Telefonun sesiyle doğruldu Ulaş, gecenin bir vaktiydi. Uykulu gözleriyle eline alıp ekrana baktığında, 'Sevgilim - bir yeni mesaj' yazdığını gördü. Yüzünde koca bir gülümseme belirdi, görmeyeli birkaç saat olmuş, deli gibi özlemişti.
Yavaşça tıkladı, karşısında bir mesaj belirdi. 'Gidiyorum Uygar, uzun zamandır düşündüğüm kararı sonunda verebildim, yurt dışına ailemin yanına yerleşiyorum. Seninle geçirdiğim her an çok özel ve çok güzeldi ama bu kadardı. Kendine çok iyi bak."
Hızla doğruldu, "Ne?" Dedi, kafasını iki yana salladı, bu nasıl mümkün olabilirdi? Ona gitmekten hiç söz etmemişti. Rehbere yönelip numarasını buldu, arama tuşuna tıkladı, duyduğu tek ses, 'Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor' oldu.
Şaşkınlıkla doğrulup oturdu, uykusu tamamen kaçmıştı. Ellerini yüzüne geçirip kendine gelmeye çalıştı, bir rüya mı görüyordu? Gözlerini kapayıp açtı, rüya değildi. Yeniden numarayı tuşladı, aynı cevabı alınca ayağa kalktı.
....
Hastanenin kapısında duruyordu Leyla, işlerinin arasında bulduğu ilk fırsatta soluğu burada almıştı. Karanlığa ve soğuğa rağmen bekliyordu. Elinde karton bir bardak çay vardı, iki avucunun arasında sıkıca tutmuştu.
Derin nefes aldı, genç adam ortalarda yoktu bugün. Bir elini bardaktan ayırıp yavaşça cebine bıraktı. Telefonunu çıkarıp ekrana baktı, merak doluydu. Genç adam neredeydi, ne yapıyordu acaba?
Rehbere geçip ismini buldu, arama tuşuna tıkladığı anda vazgeçti. Rahatsız etmemeliydi. Yeniden cebine bırakıp hızla çıkardı, endişesine yenik düşüyordu. Yavaşça mesaj kısmını açtı, 'Hava çok soğuk, sıkı giyin.' Yazıp gönderdi.
Genç adam son zamanlarda kendine hiç dikkat etmiyordu, üzerinde her daim ince montu vardı ve kim bilir geceleri nerede geçiriyordu.
Yeniden mesajı açıp, 'Bu gecede nöbetçiyim." Yazıp hızla gönderdi, hiç olmazsa okuduğu ilk fırsatta ihtiyacı olduğunda buraya gelmeliydi.
....
Günün ilk ışıklarıydı, Leyla göründü sokağın başında. Hastaneden çıktığı gibi soluğu burada almıştı. Adımlarını bir kapının önünde durdurdu. Gözlerini yavaşça kapıya çevirdiği anda bakışları genç adama kaydı.
"Uygar" dedi, Uygar'ın gözleri ona döndü. Gece boyunca gözünü hiç kırpmamıştı. Elinde telefonu vardı, sıkı sıkı tutmuştu.
"Leyla.." dedi, yavaşça yaklaşıp bahçe kapısını açtı. "Bir şey mi oldu?"
Genç kız kafasını yavaşça iki yana salladı, gece boyunca hastanenin çevresini kontrol etmiş, genç adamı hiç görememişti.
"Ulaş dün hiç gelmedi." kısık bir soluk aldı, genç adam elini ensesine bırakıp sertçe ovdu. "Kim bilir nerede? Ona hiçbir şekilde ulaşamıyorum." Dedi.
"Bilmiyorum, endişeliyim."
Uygar derin bir soluk verdi, gözlerini telefonuna çevirdi. Ekranda 'sevgilim' ismi vardı. Yeniden arama tuşuna dokundu, duyduğu ses dün geceden beri olduğu gibi 'Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor' sesi oldu.
"Nazlı'ya mı ulaşamıyorsun?"
Kafasını endişeyle olumlu anlamda salladı genç adam, "Gece bir mesaj gönderdi." Mesajı açıp ekranı gösterdi.
"Yurtdışına mı gitti?"
"Emin değilim, olamıyorum."Genç kızın yüzünde endişe yer aldı, zihninde sadece yaralı parmakları ve bilekleri yer aldı. Başına bir şey mi gelmişti acaba?
"Hiç.. tartıştınız mı?"
"Hayır, hiç sorun yoktu."
"Evine baktın mı?"Uygar olumsuz anlamda salladı kafasını, evini de adresini de hiç bilmiyordu. "Nerede yaşadığını bile bilmiyorum."
"Şüphe ettiğin bir şey var mı?"
"Hayır, sadece ailesiyle yakınlığı olmadığını biliyorum. Bir anda yanlarına yerleşmek istemesi garip."
"Ailesi nerede?"
"Kardeşiyle yaşıyor, ailesi yıllardır yurtdışında."Yavaşça geriye bir adım attı genç kız, zihninde yer alan ihtimale inanmak istemedi. Ona zarar veren, canını yakmaya çalışan kişi kardeşi olabilir miydi?
"Kardeşiyle arası nasıl?"
