Toprak yolda yürürken yoldaki taşlar ayağıma vuruyor ve zaten uzun olan yolda beni daha da yavaşlatıyorlardı. Ama aştığım ve indiğim yokuşların sonunda şehre ulaşmıştım. Açıkçası şehrin tam bir giriş noktası olduğu söylenemezdi. Önce yol kenarındaki ağaçlar azalmaya başlamıştı. Sonra yavaş yavaş küçük evler ve üç katlı apartmanlar, küçük dükkanlar baş göstermişti yol kenarlarında. En sonunda da bunların sayısı git gide artmış ve hepsi giderek büyümüştü. Eh, tabii doğal olarak üzerinde yürüdüğüm yol da bir noktada asfalta dönüşmüştü ki bu bana hiç güzel şeyler hatırlatmamıştı. Karşıdan karşıya geçerken dikkatli olmaya çalıştım çünkü bu renkli dünyada arabalar kesinlikle içimden geçmezdi...
Karşıya geçtiğimde kaldırımda yürüyen bir kadını gözüme kestirdim ve "Bakar mısınız?" dedim. Kadın bana baktı bakmasına da hemen koşarak uzaklaştı. Bir süre olduğum yerde kalakaldım ve sonra bir başkasına yöneldim. Bu sefer ki genç bir kızdı.
"Affedersin, ben bir şey soracaktım da."
Ancak o da tıpkı kadın gibi hızla benden uzaklaşmıştı. Düşününce, sokakta konuşan kimse yoktu. Herkes sessizlik içerisinde işine bakıyordu. Ancak bir kütüphane veya sahaf bulmak istiyorsam birilerinden yardım almam şarttı yoksa bütün gün boş boş şehirde dolaşır dururdum. Derken birisinin beklemediğim bir anda omzuma dokunmasıyla irkildim. Bunun üzerine dokunan kişi hemen elini çekti ve "Affedersiniz, yardıma mı ihtiyacınız var?" diye sordu. Yaklaşık benim boylarımda olan çocuğun bebeksi yüzünden benden küçük olduğunu hemen anlamıştım. Yüzünde hiç sakal yoktu ve dağınık turuncu kısa saçları vardı. İlk dikkatimi çeken bu soğuk havada bile şort giymiş olmasıydı. Hiç üşümüyor muydu?
"Evet aslında, yardıma ihtiyacım var." dedim hemen bu fırsatı kaçırmamak için.
"Sana nasıl yardımcı olabilirim?" diye sordu merakla. Kahverengi gözleri bana öyle bir bakıyordu ki sanki benim hakkımda öğrenmek istediği bir şeyler vardı.
"Yakınlarda hiç kütüphane veya sahaf gibi bir yer var mı?"
"Evet, biraz ileride bir sahaf var. Düz ilerleyip sola dönersen ve biraz daha ilerlersen sağında kalması lazım." dedi tane tane düşünerek.
"Öyle mi? Çok teşekkür ederim." dedim minnetle. Sonra da yapmam gerekenleri aklımdan ezberlemeye çalıştım.
"Eğer aklınızda tutması zor olacaksa sizinle gelebilirim. Zaten ben de o tarafa gidiyordum."
'Hayır de.'
"Aslında gelirseniz çok iyi olur ya. Yanlış bir yola sapıp da kaybolmak istemiyorum. Buralarda yeniyim de."
"Tabii ki, seve seve." dedi genç eliyle yolu göstererek. Birlikte yürümeye başladığımız sıradaysa kafamdaki ses yine çıldırıyordu.
'Deniz sen beni çıldırtmak mı istiyorsun ya?!'
Sen kendi işine bak sevgili kafamdaki, gizemli ses, aman her neysen işte. Eğer kafamda kalmaya devam edeceksen sana bir isim bulmamız lazım. Veya bana direkt adını da söyleyebilirsin.
'Unut sen o işi!'
Sana ne diye sesleneceğim o zaman?
'İzin ver bunu biraz düşüneyim.'
Tamam. Ben de bu arkadaşla şu sahafa bir bakayım o sırada.
'Deniz!'
Düşün sen düşün, kendine bir isim düşün önce. Sana hitap edemezsem seninle nasıl konuşabilirim ki değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATTA KALANLAR
Ficção CientíficaO günden sonra hiçkimse eskisi gibi olmadı. Bedenlerini değiştiren hastalık, akıllarını değiştiren bizlerdik. Kim kimden daha çok nefret etti, kim kime daha çok zulmetti bilinmez ama biz birbirimizi bitirdik...