Alarm: 05:30
Günaydın. Uzun zamandır huzurla uyandığım ender sabahlardan birindeyim. Sıcacık yatağımdan ayrılmak ilk kez zor gelmiyor. Pencereyi açıp, iliklerime kadar soğuğu hissediyorum, bir daha bu kadar canlı olmayabilirim. Sabahların bu kadar güzel koktuğunu bilseydim her gün erken uyanırdım, neyse pişmanlıklar için oldukça geç. Son kez yaşadığım apartmandan bakıyorum sokaklara, az sonra bu ev bir harabe olacak benim için. Yaşamın izbe anılarının yuvası olarak son nefesimde öfkemle anacağım.
"Gülümsüyorum, bu çok sık yaptığım bir şey değil; bu günün özel olmasını istiyorum."
"ahh, ölmek için güzel bir gün.." atmosfere karışan sesimin anlattığı çok şey var: nefes almanın yaşamak olmadığını öğrendiğimden beri, kırılan her hayalle gelinecek en son yerdeyim. Eğer, yapabilseydim ölmek yerine yaşamayı isterdim.
Pencereyi kapatıp, üşümeme aldırmadan üzerimi değiştirdim. Puantiyeli pijamalarımı ve pofuduk çizmelerimi yanımda götürmek istediğimi fark ettiğim kısa saniyelerden sonra dolabımın karşısına geçip son kez "ne giyeceğim ben?" dedim. En sevdiğim siyah Jean ve koyu gri kot gömleğimi giydikten sonra bol, siyah kazağımı üzerime geçirdim ve saçlarımla makyajımı yaptım. Cesedimin güzel görünmesi şu anlık tek arzumdu. Dün geceden hazırladığım çantama son kez göz gezdirdim: tarak, kulaklık,kağıt,kalem,fotoğraflar,çakmak,zarflar,çikolata,ve en sevdiğim kitabım: SEN BENİM PARLAYAN YILDIZIMSIN.
Son kez göz gezdirdim odama, en çok kitaplığımda oyalandı gözlerim. Hüzünle bir kağıda "tüm kitaplarımı ihtiyacı olan köy okullarına bırakıyorum." Yazdım ve parmaklarımla son kez dokundum, her biri hayatıma dokunan kitaplara.... Bordo rujumu –almama rağmen asla sürecek cesaretimin olmadığı- elime alıp gülümsedim. Aynamın karşısına geçip
"anne, baba ve sevgili rujum; hoşçakalın. Nefes alırken bile acı çekmemek için gitmek zorundayım. Güzel,mutlu ve huzurlu bir ceset olacağım." yazdım. Bordo rujumun son hali üzücüydü tabi.
Odadan sessizce çıkıp, kapımı kilitledim. Yokluğumu fark etmeleri epey zamanlarını alacaktı, neyse ki o zamana kadar her şey bitmiş olurdu. Her şey bitmiş olurdu. Bitmek, gitmek, bulutlara dokunmak.
Evden çıkmak –bir kez bile geriye bakmadan- kolay olmuştu. Serin sokaklarda özgürce dolaşmanın tadını çok sevmiştim. Sokak lambasının sönüşüne şahit olmuş, işe şehir uyanmadan giden insanlarla karşılaşmış ve ilk kez kendim olduğumu hissetmiştim. Sabahların bir melodisi olmalıydı, ya da hafifçe esen rüzgarın ıslığıydı bu. Her ne olursa olsun şimdiye dek duyduğum en güzel şeydi: bana ait gibi, huzur verici ve sonsuzluğa bir adım.
Adımlarım, durağı bulduğunda saat 6'ya geliyordu; 6:10 arabasıyla şehir merkezine inecektim. Kalan zamanımda ne yapmak istediğimi düşünürken ulaştığım sonuç : 'yüreğinin götürdüğü yere git' oldu. Hisset ve takip et.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFESTEN ÖTE
ChickLitYarın kendimi öldüreceğim ilk gün, ve işler yolunda giderse son olacak. Kararsızım. Yaşamaktan vazgeçmek ya da yaşamaya devam etmek arasında değil, nasıl ve ne zaman gitmeliyim? Ne zaman sonsuzluğa kucak açmalıyım? Güne başlar başlamaz mı, yoksa bi...