Abim geliyordu; annem, babam ve tamamen zorunlu olarak ben onun için bir telaş içindeydik. Babam özlemini saklamak için kullandığı öfkesiyle, koltukta oturmuş muhtemelen birkaç sene önceyi düşünüp, öfkesini biliyordu. Annem abimin odasını hazırlamış, şimdide sevdiği yemekleri yapmakla meşguldü. Bende... Onun hakkındaki düşüncelerimi tartıyordum. Bir kardeş abisine karşı ne hissetmeliydi? Sevgi, saygı, merhamet, korku?
Onu her zaman sevmiştim, hala da öyle ama itiraf edilecek o kadar çok şey vardı ki! Babamı hiçe sayarak bu evden gitmişti... Benim yapmak istediğimi yapmıştı. Ama bana cesaret vermiyordu, her zaman beni iyi bir evlat olmamakla suçlardı.
Yine hoca bana senin dersi dinlemediğini ima etti Eylül!
İstanbul'da okumayı unut Eylül!
Hangi arkadaşlar onlar Eylül?
O dar şeyi giyme, kimseyi dövmek istemiyorum Eylül! Ve daha niceleri.
Birlikte film izlediğimizi, dondurma yediğimizi, pizza yaptığımızı ve kız arkadaşıyla olan mesajlarına yardım ettiğimi de hatırlıyordum elbette.
Abim benden sadece üç yaş büyüktü ama sanki babammış gibi bu büyüklüğünü kullanırdı, sinir bozucu olduğunu her zaman söylerdim ama bundan fazlası vardı. O tam bir gösteriş budalasıydı. Derslerini idare eder notlarla geçerdi, kafası sadece futbol ve kızlar gibi iki konuda haddinden fazla çalışırdı. Öyle ki, üniversiteye geçeceği ilk sene yaptığı şey, futbol kariyeri için Almanya'ya taşınmak oldu. Babamı ikna edemedi tabii, günlerce evde iki Koçak erkeğinin seslerinden başka bir şey duyulmamıştı ama babam kendisine çeken birine fazla dayanamadı. Ona kalacak yerden, parasına kadar her şeyde yardım etti ama geri kalan her şeyden mahrum bıraktı: takdir, sevgi, merhamet.. bana da bunun olmasından korkuyordum.
Hey düşüncelerimi bölen densiz kim?
Ege.
Buluşalım mı?
Artık benim sözlüğümde densizin anlamı şöyleydi: yakışıklı, iyi, mükemmel ve idare eder ukalalık.
İzmir'den erken dönüşümün üzerinden birkaç gün geçmişti, hayatımın en iyi günlerini geçirmekle kalmamış, yeni insanlarla da tanışmıştım. Abim geldikten sonra görüşemeyeceğimizi bildiğim için annemden iki saatlik bir izin koparmak için mutfağa indim.
"annee!"
"efendim Eylül? Saçlarını topla yemeğe düşecekler!"
"iki saatliğine merkeze gidebilir miyim? Bizim kızlar oradaymış, beni de çağırıyorlar."
Evet, doğruyu söylemeyi bende çok isterdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFESTEN ÖTE
ChickLitYarın kendimi öldüreceğim ilk gün, ve işler yolunda giderse son olacak. Kararsızım. Yaşamaktan vazgeçmek ya da yaşamaya devam etmek arasında değil, nasıl ve ne zaman gitmeliyim? Ne zaman sonsuzluğa kucak açmalıyım? Güne başlar başlamaz mı, yoksa bi...