"Güzelce uyu. Yarın benimle gelmeyi gerçekten istiyorsan erken kalkman gerekecek"
Kapatmak üzere olduğum aralık kapımdan başımı azıcık çıkartıp karşımdaki alfaya hafifçe gülümsemiştim. Yüzüne çok bakmak istemiyordum çünkü az kalsın adamı öpüyordum. Kurdunun sarf ettiği kelimeler beni ve kurdumu öyle etkilemişti ki farkında olmadan alfanın dudaklarına yaklaşırken bulmuştum kendimi.
Ne yaptığımı, karşımdaki dudaklara bir santim kala fark ettiğim o an insan üstün bir hızla kendimi geri çekmiş, üşüdüğümü söyleyip aceleyle Abrecan'ın yanına koşmuştum.
Yol boyunca sessiz kalsak da Taehyung'un sessiz kıkırtılarını duymak beni çok utandırmıştı. Şu an ise kendimi saklayabildiğim kadar saklıyor fakat saygısızlık yapıyor gibi olmamak için de hafif aralıktan ona bakıyordum.
"Erken kalkmakta üzerime yoktur. İyi geceler"
Taehyung'un baş sallaması ve gülümsemesinin ardından ona son kez hafifçe gülümseyip kapıyı kapatmıştım. Anında rahat bir nefes vermiştim. Gözlerimi sıkıca kapatıp elimi alnıma vurmuş, yaptığım, daha doğrusu yapmak üzere olduğum aptallığa inanamamıştım.
Bu geceyi tamamen unutmak ve güzel bir uyku çekmek istiyordum. Yatağa ilerleyip yorganın üzerinde katlı şekilde duran gecelikleri giymiş, uyuşuk bir şekilde kaldırdığım yorganın altına girdikten sonra gözlerimi kapatmıştım.
Yarının ne getireceğini bilmeden merakla kapattım gözlerimi. Gecenin utancı zihnimden toz olup uçarken kurdum, Yan odada olan alfanın kurduna tatlı geceler dilemişti.
•••
Pekala. Bay Soohyun'un gözlerinin bu denli üzerimde olması benim için beklenmedikti. Dün Taehyungla aralarında geçen konuşmadan sonra oğlunun söylediklerini uzunca düşünmüş gibi duruyordu.
Bana fark ettirmeden bakmaya çalışsa da göz ucuyla ona baktığımda bakışlarını yakalıyordum. Bana gülümseyip "şundan da ye" diyordu. Ufak bir çekingenlikle onaylıyordum ben de.
Taehyung da babasının uzun süre bana bakıyor olmasından rahatsız görünüyordu. Birkaç kez boğazını temizleyip babasını uyarmıştı ve bu uyarısı daha da tuhaf bir ortam yarattığından buna iki kereden sonra son vermişti.
Yuri ise tam bir gözlemciydi. Neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Onun sorgulayıcı bakışları hepimizin üzerindeydi. Hepimiz istemeden de olsa tuhaf bir atmosfer oluşturmuştuk.
"Luna, elbisemi çok güzel dikmişsin. Sökük sanki yok gibi. Gerçekten bu konuda yeteneklisin"
Kimse konuşmadığından gergin havayı dağıtmak isteyen Yuri söze girmişti. Ona gülümseyip bugün salık bıraktığı yumuşacık saçlarını okşamıştım. Tatlı tatlı bakmıştı bana.
"Elimden geldiğince sana yardımcı olacağım. Başka sökük kıyafetlerin varsa çekinmeden getir bana. Senin için halledeceğim"
"Getireceğim! Nakış da yapabilir misin? Wenly, annesine nakış yaptırmış. Elbisesinin eteklerinde çiçek nakışları vardı. Çok kıskandım onu"
"Yapabilirim. Nasıl bir şey istiyorsun?"
"Elbisemin yakalarına ve kollarına lavanta çiçekleri istiyorum"
Yuri'nin feromonları lavanta kokuyordu. Üstelik, lavanta çok güzel bir çiçekti. Benim için de nakışı çocuk oyuncağıydı. "Pekala. Elbiseni yatağıma bırakabilirsin. Döndüğümde halledeceğim"
"Oh?" demişti şaşkın bir tonda. "Nereye gidiyorsun?" Başım Yuriye dönük olsa da göz ucuyla Taehyung'a bakmıştım. Zaten bizi izliyor oluşundan dolayı gözleri anında gözlerimi bulmuş, ne söyleyeceğimi bilmediğimden yardım ister gibi bir ifadeye bürünmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pleine Lune •taekook•
FanfictionAy Tanrıçası'nın kader ruhları, her yılın yedinci dolunayında buluşur. Şartlar ne olursa olsun kader bu ruhları bir araya getirmeye yemin etmiştir. Birbirlerini her yönleriyle tamamlayan bu ruhlar, Ay Tanrıçası'nın özenle seçtiği ruhlardır. Bir olm...