Ay Misali Gece

206 71 50
                                    

İzin günümde beynimi delip geçen bir sesle yataktan düştüm. Ses hâlâ gelirken her sabahki gibi boş boş odamı izledim. Sonra ayağa kalkıp sarhoş gibi kapıya doğru yürüdüm. "Sabahın bu saatinde kim bu ya!" diye söylenirken kapıyı açtım. Annem, elinde bir çantayla şehir dışından evime gelmişti.

Eûzu billahi mineş-şeytânirracîm Bismillahirrahmanirrahîm.

Anneni görünce imana geldin galiba?

"Sürpriz! Ben geldim, canım kızım. Gel bir sarılayım. Çok özledim seni." diyerek bana sarıldı annem. Sonra nedendir bilinmez apar topar salona geçtik.

"Hoş geldin anne. Sürprizin çok güzelmiş ama neden geldin?" diye sordum anneme uykulu bir sesle.

"Gelmese miydim kızım, o nasıl söz?" Annem alınmış gibi bakarken gönlünü almak için yanına gidip elini öptüm.

"Öyle demek istemedim. Sadece şaşırdım. Gül gibi evini ve abimi bırakmazdın. Ne oldu?" diye sordum. Ama her an yere düşüp uykuya dalabilirdim.

"Yok bir şey, seni özledim. Abin kendine bakar eşek kadar oldu. Ama evi de yıkar. Sırf evi yıkmasın diye iki gün kalacağım, sonra yolcu yolunda gerek zaten." dediğinde annemin yanında tam düşecekken annem beni tuttu.

"Balca bu hâlin ne kızım, sarhoş gibisin. Kaçta yattın sen?" dedi. Ben, anneme boş boş bakarken dediklerini anlamaya çalıştım. En sonunda anladım.

"Beşte yatmışım nasıl oldu ben de anlamadım." diyerek esnedim. Annem ise kolumdan tutup beni çekiştirmeye başladı.

"Gel hadi, seni yatırayım. Bir daha böyle geç yatma. Sabah kalkmak, akşam yatmak bilmiyorsun!" deyip beni odamdaki yatağıma yatırıp kapıdan çıkıp gitti.

Beş saatlik bir uykudan sonra telefon sesiyle yataktan tekrar düştüm. "Şu seslerle beni düşürüp durmayın ya!" diye söylenirken telefonu arıyordum. Odanın her yerine baktıktan sonra telefonun zaten elimde olduğunu gördüm.

"Beyinsiz telefon! Buradaymışsın, neden demiyorsun? Doğru, senin beynin zaten yok." diyerek telefonu azarladıktan sonra telefonu açtım. Kimin aradığına bakmaya bile gerek yoktu. Beni sadece iki kişi arardı. Annem burada olduğuna göre bu kesin Ahsen'di.

"Aaaaaaalllloooooo! Orda mısın kızım!" diye bağırdı Ahsen. Kulağımın zarının patlamış olabileceğini düşündüm.

"Kulağımın zarı patladı bağırmasana be! Buradayım, burada olmasam açar mıyım zeki şey?" dediğimde telefondan sesler geliyordu. Ahsen galiba yataktan kalkmış bir yere gidiyordu. Sonra gürültülü bir ses gelince irkildim.

"Ne oldu kız, yine nereye soktun burnunu?" dedim. Telefondan Ahsen'in sesleri geliyordu.

"Ah! Lanet olsun! Kitaplıktaki kitaplar üstüme düştü." dediğinde yine garip sesler geliyordu. Galiba kitapların arasından kalkıyordu.

"O nasıl oldu öyle ya? Nasıl becerdin sen onu acaba?" diye sorduğumda galiba kitaplarını kitaplığa yerleştiriyordu.

"Sana önermek için bir kitap alacaktım. Kitap sıkışmış. Çok çekince kitaplık üstüme doğru eğildi. Kitaplığı kaldırırken de tüm kitaplar yerde işte. Şimdi diz bu yüz kitabı!" dedi isyan ederek.

