Selaminko, bence haftasonu iken yorumlar gelse çok iyi olur diye düşünüyorum 🙋🏻♂️
***
Chan kardeşinden aldığı adresi yıllardır uğramadığı Avustralya'da hafızasına güvenerek kolayca bulurken iki gündür durmadan oraya uğrayan aile bir anda gördükleri Chan ile kalakalırlarken Chan onları umursamadan doktora doğru ilerledi.
"Berry'nin durumu nasıl?"
"Araç sahibi hızlı bir şekilde getirdi kendisini bize, şu anlık uyutuyoruz ama sağ ön ayağının kırılması dışında ağır bir durumu yok. Kullandığımız bazı uyuşturucular hayvanların bünyelerine göre onları uzun süre uyutabiliyor, Berry de akşama uyanır." Gülümsedi. "Endişe etmenize gerek yok, iyi günler."
Sinir bozukluğu yaşayan Chan duyduğu cümle ile rahatladığı gibi ağlamaya başlarken giden doktorun arkasından sırtını duvara yaslayıp başını elleri arasına aldığında "Tanrım," dedi minnetle.
Berry onun Avustralya'daki tek dostuydu ve şu hayata tutunmasının bir sebebi Seungmin ve diğeri Berry'di. Onu kaybedeceği düşüncesi uçakta bir an bile endişeden delirmemesini sağlamazken onun iyi olduğunu duymak rahatlamasını sağladı.
En son onu babaannesinin cenazesinde gören aile hâlâ ona bakıyordu, bıraktıkları Chan gitmiş yerine koskocaman bir adam gelmişti sanki.
Chan onlarla ilgilenmeden kendi köşesinde soluklanırken bir hastane koridorunda farklı yabancılar gibilerdi. Lucas ona ilerleyecekti ki Chan çalan telefonunu cebinden çıkardı, Seungmin yazısını görür görmez beklemeden açarken "Chan?" dedi Seungmin endişe ile.
Annesi ve o aniden giden Chan için endişeleniyordu, hemen karşı sandalyesinde oturan annesine bakarak endişe ile telefona doğru konuşurken Chan yavaşça ilerlemeye başladı. "Seungmin?"
"Berry nasılmış? İyi değil mi?"
Chan hastanenin önüne çıkıp banka oturdu. "İyiymiş," dedi gözleri dolarken. "İyiymiş. Seungmin... Seungmin aklım çıktı onu kaybedeceğim diye, ben her günümü onu özleyerek uyanıyorum ve onu kaybettim diye aklım çıktı."
Sinir bozukluğu ile ağlamaya başladığında "Ağlama," dedi Seungmin hızla. "Ağlama, ağlama. İyiymiş bak, uyanınca onunla sıkı sıkı sarıl bir sürü vakit geçir tamam mı? Chan ağlayacağım, ağlama."
Chan çaresizlikle hıçkırdı. "Yaptıklarım hafif değil ama bu kadar ağır mı olmalıydı bedeli, önce babaannem, sonra Berry. Seungmin sen de gidersen beni kim toparlayacak?"
Seungmin kendi gözündeki yaşı sildi. "Gitmek yok tamam mı, ben de gitmiyorum bir yere. Ben ve Berry seni bırakmayacağız, ağlama. Bana Berry ile bir sürü fotoğrafını atmazsan sana küserim, anlaşıldı mı Bang Chan? Duyuyor musun beni?"
Chan ilk birkaç saniye ona cevap vermezken onu güldürmeye çalışan sevgilisi başarılı olmuştu, Chan'ın yüzünde minik bir gülüş oluşurken gözlerini silip kafa salladı sanki karşısındaymış gibi.
"Tamam, söz, söz atacağım. Berry akşama uyanırmış, neredeyse üç yıl sonra karşılaşacağız. Beni tanır mı?"
"Tanımaz mı, babasını nasıl unutsun hı? Çok çok özlemiştir seni, sen de çok özlediğin için bana bir sürü fotoğraflarınızı atın."
"Atarım, sen nasılsın peki?"
"Aklım sendeydi," dedi Seungmin, derin bir nefes verdi. "Berry iyiymiş, sen de iyi ol. Sen iyi ol ben de iyi olayım."
"Hım, Berry uyansın iyi olacağım."
Seungmin cevap vermedi, aklında dönüp duruyordu ama sormaktan da çekiniyordu. "Annenler orada mıydı?"