"Pek iyi değil, anlaşamıyorlar."Ellerini deli gibi sıktı genç kız, yanılmamıştı. Ona bunu yaşatan kardeşiydi. "Onu bulman gerek Uygar" dediği anda telefon sesi duyuldu, ikisinin de gözleri hızla genç adamın sıkıca tuttuğu telefona kaydı. Ekranda, 'Sevgilim - Arıyor' yazıyordu.
Uygar heyecanla kulağına yaklaştırdı. "Nazlı" dedi anında.
"Sevgilim.." dedi genç kız, gözleri dolu doluydu. Odasında yerde oturuyordu, sırtını duvara yaslamıştı. Gözleri yaş doluydu, belli etmemek için kendini oldukça zorluyordu."Neredesin Sevgilim?"
"Havalimanındayım, birkaç dakikaya uçağım kalkacak." Dedi, yanağına ufak bir damla yaş süzüldü."Neden? Neden gidiyorsun?"
Genç kız alt dudağını sertçe ısırdı. "Seni çok seviyorum." Dedi. "Seni o kadar çok seviyorum ki, sesini duymadan duramıyorum." Diye ekledi. İki yanağına da hızla yaş süzüldü, elinin tersiyle silmeye çalıştı."Gitme.. Benimle kal." desi Uygar, gözleri dolu dolu oldu. Hayatta kimsesiz kalmıştı, önce ailesi sonra kardeşi şimdi de sevdiği kadın gidiyordu.
"Özür dilerim ama.. gitmek istiyorum."
"Neden, neden Nazlı?"Kafasını yavaşça iki yana sallayıp derin nefes aldı genç kız, konuşmak oldukça zorluyordu. "Annemi ve babamı çok özledim, daha fazla ayrı kalmak istemiyorum."
"Ama.." dedi genç adam, ona engel olmak istemeyen beynine rağmen, gitmemesi için delice çırpınan kalbine hükmetmeye çalışıyordu. Yıllardır ailesinden uzaktaydı, gitmesine nasıl engel olabilirdi?"Seni çok seviyorum." Dedi fısıltıyla.
"Dikkat et Uygar, Ulaş'ın sana zarar vermesine izin verme lütfen."Yavaşça kafasını yanındaymışçasına onaylayarak salladı. "Seni çok seviyorum" dedi, Nazlı alt dudağını sertçe ısırdı, gözyaşlarına hakim olamıyordu. Derin nefes alıp "Kapatmam gerek, kendine çok dikkat et." Deyip hızla kapattığı gibi hıçkırıkları odanın içerisinde yankılandı.
Telefonu yavaşça yere bıraktı, tam karşısında kardeşi vardı, yaklaşıp telefonu eline aldı. Arka kapağını açıp sim kartı çıkarıp yeniden bıraktı. Bundan sonra asla görüşmelerine izin vermeyecekti.
...
"Nasıl.." dedi Ulaş, dört mezarın karşısında, yaklaşık 5 metrelik uzağında duruyordu. Gözlerini sırasıyla hepsine çeviriyordu. Önce yıllarca aile bildiği kişilere döndü, sonra öz ailesine baktı.
"Nasıl.. nasıl yapabildiniz?" Diye sordu, nasıl bu kadar acımasız olup hep anne babasını hemde minicik bir çocuğa kıyabilmişlerdi.
Gözlerine öz ailesine çevirdi, yanağına ufak bir damla yaş süzüldü. "Ben.. geldim." Dedi, elinin tersiyle yanağını silip annesinin mezar taşına döndü. "Emir'in çok geç de olsa geri geliyor"
Kısık bir soluk aldı, "Bana biraz daha zaman verin, son isteğinizi yerine getireceğim."
Kafasını yavaşça yere eğdi, diğer iki mezara bakmamaya büyük gayret ediyordu. "Artık sizin oğlunuz Emir Oğuz olacağım."
İki elini deli gibi sıkıp annesinin ismine verdi tüm dikkatini. "Beni yine kabul eder misiniz?" kafasını eğip yeniden döndü. "Yine Emir'in olarak görür müsün?"
Yanağına yavaşça süzülen yaşı silmeye çalıştı. "İzleyin beni.. Size oğlunuz olduğumu kanıtlayacağım, hemde size yapılanların daha kötüsünü yaşatacağım. Önce hayatını alt üst edeceğim, sonra da hiç acımadan canını alacağım."
Derin nefes alıp yavaşça doğruldu, gözlerini son kez iki mezara çevirdi. "Sadece bekleyin ve izleyin." dedi, arkasını dönüp ilerlemeye başladı. Artık iki hedefi vardı, önce hayatını alt üst edecek sonra da canını alacak ve Emir Oğuz olarak hayata ikinci kez dönecekti.
....
1 ay sonra.......
Oy ve yorumları eksik etmeyelim, yarın görüşmek dileğiyle ♥️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ SATIR - (Bitti)
Lãng mạnİKİ SATIR İKİ KARDEŞİ BİRBİRİNE NASIL DÜŞMAN EDEBİLİR? Uygar ve Ulaş'ın hayatı ansızın kapılarına konulan bir mektupta yer alan iki satır ile tepetaklak olur. İkiz kardeşler, bildikleri her şeyin bir yalandan ibaret olduğunu, kardeş değil aslında ik...