17 (Niver'den)

2K 250 94
                                    

*İyi okumalar 🖤

Yaptığım her şeyin arkasında durma huyum, kendimden emin olmamdan geliyordu. Hayat benim için bir ve sıfırlardan oluşurdu. Ya doğru, ya yanlış; ya var ya yoktu. Bu yüzden pişmanlıklara sahip değildim.

Sezgin, yaklaşık iki ay önce seçmelere katılmıştı. Onu sahnede izler izlemez zihnimde 'ukala.' kelimesi belirmişti. Rolle alay ediyor gibi davranırken, aynı zamanda rolü alacağına emindi.

Onun seçmesi bittiğinde puanlarına göz atmıştım. Fazla yüksek puanlar beklemiyordum. Ardından bu puanları babası sayesinde aldığını düşünüp üstünü kırmızı çizgi çekmiştim.

Annem 'yetenekli kız, önyargı yapıyorsun.' dediğinde prova kasedini tekrar izlemiştim. Onda beni rahatsız eden bir şeyler vardı. Bunun ukala tavrı olduğuna emin olsam da profesyonel bakışla izlediğimde o kadar da kötü olmadığını görmüştüm.

Yine de Gonca kadar iyi değildi. Yarışma teklif ettiğinde onun bunu anlayıp sakinleşmesini ummuştum. Sonuçlar beklediğim gibi olmamıştı.

Gonca kesinlikle daha iyi rol yapmıştı. Hatta oylamaya katılan akedemisyenlerin %80'inin de ona oy verdiğini görmüştüm. Sezgin, tiyatro sahnesi hakkında bilgisi olmayanların oyunu almıştı ki bu çoğunluk demekti. Eğer son anda onun hile yaptığını düşünmesem, zaferini kabul ederdim. İyi ya da kötü kazanmış olurdu.

Yanlış düşünmüş ona karşı ikinci kez ön yargılı yaklaşmıştım. Şimdi ukala yüzüne bakıp özür dileyecek olmak kanımı kaynatıyordu. Kimsenin benden özür beklediği yoktu ama gerçekler karşısında sessiz kalmak da bana yakışmazdı.

Gonca yaklaşık on dakika önce her şeyi açıkladığını söylemişti. Tiyatro salonundan gelen gürültülü uğuldamalar yedeklerin zafer çağrısı olmalıydı.

Bugün tiyatro salonunu onlara bırakmıştım. Bu aynı zamanda özürümün başlangıcıydı. Gerçi bu özür sadece Sezgin içindi.

Diğerlerinin benim üstüme geldiği konuları kabul etmiyordum. Kimse ona verilenlerle yetinmiyordu. Şu anki as kadronun arkadaşlarımdan oluşmasının nedeni, yıllardır tiyatroda aynı kişilerle takılıyor olmamdı. Tam tersine seçimlerde yenilerden doğal yetenekli biri olursa başrol için şans verirdim. Dedikleri gibi torpil yapsam her başrole kendimi koyardım.

Hocaların benden istediği buydu. Onlar için bölümde belli isimler ön plandaydı. Başta ben, ardımdan Kamil ve sonra da Nurbanu geliyordu. Hocalar her oyunda 'başrolu playlaşın, diğerleri için seçmeleri paylaşalım.' derdi. Kabul etmeyen, bizdik. Hem kendimiz sürekli ön planda olup sıkılmak istemiyorduk hem de yeni kanlarla aramızda renk olsun istiyorduk.

Bu olayı diğerlerinden daha ciddiye alıyordum. Hayatım sahnenin ön ve arkasında geçmişti. Gelecek planlarımda da iki tarafta yer almak istiyordum. Yıllardır sağlamlaştırdığım yer sallanmasın diye sıkıntılardan hızla kurtulmayı tercih etmiştim.

Her sene yedek ve aslar arasında kavga olsa bile belki de bu sene Sezgin ukalası onları gazlar diye düşündüğümden acele etmiştim.

Sezgin konusunda haksız, yedekler konusunda haklıydım. Bu durumda bir ve sıfırdan ibaretti. Az haklı, az haksız diye bir şey yoktu.

Salondan içeri girdiğimde hepsinin Sezgin etrafında toplandığını gördüm. Bu sadece Sezgin'in zaferiydi ama onlar da kendine pay çıkarıyordu. Birbirlerine güzel kenetlendiklerini düşündüm. Bu kenetlenmeyi bozmak ikinci bir oyunda onları as kadroda istediğimi söylememe bakardı. Daha önce de bu tarz olaylar yaşamıştım.

Deneyim, izleyeceğim yolları seçmemde işime yarıyordu.

İçeri adımlayıp birkaç basamak indikten sonra "Tebrikler!" dedim.

Seyir Vakti (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin