tablo

60 8 0
                                    

Gözlerine baktı bir süre. Endişe ile parçalanan o gözlere... Şimdi hayatına bir şekilde dâhil olmuş bu çocuğu bırakıp gitmek zor olacaktı. Bu çocuk neden hayatına şimdi girmişti ki. Kendisine iyi geldiğini biliyordu ama onu geride bırakma düşüncesi yüzünden kahroluyordu.

Hastaneden çıkıp evine geldiklerinde Prem tablolarla dolu küçük evi inceledi. Evin içindeki çizimleri dışarıya bile taşmıştı. Prem büyülenmiş gibi evi izlerken Boun'un kahkahası ile kendine geldi. Şaşkın şaşkın kendisine bakan çocuğun ifadeleri görmeye değerdi. Boun ilaç dolu dolabını açıp yeni aldığı ilaçları yerleştirdi. Prem dolabın doluluğunu gördüğünde merakına yenik düşmüştü.

"Bu kadar ilacı kullanıyor musunuz?"

Boun başını salladı. İlaçlar aklındakinin rahatlamasına sebep oluyordu. Bu yüzden onlara bağımlı hale gelmişti. Prem cevabından sonra şaşırsa da etrafındaki renk renk olan tablolara geri döndü. Boun bu kadar hevesle bakan kişiyi izledi. Aşk dolu gözler ile incelediği tabloları arada eline alıyor, boyalarına dokunuyor, fırça darbelerinin güzelliği ile mest oluyordu. Boun ilk defa çalışmalarını birine gösteriyordu. Daha önce bıraktığı okulunda yaptıklarını hocalarının ilgisini çekse dahi onlara bile göstermemişti. Onun için değerli olan kişiye göstermek için saklamıştı. Şuan bunları gören ilk kişinin sokakta ona yardım eden üniversiteli bir çocuk olması hoşuna gitmemiş değildi.

"İstersen beğendiklerini alabilirsin."

Boun'un dediği ile hayran bakışları kendisine yöneldiğinde Boun yorgun bedenini yatağa koymakla meşguldü. Prem evdeki tabloları tekrar inceledi. Hepsi birbirinden güzel gözüküyordu. Elinde tuttuğu tablo ile gülümsemesi yavaştan solmuştu. Bu bir cenaze büstüydü. Üzerine işlenmiş beyaz çiçekler ve küçük bir tütsü dumanı. Ellerini fotoğraf çerçevesine yönlendirdi. Boş beyazlık sonradan doldurulmak için sırasını bekliyor gibiydi. Etrafındaki insanların umursamadan geçtiği bir cenaze töreni gibi gözüküyordu. Tabutun yanındaki boş bir ruh dolaşıyor gibi ince bir sis vardı.

Boun Prem'in baktığı tabloyu anlamıştı. Kendi cenazesinin böyle olacağını tahmin etmişti. Kimsenin umurunda olmadığı bir ölü olacaktı sonunda. Bazı görenler çok genç olduğunu söyleyecek bazıları acıyarak fotoğrafına bakacaktı. Yanında kimse olmayacaktı.

"Onu şu anlık alamazsın Prem."

Prem elindeki tablo ile Boun'un yanına yaklaştığında şüphe ile baktı yatakta oturan kişiye. Biliyordu kendisi de. Bu tabloda barınan hüzünü hissetmişti. "Neden?" diyebilmişti. Sadece neden...

"Daha tamamlanmadı. Birinin tamamlamasını bekliyor."

Boun ona derin derin baktı. Gözlerinin içindeki çocuk ruhunu bulmak için çokta uzaklaşmasına gerek yoktu. Kendisininkiler ölmüş olsa dahi onunkiler daima orda olmalıydı. Hayattan öğrendiği bir şey var ise o da başkasına zarar vermemesi gerektiğiydi. Ruhu paramparça olan kendisine verdiği bir sözdü bu. Bu yüzden arkasında kimsenin olmaması onu mutlu ediyordu. Onun gidişi sonuçta kimseyi üzmeyecek, kalplerinde boşluk bırakmayacaktı.

Ama bir sonbahar günü hayatına karışan bu kişi ile artık bir endişesi vardı. Onun ruhunu kendisine bağlamıştı sonuçta. O gidenleri sevmezdi. Annesinin gitmesi onun için büyük bir sarsıntı olmuşken şimdi kalkıp ona ben ölüyorum diyemezdi. Bu acı gerçeği onun yüzüne nasıl söyleyebilirdi ki?

En Umutsuz Umut~~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin