Muazzez Teyze ve Ali Bey'in evinde yaşadığımız o son tatsız olayı hatırlıyor musunuz?
En son Yusuf'a boşanmaktan söz etmiştim. Yusuf, bana elini uzatmıştı ve oradan ayrılmıştık. Arabasına bindiğimizde derin bir nefes verdi önce. Sessizce oturduk bir süre, derin bir sessizlik. Arabayı çalıştırmakta acele etmiyordu. Elleri direksiyonda karşıya bakıyordu. Bir ara başını eğdi, güç almak ister gibi bir hali vardı. Bir şey söylemek ister gibiydi. Derin bir nefes aldı ve başını bana doğru çevirdi.
"Ne?" Dedim en sonunda daha fazla bu sağır edici sessizliğe katlamamıştım. Bir süre daha bana baktıktan sonra;
"Hamile olmadığına eminsin değil mi?" Dedi.
Yüzümü asıp başımı diğer tarafa çevirdim.
"Lanet olsun!" Dedim önce, derin bir nefes verme sırası bendeydi.
"Değilim! Test yaptırdım." Dedim. Niye soruyordu ki?
"Kerem'in test yaptırmaktan bahsettiği bu muydu?" Dedi. Önce anlayamadım ama sonra hatırladım. Davette tuvaletten çıkarken söylemişti. Yusuf'a duyurmak isteyerek söylemişti o sözleri. Pislik herif.
"Evet" Dedim ama bu konuşmadan çok rahatsızdım.
"Anlayamamıştım o zaman, şimdi anladım." Dedi.
"Bilmiyor muydun gerçekten?" Dedim, gözlerime yaşlar hücum etti tekrar. Hiç mi anlamamıştı? Hiç mi fark etmemişti? Bana baktı.
"Özür dilerim sormamalıydım, kabalık ettim." Dedi, beni sakinleştirmek istiyordu.
"Soruma cevap ver." Dedim gözlerimden süzülen yaşlarla ona bakarken.
"Aslında birinin olduğundan şüphelenmiştim ama Kerem aklıma gelmemişti. Testten bahsederken de bir doktor olarak evli bir çifte gebelik olabilir test yaptırın diyor diye düşündüm ve senin hamile olma fikrini de kısacık bir an da olsa düşündüm. Yalan değil."
"Ve senin olamayacağına göre." Dedim.
"Başkası olduğunu düşündüm ama hamile olmana ihtimal vermedim pek. Yani bilmiyorum üzerine çok düşünmedim. Hamile olman ciddi bir mesele olurdu. Anlıyorsun değil mi?" Dedi tekrar gözlerime bakarken.
"Anlıyorum, neyse ki değilim!" Dedim. Haklıydı. Hamile olmam büyük mesele yaratırdı. Hele ki Kerem'den hamile kalsam işler bambaşka bir hal alırdı.
"Hamile kalsam sana boşanma için muhteşem bir sebep verirdim ve tekrar evlenmen konusunda da kimse sana ısrar etmezdi. Aslında her şey senin için mükemmel bir şekilde yol alırdı. Karısı tarafından aldatılmış bir adam ve tekrar evlenmemeye yemin ediyor. Tertemiz bir çıkış olurdu senin için." Dedim. Kendimi kontrol edemiyordum. Ağlarken gözlerimden yaşlar, dilimden bu sözler döküldü ve ellerimle sürekli yüzümü, akan burnumu silmeye çalışırken Yusuf kollarımdan tutup beni kendine çevirdi.
"Ben o kadar şerefsiz bir adam mıyım senin gözünde?" Dedi kollarımı sıkıyordu.
"Ben sen o şerefsizden hamile kaldın diye üzülürüm ancak. Nasıl bir hasta olduğunu yaşayarak görmedin mi? Onun çocuğunu doğurmak mı isterdin? Daha fazlasına ihtiyacın mı var Süreyya, nasıl bir manyak olduğunu görmek için? Ben senin söylediğin gibi hesaplar yapsaydım içeride satardım seni. Korumaya çalışmazdım." Dedi. Başımı önüme eğdim. Bir et yığını gibi bıraktım kendimi kollarına. Kollarımı bırakıp başımı göğsüne yasladı, bir süre sakinleşmemi bekledi. Sakinleşmekten ziyade toparlanmaya ihtiyacım vardı. Kum torbasıymışım da çok tekme yemişim gibi yığıldım kollarına. Sonra da başımı kaldırıp yüzüme düşen saçlarımı sağa sola itti ve akan göz yaşlarımı sildi. Elleri şefkatle dokunuyordu.
"Geçti artık, tamam." Dedi. Başımı anladığımı gösterir şekilde salladım ve arabayı çalıştırdı. Beni eve bıraktı. Ben arabası giderken arkasından baktım.
Bir süre kendi halimize kaldık. Bir süre bize pek karışan ya da soru soran olmadı. Sonra Yusuf'un da dediği gibi bir süre bekledik, o işleri ile ilgilendi ben de okulum ile oyalandım. Yaklaşık bir üç ay sonra da boşanma davası için görüşmeye başladık. Öncesinde de görüşüyorduk ama konu açılmıyordu ya da sanki bir şeyler değişmeliymiş gibi bir tutum içinde değildik. Her şeyin bir normali varmış da biz de o normaldeymişiz gibi bir zaman dilimi geçirmiştik. Garipti aslında.
Öğle saatlerinde gelip beni okulumdan almıştı. Birlikte yemek yedik. Bana bir şeyler söyleyeceğinin farkındaydım. Eve çok nadir gelen, yalnızca telefon ile arayıp nasıl olduğumu soran adam aniden yemeğe çıkarıyordu. Bir şeyler söyleyeceğinin farkındaydım. Dersten çıkmış ofisime giriyordum ki telefonum çaldı ve kapının önünde olduğunu söylemişti. Pencerede katlamalı perdelerden vardı. Arasından çaktırmadan bakmıştım. Takım elbise giymiş, arabasına yaslanmış telefonuna bakıyordu. Keşke bu kadar güzel bir adam olmasaydın Yusuf, seni atlatmam kolay olurdu belki. O takım elbiseli iken bende tulum vardı. Boya yaparken rahat oluyor diye giyiyordum ve önünde boya lekeleri vardı. Hemen üstümü değiştirmem gerekliydi. Odamdaki dolabı açıp bakındım. Normalde evden çıkarken düzgün giyinirdim, dersim var ise tulumumu dolabımdan alıp giyiyordum. Son zamanlarda öyle bir disiplinsizlik ve boş vermişlik içindeyim ki bir türlü toparlayamıyordum. Bir önceki gün üzerimi değiştirmeye üşenmiştim ve tulumla eve gitmiş, yine tulumla gelmiştim. Koltukta sızdım tulumla üstümü bile değiştirmedim. Dolabımda kısa bir etek vardı. Ne zamandan kaldı kim bilir. Üzerimdeki beyaz tişört ile uyardı artık, uymak zorundaydı. Başka çarem yoktu ve neyse ki tişörtte boya lekesi yoktu. Hemen tulumdan kurtulup eteği geçirdim ve tişörtü içine soktum. Çekmecelerimi karıştırmaya başladım. Bir toka bulup saçlarımı atkuyruğu topladım ve parfümünden sıkıp bir de ruj sürdüm. Gözlerimin altındaki gölgelere baktım bir süre. Benim miydi bu yüz? Ona zavallı ve bitkin görünmek istemiyordum. Bana acısın istemiyordum. İçten içe beni beğenmesini istiyorum hala. Hemen kapatıcı ile geçtim göz altılarımdan bir de kalem sürdüm. Daha iyi görünüyordum. Çantamı alıp çıktım. Hayatıma devam ediyorum imajı çizmek için kendimi ne kadar zorladığımı bilemezsiniz. Gerçekten iyi numara yapmam gerekiyor, iyi bir yalancı olmalıyım. Yanına gelince;
"Kusura bakma, veli aradı da telefonda tuttu." Diye yalan söyleyerek yalandan gülümsüyordum. Bir elini sırtıma değdirerek bana yarım sarıldı. Kokusunu duyuyorum parfümünü değiştirmiş. Dior değildi bu defa kokan. Daha baharatlı bir kokuydu. Neden bunu tercih ettiğine anlam veremiyorum? Ona yakıştığını düşünmüyorum ama bir şey de demedim o an.
"İyi görünüyorsun." Dedi.
"Teşekkür ederim". Dedim sanki sıradan bir şeymiş gibi davranıyordum. Kuyruğumu dik tutma çabalarım. Sıradan bir şey söylermişim gibi araya parfümü soktum.
"Parfümünü mü değiştirdin sen?" Diye sordum.
"Ah evet, değiştirim ama pek sevmedim bunu." Dedi, güzel olmadığının o da farkında.
"Bence önceki daha iyiydi ama sen bilirsin." Dedim. Üstelemedi, bir şey demedi. Bir restorana getirdi beni. Yol boyunca keyfim yerindeymiş gibi yaptım. Camdan dışarı baktım, telefonum ile ilgilendim. Her şey yolundaymış, normalmiş gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Boşanma Hikayesi
RomanceYusuf ve Süreyya'nın sahte evliliğinin devam hikayesi. Bir evlilik Hikayesi'nin devamı. Bakalım nasıl bir yön çizebileceğiz. Keyifli okumalar.