1.Bölüm : Giriş

1.4K 88 9
                                    

İki Satır hikayemiz aynı anda Dream (Stary Writing) adlı uygulamada aynı adla günlük olarak yayınlanmaktadır. 

Yoğun istek üzerine okuyamayanlar için buraya da yükleyeceğim, bundan sonra bölümlere buradan da erişebilirsiniz. Bittikten sonra diğer uygulamadan kaldırılıp sadece burada kalacaktır.

Haydi Uygar ve Ulaş'ın hikayesine kısa bir giriş ile dahil olalım ♥️ İlk 3 bölüm ile başlıyoruz ♥️

....

Günün ilk saatleriydi, bahçeden rahatsız edici sesler yankılanıyordu. Uygar tek kişilik bir yatakta yüz üstü pozisyonda yatıyordu. Gözlerini dakikalardır kapatmaya çalışsa da seslerden mümkün olmuyordu. Gözlerini yavaşça aralayıp derin bir nefes aldı, boncuk mavisi bakışlarıyla önce kısa bir an tavanı izledi. Son zamanlarda her sabah bu sesle gözlerini açmak durumunda kalıyordu. Kafasını yavaşça sağa çevirdi, pencereden çok az güneş vuruyordu yüzüne, açık renk saçları ve yüzündeki kirli sakalları ışığın vuruşuyla daha da belirginleştirip rengini haykırıyordu.

Derin bir nefes alıp ayaklarını yataktan indirdi, bulunduğu yer oldukça küçük bir odaydı. İçerisinde eski bir gardırop, eski bir şifoniyer ve eski bir yatak dışında bir şey yoktu. Kendine gelmeye çalışarak kafasını eğdi, yatağın kenarında bir çift terlik vardı, ayaklarını geçirdi. Kış mevsiminin en sert günleriydi, her sene olduğu gibi mevsim yine çok soğuk geçmeyi ihmal etmiyordu.

Üstünde ince, gözleriyle aynı renk olan mavi bir tişört vardı. Ayağa kalkıp yatağının kenarında bulunan ufak pencereye yaklaştı. Perdeyi yavaşça aralayıp gözlerini bahçede gezdirdiğinde birini gördü. İkiz kardeşiydi, ismi Ulaş'tı. Arkası dönüktü, elinde koca bir balta vardı, yerdeki odun parçalarına sertçe vuruyordu. Havanın son günlerde daha çok soğumasıyla erkenden uyanıp sobayı yakıyordu.

Arkasını döndü Uygar, odadan çıkıp dış kapıya yaklaştı. Kolunu indirip geriye çektiğinde gözleri bahçeye kaydı. "Günaydın" dedi, iki kardeşinin gözleri ona döndü. Kardeşinin aksine kömür karası gözleri, siyah saçları ve aynı renk sakalları vardı. Üzerinde ince bir geniş bir şort ve siyah bir tişört vardı. "Günaydın, yine kar yağıyor." diyerek kafasını gökyüzüne kaldırdı. Günlerdir durmaksızın kar yağıyordu.

Uygar derin bir nefes verip arkasını döndü, ufak salondaki vestiyerden ince bir ceket çıkarıp kardeşine yaklaştı. İkiz olduklarından şüpheliydi kesinlikle, nasıl hiç üşümez? hiç sıkı giyinmeyi bilmezdi. "Giy şunu." diyerek uzattığında, kardeşinin yüzünde ufak bir tebessüm belirdi, kafasını iki yana sallayıp elindeki baltayı hızla kaldırıp önündeki odun kütüğüne sertçe vurdu. Tüm bedeni gibi saçları da ter içerisinde kaldı aynı anda.

"İkiz olamayız" dedi Uygar sitemle. Kardeşinin vurdumduymazlığına söz geçiremiyordu. İkizler nasıl bu kadar zıt, nasıl bu kadar ayrı ve farklı olabilirdi? Kollarına düşen kar taneleriyle hızla elindeki ceketi üstüne geçirdi, dış görünüşleri de dahil olmak üzere her yönden farklı ikizlerdi.

"Çayın altını yak" dedi Ulaş, Uygar kafasıyla onayladı. Evdeki görev paylaşımlarından sadece biriydi bu, çayı Uygar'dan daha iyi kimse demleyemezdi. Arkasını dönüp tek adım attıktan sonra durup kardeşine döndü, işaret parmağını hızla iki salladı. "Ekmek almaya ben gideceğim" dedi, kardeşi gülümseyerek kafasını iki yana salladı. Buna kesinlikle müsaade edemezdi, bu evde markete ondan başkası gidemezdi.

"Mümkün bile değil." elindeki baltayı hızla yere indirip toza bulanan şortunu ve tişörtünü elleriyle silkeleyip temizledi. Saçlarının ön kısımlarını da üstünkörü şekillendirirken kardeşinin sesini duydu. "Leyla orada değil."

İKİ SATIR - (Bitti)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin