Koltuktaydık. Şömine çoktan sönmüştü çünkü fırtınanın varlığını sürdürdüğü bir diğer günün sabahındaydık.
Çok olmamıştı. Birkaç dakika önce uyanmıştım. Koltukta tek kişinin yatabileceği kadar yer olduğundan Taehyung'un üzerindeydim. Tüm gece boyunca göğsünde kıvrılıp uyumuş, üzerimizdeki yorgan ve bütün olmuş bedenlerimiz sayesinde üşümemiştik.
Uyanmış olmama rağmen hala başımı gömdüğüm boynunda soluklanmaya devam etmiştim. Bir elim saçlarını severken uyuyor mu yoksa uyanık mı bilmiyordum. Hiç konuşmadığına ve saçlarını sevdiğimi fark etmediğine göre uyuyordu. Zaten çok fazla hareket edip onu uyandırmak da istememiştim.
Güzel kokusunu hiç sıkılmadan defalarca solurken karnım birden guruldamıştı. Taehyung da sessizce kıkırdadığında başımı yavaşça boynundan kaldırıp elimden destek alarak onun bedeninin üzerinde doğrulmuştum.
"Uyuyorsun sanmıştım"
"Sen saçlarımı böyle güzel severken günaydın demeye dahi dilim varmadı"
Gülümsemiştim. Uykulu gözleriyle bana aşağıdan bakarken eğilip burnunun ve dudaklarının kenarlarını öpmüştüm. Geri çekildiğimde gerilmiş dudakları ve tatlı gülümsemesiyle "Günaydın" demişti.
"Günaydın" demiştim kısık ve cilveli bir ses tonuyla. Gözleri yüzümü bir süre incelemişti. Ona izin vermiştim. Aslında bu bir bahaneydi çünkü onun güzel yüzünü böylece izleme şansı bulmuştum.
"Açsın değil mi?"
Başımı iki yana sallamıştım. Aslında pek de aç sayılmazdım. Doğrulmak yerine yeniden Taehyung'un göğsüne uzanmıştım. Taehyung da yorganı yüzüme kadar çekip şimdiden üşümüş olan yanaklarımı ve burnumun ucunu kapatmıştı.
Sıcacık bedenine yapışıp kalmıştım. Kalkmaya da niyetli değildim çünkü içerisi buz gibiydi. Tek ısı kaynağım Taehyung'un bedeniydi.
"Sen acıktın mı?"
"Evet. Senin acıkmamış olmana şaşırdım. Dün kahvaltı haricinde bir şey yemedin"
"Bilmiyorum. Şu anda bir şey yemek istemiyorum. Sen beni bekleme ve ye"
Bu durumdan memnun değilmiş gibi onaylamayan mırıltılar çıkarmıştı. Yanağını başımın üzerine, saçlarıma sürtüp kollarını bedenime dolamış, rahat bir pozisyon için koltukta kıpırdanmıştı.
"Seni bekleyeceğim. Biraz daha uyuyalım"
•••
Bu kadar fazla uyumayı beklemiyordum. Taehyung'un kolları arasında huzur dolu sıcaklığıyla saatlerce uyumuştum. Şu anda kesinlikle aç olduğumu hissediyordum ve sadece bir elma yiyebilecek olmak beni biraz üzüyordu.
Midem kazınsa da idare etmek zorundaydım çünkü fırtına bugün bitecekmiş gibi durmuyordu. Üstelik tek sorun bu da değildi. Yakacak başka odunumuz yoktu. Başımı Taehyung'un sıcacık boynundan kaldırdığım anda yüzüm buz kesiyordu.
Başımı boynundan kaldırıp aşağıya, göğsüne doğru kayıp kafamı yorganın altına sokmuştum. Kıpırdanmamdan dolayı Taehyung'u uyandırmış olmalıydım çünkü hareketimi sevimli bulmuş gibi şirin bir tonda gülmüştü.
"Üşüyor musun?"
"Kulaklarım üşümüş" dediğimde yorganın altındaki sıcak elleri benim buz kesmiş kulaklarımı avuçları arasına alıp ısıtmıştı. "Minicikler" demişti okşadığı kulaklarımı kastederek. Gülümsemiştim. Onun bana karşı söylediği en ufak söz bile hoşuma gidiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pleine Lune •taekook•
FanfictionAy Tanrıçası'nın kader ruhları, her yılın yedinci dolunayında buluşur. Şartlar ne olursa olsun kader bu ruhları bir araya getirmeye yemin etmiştir. Birbirlerini her yönleriyle tamamlayan bu ruhlar, Ay Tanrıçası'nın özenle seçtiği ruhlardır. Bir olm...