"Kurtlarınız artık kızgınlığa ihtiyaç duymuyor. Kızgınlık, kurdun eş aradığının ve sizi eş bulmaya zorladığının bir göstergesidir. Mühürlendikten sonra, kızgınlık yaşanmamasının sebebi budur. Kurtlarınız birbirlerini yani ruh eşini buldukları için huzurlular. Birbirlerine ruh bağıyla bağlandıklarından artık kızgınlık belirtisi göstermeyeceksiniz."
Sabahın en yeni vakitlerinde, Güneş kendini biraz önce göstermişken biz, yaşlı kadının yanındaydık. Dün gece randevu sırasında sürekli bunu düşünmüştüm.
Terzi beden ölçülerimi alırken ya da Taehyung bana bir şeyi beğenip beğenmediğimi sorarken aklımda hep bu vardı.
Şu anda cevabını almış olmak beni çok rahatlatmıştı. Kurtlarımızda bir sorun olduğunu düşünmüştüm. Yaşlı kadının söylediğinin aksi olarak, kurtlarımızın birbirini arzulayışı nedeniyle bizi kızgınlığa iterler sanmıştım ve tepkisiz kaldıklarında birbirlerini reddetmeye karar verdiler diye düşünmüştüm.
"Artık kurtlarınızın eşleri var. Kızgınlık gibi bir dürtüye girmeyeceklerdir."
"Ama demiştiniz ki, kurtlarımız bizim mühürlenmemiz için ellerinden geleni yapacaklardı. Kızgınlık bunun en iyi yolu değil mi?"
"Daha çok, zihninizde küçük ama etkili fısıltılar bırakıp sizi teşvik ederler ya da yapmak istemediğiniz bir şey olursa size acı verebilirler. Bedeninizi kontrol dahi edebilirler ama kızgınlık gibi bir dürtüye düşmezler. Söylediğim gibi, kızgınlık, eş arayan bir kurdun çırpınışlarını ifade eder. Sizin kurtlarınız eş aramıyor çünkü zaten eşleri var. Eğer kurtlarınızdan biri ruh eşi olmanıza rağmen kızgınlık belirtisi gösterseydi işte o zaman bu, kızgınlıktaki kurdun eşini reddettiği anlamına gelirdi"
"Bu korkunç" demişti Taehyung. Başımı hafifçe yan tarafıma çevirip gergin ifadesini anlamaya çalışmıştım. Bunu içselleştirmiş gibiydi. Halbuki kurdum onu çoktan kabul etmişti.
Endişesinin benim, onu kabul etmem olduğunu düşünmüştüm. Ya mührümüz oluşmazsa diye korkuyordu sanki. Her şeye benden daha çabuk adapte olmuş ve kabullenmişti.
Sormak istediğim onca soru vardı fakat yaşlı kadın da bundan ilerisini pek bilmiyordu. Kendisi de bu konuyu hayatı boyunca araştırmıştı fakat yazılı kaynaklar sınırlıydı. Kulaktan kulağa söylentiler ise ruh eşi adlandırması haricinde bir bilgi içermiyordu.
Yaşayıp göreceğimiz ve ah, ruh eşi olmak böyle bir şeymiş, diyeceğimiz bir sürecin içerisine girmiştik. Ne olduğumuzu biz keşfedecektik. Şu anki süreçte de bu pek kolay görünmüyordu.
"Öyleyse biz gidelim. Çok Teşekkür ederiz"
Taehyung kalktığında ben de yere tutunarak yavaşça kalkmıştım. Yaşlı kadının güzel yüzünde sıcak bir gülümseme oluştuğu anda istemsizce ben de ona karşı gülümsemiştim.
"Teşekkür etmesi gereken kişi benim. Bu kutsal bağı hayatımda ikinci kez görebilmenin nasıl bir ödül olduğunu anlayabilmenizi çok isterdim"
Yaşlı kadına bir kez daha teşekkür ettiğinde mahçup bir şekilde eğilmiştik. Arkamızı dönüp yavaş adımlarla Abrecan'ın yanına doğru ilerlemeye başladığımızda kadın kapıyı kapatıp içeri girmişti.
Rahatlamıştım. Kızgınlık yaşamayacak olmamın hem bedenimdeki hem de zihnimdeki ağırlığı yok etmiş olması harikaydı.
Abrecan, bizim geldiğimizi hissedince başını yediği yemyeşim çimlerden kaldırıp kişnemişti. Sebebini bilmediğim bir şekilde beni çok seviyordu ve bu fazlasıyla hoşuma gidiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pleine Lune •taekook•
FanfictionAy Tanrıçası'nın kader ruhları, her yılın yedinci dolunayında buluşur. Şartlar ne olursa olsun kader bu ruhları bir araya getirmeye yemin etmiştir. Birbirlerini her yönleriyle tamamlayan bu ruhlar, Ay Tanrıçası'nın özenle seçtiği ruhlardır. Bir olm...