"Kitaplığa bir şey olmadıysa sorun yok. Ne önerecektin sen bana?" dedim gülerek. Bu çocuk dünyanın en sakarıydı.

"Dur görüntülüye geçelim. Adı, Ay Misali Beyaz. Göstereyim." deyip kamerasını açtı. Uyanır uyanmaz beni aradığı her yerden belliydi. Kızıl saçlarını topuz yapmıştı büyük ihtimalle ama bu kız çok delice yattığı için şimdi topuz demeye bin şahit isterdi. Kahverengi gözleriyle boş boş kitaba bakıyordu.

Kitabı bana doğru gösterdiğinde kitabın kapağına resmen aşık olmuştum. Tüm uykum gitmişti. Tabii şu anki hayranlığım, karnımın guruldamasıyla kesilmeseydi.

"Kahvaltı yapmadın mı sen kızım? Hem kitaba neden yiyecekmiş gibi bakıyorsun? Sakin ol ve mutfağa git!" dedi gülerek. Ama bana gülerken yerdeki kitaplardan birine takılıp kıçının üstüne düştü. Bu sefer ben ona gülüyordum.

"Kızım, sen bir yerini kıracaksın en son! Bu kadar sakarlık olmaz." deyip gülerek mutfağa doğru gittim.

"Az sonra size geleyim. Kitabı da getiririm." dedi. O da evde yalnız kalıyordu. Ailesi şehir dışındaydı. Onun evi benim karşımdaki sitede olduğu için sık sık birbirimize giderdik. Annem, Ahsen'i kendi evladı gibi çok severdi. O yüzden annemden ceza yediğimde o da ceza yerdi.

"Sen, şimdi gel. Annem geldi, seni biraz sevsin hem annemin kahvaltısını çok seversin." dedim mutfağa girerken. Annem, kahvaltı hazırlıyordu. Bana soran gözlerle bakınca Ahsen ile konuştuğumu, söyledim. Annem, çok mutlu oldu.

"Kızım, şu an üstüme başıma aldırmadan yataktan kalktığım gibi geliyorum. Kitapla birlikte." dediğinde kapının zili çaldı. Kapıyı açtım. Ahsen gelmişti. Telefonu kapatmadan sarıldım. O da telefonu kapatmadığı için telefondan rahatsız edici ses gelince telefonu kapattık.

"Kızım, uçarak mı geldin bu ne hız?" dediğimde benden kurtulup mutfağa daldı. Anneme koşarak sarıldı.

"Bu sultanı ve yemeklerini acayip özledim ben ya!" dedi annemden ayrılırken. Annem, gülüp ikimize baktı.

"Bende seni çok özledim yavrum , hadi gidip elinizi yüzünüzü yıkayın sonra üstünüzü değiştirin."

Annemin dediklerini yapıp yemek yedikten sonra Ahsen'in getirdiği kitaba başladım. Ahsen de benim kitaplarımdan okuyordu. Ben 46. sayfaya geldiğimde Ahsen 42. sayfadaydı. Ahsen'den kitabı çekip kitapları masaya koydum.

"Hadi, dışarı çıkalım. Beynimize bir oksijen gitsin." dedim. Ahsen ayaklanıp koşarak kapıya gitti, ben de arkasından. Ardından çantalarımızı alıp çıktık.

Sahilde gezerken bir simitçi gördük. Geçen bu simitçiyi bize para üstünün on lirasını eksik verdiği ve sonra da, "Ne on lirası? Yok öyle bir şey!" dediği için biraz hırpalamış ve paramızı almıştık. Simitçi, bizi görünce tekerlekli  tezgahını sürüp kaçtı.

"Böyle kaçarsın işte dayı!"

"Anca gidersin amca!" diye arkasından bağırırken adam arkasına bakmadan tezgahıyla beraber koşuyordu.

Akşama doğru evlerimize dağılınca yarım kalan kitabıma devam ettim. Karakterlerden biri bana çok sıcak geliyordu. Kötü karakter olmasına rağmen.

Hayal mi? Gerçek mi? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin