Ruh bağı.
Pekala, bunu sarayda vakit geçirmek için küf dolu, kimsenin uğramadığı kütüphanedeki kitaplarda okumuştum.
Onca mit kitabı okuyan birisi olarak sadece adını duyduğum fakat asla ne olduğu açıklanmayan şu malum bağ.
Gerçek olduğunu dahi düşünmemiştim hiçbir zaman. Hatta aklıma dahi gelmemiş, benim de ruh eşim olsa nasıl olurdu acaba, dediğim saçma hayaller kurmamıştım. Şimdi ise beni eğlendiren hikayelerdeki o efsanenin gerçek olduğunu öğrenmiştim.
Yaşamım boyunca çevremden bunu duymamıştım hiç. Etrafımdaki kimse, şu kişi ruh eşini bulmuş veya sence ruh eşleri gerçek mi? Dememişti. Bana öyle yabancıydı ki ne yapmam, nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Şimdi ne olacağına dair en ufak fikrim dahi yoktu.
Atın tepesindeydik. Upuzun yolu resmen kaplumbağa hızında gidiyorduk fakat bunu ne ben ne de Taehyung umursuyordu. Aklı benim gibi başka yerdeydi ve atın yavaş yürüyüşüne odaklanmıyordu bile.
Yaşlı kadın da bunun hakkında pek bir şey bilmiyordu. Bizim gibisini hayatında ikinci kez gördüğünü ve araştırmaları sonucunda pek bir şey bulamadığını, bu yüzden bizi de pek fazla bilgilendiremeyeceğini söylemişti.
"Bu bağın mühürlenmekten pek çok farkı vardır. Mühür, kurtları bir yapmaz. Sadece iki bedeni koku ve salgıyla birbirine bağlar"
Bir kitapta, mühür sürecini ve mühürlenenin bedenindeki etkilerini okumuştum. Alfa, omeganın boynuna dişleri yoluyla bir salgı bırakıyor ve kokusu mühürlediği kişinin kanına kadar işliyor. Zaten alfanın kokusunu burnuyla azıcık koklasa bile kendinden geçen omeganın damarlarında, alfanın salgısı ve kokusu dolaşmaya başlıyor ve bu daima omeganın bedeninde kalıyor. Koku, omeganın kurdunu yatıştırıyor ve alfaya karşı hayran bir havaya sokuyor.
Aynı şekilde, alfanın dişleri arasına sızan omeganın salgısı da alfanın kanına karışarak kurdunu tamamen omegaya ait kılıyor. Böylece birbirlerinin kokusu daima üzerlerinde kalıyor. Yani bu mühürlenme, ruhani veya mistik bir güçle değil, tamamen biyolojik ve bilimsel bir yolla gerçekleşiyor.
"Kurtlarınız zaten siz doğduğunuz andan beri birbirlerine bağlılar. Birbirinizi ilk gördüğünüz anda uyandılar. Yaradılıştan beri birbirine bağlı olan bu iki kurt, artık birleşmek istiyor. Buna izin vermek de sizin elinizde"
Kurdumla hiçbir konuda anlaşamazdım. Taehyung çok hoş bir adamdı ve kurdum yüzünden mi emin değildim fakat ilgimi çekiyordu. Yine de kurdum istiyor diye ona aşık olabilir miydim bilmiyordum.
Ben beynimi kontrol ediyorken o kalbimi kontrol ediyordu. Orta yolu bulamazsak bana acı vermekten hiç çekinmezdi. Kurdum, tüm kalbimle neyi isteyip istemediğimi hissederken onu asla kandıramazdım. Kurdum, benim ruhumdu ve ruhum, nefsimin en ücralarına kadar her şeyi biliyordu.
Birine öylece aşık olamazdım. 'Oh! Öyleyse aşık olayım da kurdum bana kızmasın' deyip de ona göre davranabileceğim bir şey değildi.
"Herhangi bir dolunayda yaşayacağınız birliktelik, kurtlarınızı tamamen mühürleyecek. Bu, ısırmakla olacak bir mühür değil. Ay Tanrıçası'nın kehanetiyle birlikte, boynunuzda belirecek ve daima parıldayacak bir izden bahsediyorum"
Boynumda daima parıldayacak bir iz... Cidden tuhaftı. Kurdum bunun için can atarken boynumda bir mühürden farklı olarak neye benzeyeceğini bile bilmediğim bir ize sahip olmayı düşünemiyordum.
Bunu istemediğimden değildi. Gerçi istiyor muydum emin de değildim. Daha önce romantik düşünen veya okuduğu kitaplara dayanarak aşık olacağı o adamı bekleyen tiplerden olmamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pleine Lune •taekook•
FanfictionAy Tanrıçası'nın kader ruhları, her yılın yedinci dolunayında buluşur. Şartlar ne olursa olsun kader bu ruhları bir araya getirmeye yemin etmiştir. Birbirlerini her yönleriyle tamamlayan bu ruhlar, Ay Tanrıçası'nın özenle seçtiği ruhlardır. Bir olm...