşündükçe gözyaşlarına engel olamıyordu. Prem yataktaki bedene yaklaşıp yanındaki boşluğa oturdu. Bir şeyler duymak istiyordu. Aklından geçenler dışında...
"P'Boun ne olduğunu söyleyecek misin? Senin için endişeleniyorum."
Boun kızarmış gözlerini karşısındaki bedene çevirdi. Diyeceklerini kaldırabilir miydi ki. Annesinin ölümünden sonra bu seferde phi'sini kaybetmeye dayanabilir miydi? Gerçeklerin ağırlığı altından kalkabilir miydi?
"Ben... Ben ölüyorum Prem."
Prem dolan gözlerini duydukları ile bırakmıştı. Aklındaki şeylerin gerçek olmaması gerekiyordu. Duyduklarının doğru olmadığını... "Ne... Ne... Nasıl yani?
Prem kendisini bırakıp gidenleri sevmezdi. Annesi de böyle gitmişti. Şimdi çoktan bağlandığı bu kişinin elvedasını duymak dahi istemiyordu. En çok korktuğu şey başına gelmişti. Erken elvedalardan daima uzak durmuştu. Şimdi de sevdiği adamın erken vedasına gözleri şahit oluyordu. Ölecekti. Arkasında kendisini bırakıp gidecekti.
"Biliyorum vedaları sevmezsin. Senden uzak durmaya çalıştım. Senin üzülmeni görmeyi geç düşüncesi bile kahretti beni. Seni seviyorum Prem. Ama ölüm çoktan kapıma dayanmıştı. Yanımda olduğun zamanlar için teşekkür ederim. Mutlu ettiğin zamanlar içinde..."
Prem daha fazla duymak istemedi. Kapıyı vurup çıktığında odada bıraktığı kişi kahrolmuştu. Neden sevdiği için. Yapmamalıydı. Aşkın verdiği huzura kanıp ateşe atlamamalıydı.
Prem ile gözlerinden süzülen harelerin yanakları ile buluşmasına çoktan izin vermişti. İnanmak istemediği sözlerin altında kalmıştı. Boun'u düşündü. Kendisi bununla savaşırken Prem için mutlu gözükmeye çalışmasını affedemedi. İyi olmadığını saklamasını...
Yağmur bastırdığında ıslanmayı umursamadı. Biliyordu ki şuan içindeki ateşi yağmur bile söndüremezdi. Prem otoyola geldiğinde karşılaştıkları ilk günü düşündü. Sarsak adımlarını yola attığında aslında anlamalıydı. O zaten ölüyordu. Ruhen ölmüştü, bedeni yaşasa ne işine yarardı. Burnun ucundaki ölüm kendisini esir almışken yaşasa ne işine yarardı.
Prem yüzünü gökyüzüne çevirdi. Yağmur taneleri yüzüne vurdukça daha çok ağladı. Fakat o bir şeyi unutuyordu. Kendisi bu kadar kahrolmuşsa geride bıraktığı kişi ne hissediyordu. Acıların en büyüğünü o yaşamıştı sonuçta. Prem aklına düştüğü kurt yüzünden koşarak hastaneye geri döndü. Fakat Boun çoktan taburcu olmuştu. Evinde uğradığında içeride kimse yoktu kapıyı birçok defa vurduğunda açan da olmamıştı. Hatta o anılarının barındığı otoyola tekrar gitmişti. Boun ortalıkta gözükmüyordu. Prem telefon numarasını almadığı için kendisine kızmıştı. Şimdi neredeydi özlediği adam kim bilir?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
En Umutsuz Umut~~
FanfictionBoun ona derin derin baktı. Gözlerinin içindeki çocuk ruhunu bulmak için çokta uzaklaşmasına gerek yoktu. Kendisininkiler ölmüş olsa dahi onunkiler daima orda olmalıydı. Hayattan öğrendiği bir şey var ise o da başkasına zarar vermemesi gerektiğiydi...