EP.8

1K 70 83
                                    



İyi okumalarr:):)🌺🌺

Hayatınızda her şeyin yolunda gittiği bir dönem olursa, kendinizi mutlaka kötü bir sona hazırlamanız gerekir. En azından benim kadar karamsar ve saçma sapan bir hayatınız varsa, bunu kesinlikle yapmalısınız. Aksi halde, o mutluluğun daim olacağına inanırsanız, çok üzülmeniz kaçınılmazdır. Bunun farkına varmam için epey olay yaşamıştım. Bilirsiniz, daha beş yaşındaki bir çoçuğu mutlu edebilmek belki de dünyanın en kolay ve en ucuz şeyiydi. Bir gülümsemeyle ya da küçük ellerinin arasına tutuşturacağınız bir elma şekeriyle size ömrünüzde görebileceğiniz en güzel gülümsemeyi bahşedebilirdi.

Oysa bazılarımız bunu bile yorucu ve pahalı görüyordu. Parmaklarımın arasından kayıp düşen gazete, masanın üzerine serilirken Porsche'un da dikkatini çekmeyi başardı. Kaşları çatıldı ve hızla kağıdı kavrayıp, haberi dikkatle okumaya başladıktan yalnızca birkaç saniye sonra, "Orospu çocukları!"diye tısladı.

Burada geçirdiğim iki haftanın içinde o kadar çok şey yaşamış ve o kadar çok gülen yüzle karşılaşmıştım ki, dışarıda devam eden bir savaş olduğunu tamamen unutmuştum.

Üzerinde kanlar içinde bir bebeğin, öylece yerde uzandığı resmedilmiş gazete yaprağı Porsche'un parmakları arasında buruşup, odanın bir köşesine fırlatıldığında çatalımı bıraktım. Bütün iştahım kaçmıştı.

"Neyi paylaşamadıklarını anlamıyorum!"diye tısladı. Sesi acı doluydu. Elini saçlarının arasından geçirip, ıslanan gözlerini kısa bir süre için kapatıp kendine gelmeye çalıştı. Bir bebek cesedinin onu neden bu kadar etkilediğini açıklamama gerek var mıydı bilmiyorum ama o bir babaydı. "Aptal bir güç uğruna yaptıkları bu şey..."Yüzü buruştu. Dudakları birkaç kez aralandı ama sanki söyleyecek bir şey bulamıyormuş gibi çaresizce kıpırdandı.

"Katliam."diye onu tamamladım. Bunun adı savaş değildi. Bu bir katliamdı. Savaşlar iki tarafın da saldırmasıyla olurdu ancak bu, bir grup acımasız soytarının masumlara uyguladığı zalimce baskı ve şiddetten başka bir şey değildi.

Bana baktı. Gözlerinde anlamını bilmediğim bir ifadeyle yüzümün her bir yanını dikkatle incelerken, "Şanslısın."dedi birden. "Bir gazete sayfasında fotoğrafını görmek beni mahvedebilirdi."

Gülümsemeye çalıştım. Benim, ölen sayısız insandan hiçbir farkım yoktu ancak bunun üzerinde duramayacak kadar fazla problemim vardı. Her şeyden önce aklıma yeni gelen Tay'ın varlığı içime derin bir huzursuzluk getirmişti. Onunla en son iki hafta önce görüşmüştüm ve ertesi sabah babam koluma girip beni malikaneye sürüklerken, başıma gelenleri anlatma fırsatım olmamıştı.

"Porsche..."dedim yavaşça. "Burada, dışarı çıkma izni ya da ona benzer başka bir şey var mı?"

Omuz silkti. Haberi hala atlatamadığını belirten bir üzüntüyle, kahvesinden bir yudum alırken, "Ne için soruyorsun?"diye homurdandı. "Ölmek için mi?"

Hızla başımı iki yana sallayarak, masaya doğru eğildim. "Görüşmem ve iyi olduğumdan emin olması gereken bir arkadaşım var."derken, sesim onu bir şeylere ikna etmeye çalışıyor gibi ısrarcıydı.

Duraksadı. Gözleri aniden merakla beni süzmeye başladığında, "Arkadaş mı?"diye sordu. Tanrım, sesindeki imaya da bakın.

Gözlerimi devirdim ve oflayarak sandalyeme yaslandım. "Evet, sadece arkadaş."

"Burada sokağa çıkma izni yok ama ısrar edersen, Vegas seni istediğin yere götürür."dediğinde bile sesi soğuk ve imalıydı. Dayanamayarak kıkırdadım. Bu işte bir tuhaflık vardı, değil mi? Bunu söylediğimde kıskanması ve bana imalı bakışlar atıp umursamaz cevaplar vermesi gereken kişi Porsche değildi çünkü.

FEARLESS || VegasPeteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin