BİR BOŞANMA HİKÂYESİ
Yusuf ile yollarımızı ayırdık.
En son hoş olmayan ama bedeli olan gerçeklerin karşılaşmalarını yaşamıştık. Ben bir hata yapmıştım ve bedelini Yusuf ile ödemiştik. Asuman Hanım gerçekleri herkesin yüzüne haykırırken Yusuf göğsünü siper etmişti bana.
"Karın seni aldatıyor" Derken aslında içimizde ironik bir biçimde doğruları söyleyen tek kişi Asuman Hanımdı. Ben size söylemiştim bakışı vardı yüzünde o gece. Net hatırlıyorum. Beni istemediğini her zaman hissettiren Asuman Hanım. Ne kadar da haklıydım bu kızı istememekte diyordu beden dili ile o gece. Başı kibriyle yukarıdaydı. Tepeden bakıyordu, her zaman yaptığı gibi.
Yusuf'un kâğıt üzerinde karısı olduğum için onu aldatmış sayılır mıydım? Onun da Hülya Hanım ile ilişkisi vardı sonuçta. Peki, o beni aldatmış sayılır mıydı?
Birilerine karşı affedilmez günahlar işlemiştim ama bu Yusuf değildi. O benim suç ortağımdı. Ali Bey'in, Muazzez Teyze'nin ve annemin hiç günahı yoktu ve aldattıklarım da onlardı. Onlar bu hikâyenin masunları idi. Ben de masum numarası yapmak için olmasa da pişmanlıktan ve acıdan ağlamaktan başka bir şey yapamamıştım. Ben iftiraya uğramış ve bebeğini kaybetmiş bir kadın konumunu yeterince sömürdüm. Evet, bu hikâyenin başkahramanlarından biriyim, ama sırf öyleyim diye benim düzgün ve ahlaklı bir karakter olmamı bekliyorsanız yanılıyorsunuz. Her insan kadar ben de masum değilim.
Bu süreçte beni teselli etmeleri canımı sıkıyordu, gerçeği bilip susuyordum ve benim onları olmayan günahları için affetmem için çabalamalarını izliyordum ve bu çabaları vücudumda açılmış yaralar gibi taşıyordum. Bana iyi davranılıyordu, mutlu olmam, kaybettiğim olmayan bebeğimin acısını geçirmem, bu süreci atlatmam için. "Tekrar çocuğunuz olur üzülme kızım, gençsiniz" diyorlardı teselli için ama bilmiyorlardı ki Yusuf bana dokunmadı bile. Bense iyiymişim gibi davranıyordum. Eşiyle, eviyle ve işiyle ilgilenen biriymişim gibi davranıyordum.
Eve pek sık gelmeyen ve gelmeyeceğini bildiğim kocama yemek yapacağım bahanesi ile Muazzez Teyzelerin yanından ayrılıp sokağa çıktığım zaman evden uzaklaşana kadar ağlamamak için verdiğim mücadeleyi görseydiniz bana acırdınız. Evin güvenlik kameralarına görünmemek için gayet normal davranıp ana yola yaklaştığımda duvar dibine çöküp ağlıyordum. Hem Yusuf'u görememenin hem de beni sevmemesinin acısıyla vicdan azabım birleşiyordu ve ben her gün ağlamaktan başka elinden bir şey gelmeyen, çaresiz bir kadına dönüşüyordum. Çaresizdim, çaresiz olmanızı hiç istemem. Çaresizlik korkunç bir şey. Belki de en korkuncu. En kötüsü de bunları anlatabileceğim kimsemin olmaması. Bunları kimseye anlatamam. Bazen öyle bir an geliyor ki anneme anlatıp kurtulmak istiyorum ama yapamam. Nasıl anlatabilirim ki? Yüzüme bakmaz. Günah çıkarmak gibi olur bu. Bu bir yük ve ben bu yükün altında eziliyorum. Nasıl diyebilirim ki evli bir adam ile ilişki yaşadım hem de Yusuf ile evli iken? Üstüne bir de o adamdan şiddet gördüm nasıl diyebilirim ki? Bana, başıma gelenleri hak ettiğime dair cümleler kurabilir. Yusuf'u hak etmediğime dair cümleler de kurabilir. Bu sözleri duymak kalbimi daha da kırabilir ki zaten paramparça. Annemin bana destek olmaktan ziyade kalbimi kıracağını ne yazık ki biliyorum, onu tanıyorum çünkü. Hele ki Yusuf ile gerçek olmayan bir evliliği sürdürdüğümüzü ve neredeyse herkesi kandırdığımızı söylersem yüreğine bile inebilir. Beni bir daha görmek istemeyebilir.
Bir çıkmazın içinde debelenip duruyorum. Keder içinde kıvranıyorum, acı çekiyorum ve sessiz çığlıklar atıyorum ve kimse beni duymuyor, görmüyor. Âşık olduğum adam beni sevmiyor. Bunun verdiği acının ve hissin bir tarifini şöyle yapabilirim sanırım:
Yusuf varlığı ile içimde bir delik oluşturuyor, orada var görebiliyorum, zaman zaman kokusunu duyabiliyorum, bana baktığını görebiliyorum. Karşımda uzansam tutabilirim, dokunabilirim ama yapamıyorum. Çünkü aynı zamanda benden çok uzaklarda bir yerde ve ben bedenime aynadan baktığımda kalbimin olduğu yerde bir delik görüyorum. O deliğe bu tek taraflı aşk sebep oluyor. Bu boşluğu hem seviyorum hem de canımı çok yakıyor. Kanıyor çoğu zaman. Kan damlıyor adeta. Zihnimi de meşgul ediyor, ikilemlere sürüklüyor beni. Bazen nefessiz kalıyorum, keşke bitirmenin bir yolu olsa diyorum ama olmuyor. Göz pınarlarımın hala nasıl bu kadar göz yaşı üretebildiğine hayretle bakıyorum bazen. Bir şarkı, bir şiir yaramın kanamasına neden oluyor, sanki her şeyi onu bana hatırlatsınlar diye yazmışlar, yapmışlar.
Aşk nasıl bir şey böyle? Tüm kontrolünü kaybediyor insan, eskisi gibi olamıyor, eskisi gibi düşünemiyor. Hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Bırakıp gitmek istiyorum her şeyi geride bırakmak ama yapamıyorum. Yusuf'u bir saniye bile olsa görecek olmanın umudu ile yaşıyorum ve bu hiç iyi değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Boşanma Hikayesi
RomantikYusuf ve Süreyya'nın sahte evliliğinin devam hikayesi. Bir evlilik Hikayesi'nin devamı. Bakalım nasıl bir yön çizebileceğiz. Keyifli okumalar.