Başımdaki ağrı dindiği için o kadar huzurluydum ki bayıldığımın farkında bile değildim. Uyandığımda ise hiç beklemediğim bir şekilde dışarıdaydım ve hava çoktan kararmıştı. Etrafıma baktığımda ormanın ortasındaki asfalt bir yolda olduğumu gördüm. Ve yolun ortasında uzanıyordum! Şaşkın bir şekilde etrafıma bakarken gözlerimin bozulduğunu düşündüm. Çünkü etrafımdaki her şey, her şey siyah beyazdı... Sanki eskiden çekilmiş siyah beyaz bir filmin içerisine çekilmiş gibiydim. Renk körü mü olmuştum yani?! Nasıl?! Korku bütün bedenimi ele geçirdiği sırada yattığım yerden doğruldum ve gözlerimi sımsıkı kapatıp geri açtım. Hiçbir şey değişmedi.
"Neler oluyor?" diye sordum istemsizce kendi kendime. Hiçbir şey anlamıyordum. Ben az önce yemekhanede değil miydim?! Buraya nasıl gelmiştim? Korkuyla titrek bir nefes aldığım sırada gözümün önüne bir tutam saç geldi. Bir dakika... Benim saçlarım kahverengi değil miydi? Saçımı elime aldım ve şok içinde ona baktım. Saçlarım ne kadar siyahsa, ellerim de o kadar beyazdı... Tıpkı etrafımdaki her şey gibi, ben de siyah beyazdım.
Tamam... Tamam, bu nasıl bir göz bozukluğu bilmiyorum ama belli ki başımı deli gibi ağrıtan şey her neyse gözlerimi de bozmuştu. Yine de bu neden ormanın ortasındaki ıssız bir yolda öylece uyandığımı açıklamıyordu! Yoksa... Yine mi hafızam silinmişti?! Hayır, hayır olanların bir kısmını hatırlıyordum. O kızın bana nasıl sataştığını ve başımın nasıl ağrımaya başladığını... Sanırım o an acıdan bayılmıştım ve birileri beni buraya getirmişti. Evet, öyle olmuş olmalıydı. Başka açıklaması yoktu çünkü. İçim giderek ellerime baktım. Gözlerim... Gözlerim gerçekten de bozulmuştu!
Bir anda karşıdan gelen bir arabanın farları gözlerimi aldı ve ben daha ne olduğunu anlamadan yanımdan bütün hızıyla geçip gitti. O an çıkan rüzgardan yerdeki yapraklar uçuşsa da benim saçlarımda herhangi bir oynama olmamıştı. Rüzgarı da hissedememiştim... Yanımdan geçen arabayla birlikte tekrardan yolun ortasında olduğumu hatırladım ve hızla oturduğum yerden kalktım. O sırada arkamdan gelen far ışıklarıyla bu sefer gelen aracın benim şeridimde olduğunu anladım ancak fark ettiğim bir şey yüzünden yerimden hareket etmem baya bir zamanımı almıştı. Eğer birkaç saniye daha geç kenara çekilseydim araç beni ezebilirdi. Ama arkamdan gelen aracın farlarına rağmen neden yerde gölgem oluşmamıştı?
Aklımı kurcalayan bu soruyu doğru düzgün düşünemeden yolun kenarında uçuşan bir gazete çarptı gözüme. Birkaç adımda yanına gittim ve tek dizimin üzerine çöküp aldım onu yerden. O da her şey gibi siyah beyazdı. Ama benim en çok dikkatimi çeken üzerindeki tarihti. 19 Kasım 2018... Bu, bugünün tarihi olamazdı değil mi? Muhtemelen bu eski bir gazeteydi, çünkü telefondan baktığımda bugünün tarihi 25 Ekim 2022'ydi...
O sırada uzaklardan bir adamın bu tarafa doğru geldiğini gördüm ve hemen ayağa kalktım. Belki de nerede olduğumu ondan öğrenebilir ve bu sayede geri dönebilirdim. Gerçi burada olduğuma göre yetimhanede pek istendiğim söylenemezdi. Ama yine de gidebileceğim başka bir yer de yoktu.
"Affedersiniz? Merhaba?" diyerek adama doğru yürüdüm. Bu ortalı yaşlarında oldukça sıska bir adamdı ve saçlarının normalde de beyaz olduğuna iddiaya bile girebilirdim. Ama o sırada ya aramızdaki mesafeden ya da kulaklarının yeterince iyi duymamasından olsa gerek bana cevap vermemişti. O an bana doğru gelmesine rağmen nedense sanki beni görmemiş gibi dümdüz ileri bakıyordu. Ya beni görmezden geliyordu ya da kördü ki kör olsa elinde değneği olurdu muhtemelen...
"Affedersiniz, benim yardıma ihtiyacım var da." dedim ona doğru yürüyerek. Ancak önüne geçtiğimde bile beni görmemiş ve yürümeye devam etmişti. Ve... İÇİMDEN Mİ GEÇMİŞTİ?! Şok içinde arkama dönerek içimden geçip giden adama baktım. Sanki bu yaptığı çok normal bir şeymiş gibi öylece yürümeye devam ediyordu. Belki de o şu değişken dedikleri şeylerden birisiydi... O halde...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATTA KALANLAR
Science FictionO günden sonra hiçkimse eskisi gibi olmadı. Bedenlerini değiştiren hastalık, akıllarını değiştiren bizlerdik. Kim kimden daha çok nefret etti, kim kime daha çok zulmetti bilinmez ama biz birbirimizi bitirdik...