EP.2

867 67 94
                                    



İyi okumalar:):)🧚🏻‍♂️🧚🏻‍♂️



Hayatta sizi siz yapan en önemli şeyin onurunuz olduğunu bilmelisiniz. Başınıza her şey gelebilir, tanrı sizi bütün kötülüklerle sınayabilir ama ne olursa olsun hiç kimse size bir cüce olduğunuz, felç geçirdiğiniz ya da diliniz kekelediği için saygısızlık yapmaz. Çünkü buna inanmak zor ancak emin olun insanların sonunda sizde görmek istediği tek şey onurunuz olacaktır.

O gün, babam işte bunu kaybetmişti. Üzerinde nereden bulduğunu bilmediğim gri bir takım elbise ile beni malikaneye sürüklerken, çevredekilerin bakışlarından zerre rahatsız olmuyormuş gibi görünüyordu. Oysa ben yerin dibine girmek üzereydim.

Hediye paketini biliyorsunuz, değil mi? Vereceğimiz kişi onu beğensin diye özenle hazırlar, kurdelesinin rengine kadar dikkatle seçeriz. O gün, babam için ben bir hediye paketi gibiydim. Sabahın erken saatinde beni hırpalayarak uykumdan çıkarıp, küçük ve rutubet kokan banyoya sokmuş ve buz gibi suyun altında temiz olduğumdan emin oluncaya dek yıkamıştı. En son ne zaman taradığımı bile bilmediğim, uzun saçlarım bir evden aşırdığı pahalı şampuan sayesinde ilk defa yumuşacıktı.

Önümüzde, kırklı yaşlarında fedakar bir adam topallayarak bizi adının Korn olduğunu bildiğim adamın yanına götürürken, etraftaki insanlar işlerini bırakmış bizi izliyor, aralarında fısıldaşıyordu. Yanından geçtiğimiz iki kadından biri, "Bu rezaleti yaşamaktansa ölmeyi yeğlerim."dediğinde yutkunarak başımı öne eğdim.

Herkesin buraya neden geldiğimi nasıl bildiğini kendime itiraf edersem, yanımdaki baba bozuntusunu boğazlamaktan korkuyordum. Ancak merak edenleriniz için, bu aşağılık adam günlerdir buradaki fedakarlara, yakında korkusuz olacağını ve her birine ayaklarını yıkatacağını söyleyerek kıçını havalandırıyordu. Bunu nasıl sağlayacağını da ekliyordu tabi. 'Oğlum, bu ailenin bir üyesi olacak.' diyordu.

Elbette, öyle olacak. Adını bile bilmediğim bir korkusuza kendimi becertip, hamile kalacak ve böylelikle ben de bir korkusuz olacaktım. Siktir, ya. Dünyanın en saçma sapan yazısız kuralı bu olmalıydı. Sınıfınız, biriyle evlendiğinizde değişmiyordu. Evlenmeseniz dahi, yapmanız gereken tek şey bir diğer sınıfın insanıyla çocuk yapmaktı. Bu kadar. Benim doğuracağım bir korkusuz, beni de kendinden biri yapıyordu. Ve ben de, bu aşağılık adamın oğlu olduğum için onu hayali bir kalkanla koruyordum.

Tay'ın annesi, bir zamanlar korkusuzdu. Evlerinde çalışan fedakarlardan birinin oğluna aşık oluncaya dek... Sonra onunla kaçıp, kendisini öldürmek için her yerde arayan babasının karşısına karnında bir fedakarla çıktığında, bugün ki cehenneme gelen yola ilk adımı atmıştı.

İnce uzun bir koridora girip, tertemiz dokuma halının üzerinde yürümeye başladığımızda, geçtiğimiz her kapının önündeki korumalar öne eğilerek bize rehberlik eden fedakarı selamlıyordu. Görebiliyor musunuz? Size bahsettiğim o yüce onurun ne işe yaradığını görüyor musunuz? Sakat bir fedakarı selamlayan aynı adamlar, hemen sonra başını çevirip bize iğrentiyle bakıyordu. İşte bu... Bir insanın, 'Artık ölebilirim.'dediği son nokta olmalıydı.Oysa biz, yaşamak için yürüyorduk. Sonuna kadar açılan, altın işlemeli devasa kapıdan biraz daha nefes alabilmek için geçiyorduk.

Devasa bir salona girdik. Geniş odanın içindeki her bir nokta açık kahve renginde bir halıyla örtülmüş ve az ama antikaya benzeyen eşyalarla döşenmişti. Odanın diğer ucunda, bizden neredeyse yirmi adım uzakta dikilmiş pencereden dışarıyı izleyen yaşlı adamı fark ettim. Yanımızdaki fedakar, "Geldiler efendim."dediğinde yavaşça arkasını döndü ve gözleri doğrudan beni buldu. Dudaklarına derin bir gülümseme yerleşip, odanın içine doğru birkaç adım atmaya başladığında yutkundum. Aman Tanrım... Başıma ne geleceğini ya da buraya kimin fahişesi olmak için geldiğimi bilmiyordum ancak kısa bir an o kişinin bu adam olduğunu düşündüğümde, nefesim kesildi. Babamdan bile daha yaşlı görünüyordu.

FEARLESS || VegasPeteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin