Sadece saatler sonra, dedim yatağımda uzanmış koyunlarımı çitten atlatmak yerine buluşmamıza kalan saniyeleri sayarken. Uyuyup uyanacak ve onu görecektim. İçimdeki özlemle karışık heyecanı son raddede hissederken uyumak hiç kolay değildi. Hemen attığı mesajı açıp bir kez daha okudum.
Ege.
Yarın 25 Nisan, cumartesi. Hava güneşli, 26 derece. Çok güzel bir kızın doğum günü, 18 yaşına girecek. Artık çocuk değil. Ona çikolata yerine çiçek almam gerekecek. Belki de bir karavan ama daha zamanımız var, yani umarım. Onu meydandaki banklarda bekleyeceğim, belki birlikte zaman geçiririz. İyi geceler...
Sırıttım.
Mutlulukla sırıttım.
Sonra bunu fark edip, aptal bir hisse kapıldım.
Daha sonra bunu pek de umursamadım.
En sonunda artık uyumam gerektiğini hatırladım.
Daha sonrasını göremeden uyumuştum.
.........
Alarmım en sevdiğim müzikten beni soğuturken, Ege'yle buluşacağımı hatırlayınca uyuşukça gerinmeyi bırakıp banyoya koştum. Gür saçlarım artık gür sıfatını bile küçümseyecek kadar kabarmışken ve yüzüm belki biraz fazla uyumaktan şişmişti. Aynadaki yansımama gözlerimi devirdim, bunu başarmak için önceleri çok uğraşmıştım. Hemen duşa girdim. Çıkıp, giyinene kadar evdeki sesler duyulmaya başlamıştı, hepimiz uyandığımıza mutlu bir aile olmaya devam edebilirdik. Sakince ve doğum günüm olduğu için küçük beklentilerle aşağıya indim.
Daha mutfağa girmeden burnuma gelen börek kokusuyla koşarak mutfağa girdim.
"günaydın." Diye şakıyan anneme bakıp, bir öpücüğü hak ettiğini düşündüm.
"günaydın anneaa" deyip masaya oturdum. Henüz oturmuşken babam da gelince ve yüzünde özlediğim bir gülüşle günaydın, dediğinde bende gülümsedim.
Ben bardağıma vişne suyu doldururken ikisi aynı anda,
"iyi ki doğdun eylül !" dediklerinde meyve suyunu bırakıp boyunlarına sarıldım. Hiçbir sene böyle coşkulu başlamazdı. Akşam pasta yerdik ve ben hediyeleri için onlara sarılırdım ve biterdi.
"iyi ki doğdum anne, baba" dediğimde güldüler.
"sana en sevdiğin börekten yaptım, hadi ye." Diyen annemin dedikleri üzerine -ben genelde kahvaltı etmediğim için- uzun bir aradan sonra birlikte kahvaltı ettik. Kahvaltının sonuna doğru masadan ilk kalkan babam oldu, gitmeden elini cebine atıp bana bir 200 lük verdiğinde gözlerimi kırpıştırıp en sevgi dolu bakışımı attım. Güldü ve işe gitti. Annem sofrayı kaldırırken bende odama çıktım ve hazırlanmaya başladım, ne giyecektim ki? En iyisi önce saçlarımı kurutmaktı.
.............
Buluşmaya yarım saat kala, kapıdan koşarak çıktım ve kendimi onunla geçecek bir güne hazırlayarak minibüse attım.
Meydanı adımladığım birkaç dakikadan sonra etrafa bakındığımda, çoktan beni farketmiş, bana dorğu gelen Ege'yi gördüm. Gülümseyerek adımlarımı hızlandırıp, hemen yanına ulaştım.
"selam." Dedi, kafasına onu oldukça ama oldukça sevimli gösteren gri bir şapka takmıştı. Sırtında da sırt çantası vardı.
"selam"
"nasılsın görüşmeyeli?"
"ehh iyiydi işte, ya senin?"
"dürüst olacağım, berbattı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFESTEN ÖTE
ChickLitYarın kendimi öldüreceğim ilk gün, ve işler yolunda giderse son olacak. Kararsızım. Yaşamaktan vazgeçmek ya da yaşamaya devam etmek arasında değil, nasıl ve ne zaman gitmeliyim? Ne zaman sonsuzluğa kucak açmalıyım? Güne başlar başlamaz mı, yoksa bi...