0
daha başlamayan biri için güzel bir adım. güzel bu kez bir tütsü kokulu pembeye çalıyor. karamsar değil.
Hiçbir şeyin olması gerektiği gibi olmadığını fark ettiğinizde kaç yaşındaydınız. Ben on sekiz yaşımdaydım ve ilk kez bu kadar acı bir gerçek yalın bir şekilde gözlerimin önündeydi. Gözlerimin önünde...
Bakışlarımı hızla kayan şehre bakmaktan alıkoyamıyordum, mümkün olmayan her şeyi büyük bir arzuyla istediğim geceydi. Gecenin bana getirdiklerinin ne zaman kalbimi şeffaf bir mutlulukla doldurduğunu görmüştüm ki? Şeffaf mutluluk. Öyle işte. İçine kattıklarını sakınmayan bir temizlikti işte. Saf ve iyi. Beyaz bir kanata dokunmayı istemek gibi bir şeydi. Bunun yalnızca hayal ettiğim kadar olduğunu biliyordum, ideamda gerçeklik kanatların paslanışı ve hatta artık bu geceyle, kanatların bir katran rengi küle savruluşuydu. Bu gece... hikayemin yeni başladığını nereden bilebilirdim ki? Önümde uzayıp, sonsuza bükülen yolların benim kaderim olduğunu anlayacak kadar dikkatli değildim ki. Mutsuzdum. Hayal kırıklıklarım vardı ve bir valizim dahi yoktu. Sadece gidiyordum ve geçmişten taşıyacağım yalnız bu kirli kalbim vardı. Kirini, tüm insanlığın suçu gibi göreli çok oluyordu. Eğer, ilk hata işlenmeseydi, ilk iyi üzülmeseydi, ilk günah bu kadar çiğ bir lanete bulanmasaydı, ilk ölümlü ölmeseydi her şey farklı olabilirdi.
Elime dokunan tenin huzursuzluğunu saliseleri saymadan hissettim ve kafamı ağır bir yorgunlukla çevirdim. Sadece iyi olduğumu merak eden bir insanın endişesiydi. Sadece o kadar. Şu an, aşkı bile en ilkel haliyle algılıyordum. Dedim ki, içimden kendime yalnız beni anlayan o her neyse ona: senin bir adın yok. Senin bir geçmişin yok. Sen artık şu ansın. Bilemezsin ama öğrenebilirsin, sadece hatırlamak yok. Hatırlarsan, mutlu bir insan olma yolundaki bu bilinmezlik seni süründürücü bir ölümün önüne itecek. Düşünerek ölmeye. İnsan ölebilir, bilhassa duyguyu yalnız bir tarafından görmüşler. Ak ya da kara her şey bu kadar net olursa, nasıl bir gri koyabilirdiniz ki dünyaya? Asla karşıya geçemeyen bir insanlık nasıl olurdu? Artık dedim, başlıyor.
Yüzümü gülümsetip, oturuşumu düzelttim. Elin sahibine daha içten dokundum ve o an söylemem gereken neyse onu söyledim.
"var mısın yaşamaya?"
Gülümsedi ve yüzündeki kararsız çelişkisini silip attı. onunda yaşamanın her zaman kalabalık olmadığını düşündüğünü anladım. Öyle, birdenbire oldu işte. Nefesten öte bir şeyler yazıldı, çizildi,söylendi. O an oldu.
ilk aşkıma bir elvedanın, nasıl nefesli bir merhabaya dönüştüğünü göreceğimden habersizdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFESTEN ÖTE
ChickLitYarın kendimi öldüreceğim ilk gün, ve işler yolunda giderse son olacak. Kararsızım. Yaşamaktan vazgeçmek ya da yaşamaya devam etmek arasında değil, nasıl ve ne zaman gitmeliyim? Ne zaman sonsuzluğa kucak açmalıyım? Güne başlar başlamaz mı, yoksa bi...