Hızlı adımlarla yürüyordu Buse, aklı yerinde değildi. Annesiyle görüşmüş ve Uygar'ın geldiğini öğrenmişti. Elinde telefonu, ekranda da 'Emir Oğuz' ismi vardı. Defalarca aramış ulaşamamıştı. Nefes nefese ve endişe doluydu. Kalbi deli gibi çarpıyor, suçlulukla yürüyordu.
Bir sokağa girdi, gözleri bir kapıya çarptı. Adımlarını hızlandırıp hızla yaklaştı, yumruk yaptığı elini sertçe vurdu. "Emir Oğuz!!" Diye haykırdı, diğer elini zile bıraktı. "Aç! Emir Oğuz!" diye yineledi. Gözleri dolu dolu oldu, dakikalar önce öğrendiği gerçeklerin şaşkınlığıyla doluydu.
Ellerini sertçe kapıya vururken gözleri yaşla doldu, yaptığı hata büyük bir hataya, geri dönülemeyecek şeylere sebebiyet verecekti. Bir an önce bulmalı, ona engel olmalıydı.
...
Bir arabanın kaputuna eğilmişti Uygar, güne yoğun işlerle başlamıştı. Tamirhaneye geldiği gibi birkaç araç üst üste gelmişti. Üzerinde tulumu, ellerinde aletleri vardı. Kafasına gözleriyle aynı renk bir bere vardı.
Derin nefes verip yavaşça doğruldu, gözleri telefonuna kaydı. Dün geceden bu yana kapalıydı, şarjı burada unuttuğu için de açamamıştı. Ellerini tulumuyla temizleyip yaklaştı, önce yan tuşuna dokunup şarjını kontrol etti, biraz da olsa dolmuştu.
Açma tuşuna dokunup önündeki koltuğa oturdu. Dinlenirken telefonuna bakmalıydı biraz. Açtığı gibi bir mesaj aynı anda geldi, merakla tıkladı. Leyla'nın birkaç defa arayıp ulaşamadığına dair bir bilgi yer alıyordu.
Şaşırdı, neden aramış olabilirdi? Acaba kardeşine dair bir bilgiye mi ulaşmıştı? Hızla rehbere yönelip ismini tuşladı. Kulağına bıraktığı anda genç kız aramayı reddetti, ekrana aynı anda mesaj geldi. "Hastanedeyim Uygar, çok yoğunum, döneceğim sana." yazıyordu.
"Tamam" yazıp gönderdi genç adam.Elleri yavaşça galeriye gitti, kalbi özlem doluydu. Nazlı'ya ait fotoğrafı açtı, yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. Yeşil gözlerini, gül yüzünü, sesini ve gülüşünü ne çok özlemişti. Kısık bir soluk verip baş parmağını yavaşça yüzünde gezdirdi.
"Sevgilim.." dedi fısıltıyla, sesini duymayalı ne çok olmuştu. "Bir gün.. gelecek misin?" diye ekledi. Bir gün kapı çalsa ve karşısında gülümseyen yüzüyle belirseydi, sıkı sıkı sarılsa ve bir daha gitmesine izin vermeseydi.
....
"Özür dilerim." Dedi Buse, avucuyla yanağını yavaşça sildi. İki mezarın tam orta yerinde oturuyordu, önce dikkatle sulamıştı.
Kafasını yavaşça eğdi, suçluluk sarmıştı her yanını. "Ben.." dedi fısıltıyla, kısık bir soluk aldı. "Gerçekten bilmiyordum." Diye ekledi. Yanakları anında yeniden yaşla doldu. Bilmediği gerçekler büyük bir hata yapmasına sebep olmuştu.
"Ben.." deyip sustu, fısıltı doluydu sesi. "Yardım ederim sanmıştım." diye ekledi. Kafasını yavaşça iki yana sallayıp bakışlarını telefonuna çevirdi, defalarca olduğu gibi yine 'Emir Oğuz' ismini bulup arama tuşuna dokundu, duyduğu ses yine 'aradığınız kişiye ulaşılamıyor' oldu, yanakları yeniden ıslandı. Ona hiçbir şekilde ulaşamıyordu.
"Söz veriyorum." Bakışlarını iki toprağa çevirdi. "Bir hata yapmasına izin vermeyeceğim." diye ekledi. Yavaşça ayağa kalktı, ne olursa olsun onu bulacak ve annesinin söz ettiği tüm her şeyi anlatacaktı.
...
"Hoş geldin.." dedi Uygar, önünde küçük bir çocuk vardı, yaklaşık 4 veya 5 yaşlarındaydı. Babasının aracı arızalandığı için tamirhaneye gelmek zorunda kalmıştı.
Genç adam arabadan indiğini gördüğü anda yanına yaklaşıp boyuna eğilmişti. Elini tıpkı büyük bir adam gibi ona uzattı, "Ben Uygar, senin ismin ne küçük adam?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ SATIR - (Bitti)
RomanceİKİ SATIR İKİ KARDEŞİ BİRBİRİNE NASIL DÜŞMAN EDEBİLİR? Uygar ve Ulaş'ın hayatı ansızın kapılarına konulan bir mektupta yer alan iki satır ile tepetaklak olur. İkiz kardeşler, bildikleri her şeyin bir yalandan ibaret olduğunu, kardeş değil aslında ik...