Bölüm 9: Eski günlerdeki gibi

74 6 0
                                    

Ağlamak beni yormuştu. Çok yıprandım ama kendim ettim, kendim buldum. Kime ne diyebilirdim ki? Üzerimi değiştirince yatağa girip uzandım. Yusuf çıkınca konuşuruz kim nerede yatacak diye düşündüm. Ya o yatar ya ben ya da o direkt zaten kendine yer yapar diye düşünerek uzanmıştım yatağa. Elimde telefonuma bakıyordum, gözlerimi açık tutmakta da zorlanıyordum. Hem  yol geldim hem ağlamak beni yordu hem de birilerine bir şeyleri fark ettirmemeye çalışmanın gerginliği üzerime çökmüştü, artık gözlerim kapanıyordu ki nitekim uyuyakalmışım. Muhtemelen telefon suratıma filan düşmüş. Burnumu düşürüp can havliyle kalktığım çok oldu. Kimin olmamıştır ki?

Sabah gözlerimi açtığımda sağ elimin kalkıp indiğini gördüm. Aşağı yukarı yavaş yavaş kalkıp iniyordu. Elimin Yusuf'un göğsünde durduğunu fark ettim o an. Nefes alış verişini dinledim bir süre ve inip çıkan elime baktım. Tırnaklarımı deniz mavisine boyamıştım. Yusuf bu rengi sevdiğini söylemişti. Ne kadar zavallıca değil mi hala daha sırf o seviyor diye bir şeyleri yapmaya çalışıyorum. Hatırımda kalmış, ne zaman oje sürmek istesem bir sürü renk içinden elim hep buna gidiyor. Kalkınca silip değiştirmeliyim. Yanımda yoksa başka bir renk Muazzez Teyze mutlaka düşünmüştür bunu da. Ya banyo da ya da çekmecelerde bir tane bulurum. Bunları düşünürken hafif hafif hareket eden ince, mavi parmaklarıma bakmaya devam ediyordum. Başımı hafifçe kaldırdığımda Yusuf'un çenesini gördüm. Huzur içinde uyuyordu. Hiçbir derdi tasası yokmuş gibiydi. Onun yok gerçi benim var neden huzurlu uyumasın ki? Onu seven bir sürü insan var, parası var. Üstelik hiç yalnızlık çekmemiş.

Uyurken dünyamız duruyor değil mi? İyi ki uyuyabiliyoruz yoksa bu dünyanın hengamesine, bu deliliğe, tüm bu saçmalıklara nasıl dayanabilirdik? Muazzez Teyze bu görüntüyü görse kim bilir ne mutlu olurdu. Sedef Teyzenin gözleri yaşlı, aman ne aile saadeti değil mi? Kendi gönüllü olarak mı yanıma yatmıştı? Daha önce kabus gördüğümde ısrar etmiştim yatması için. Eskiden olsa lütfeder gibi yapardı.

Hafifçe doğruldum. Başımı omzuna koymuşum o da kolunu bana dolamıştı. Ben kalkınca yana düştü kolu. Kolu birden yatağa üşünce Yusuf gözlerini açtı. Mavi gözleri birden açıldı.

"Affedersin." Dedim. O henüz anlam verememişti ne olduğuna ama kısa sürede kendine geldi ve doğruldu dirseklerinin üzerinde.

"Sen nasılsın?" Ne demek istediğini anlamadım.

"İyiyim, neden sordun ki?" Dedim.

"Gece sayıklıyordun." Dedi.

"Ya."

Yorgunluktan olsa gerek. Ben çok sayıklayan biri değilimdir. Yani bildiğim kadarıyla değilim. Hasta olduğum zaman yaparım ya da rüya gördüğümde.

"Ne söyledim ki?" Muhtemelen rüyamda bir şeyler görüyordum. Yusuf bana doğru döndü. Gülümseyerek bakıyordu, öyle tatlı bakıyordu ki o an. Zaman o esnada durabilirdi. Dursaydı çok şey mi istemiş olurdum? O bakışı dondurup saklamak istedim. Bu görüntüyü kafama kazıyayım istedim. Zihnimde kalsın, hatta çizeyim dövme yaptırayım kendime. Allah'ım içimde onun için dolup taşan bir sevgi var ve ben bu sevgiyi ne yapacağımı bilmiyorum. 

Bizi sevmeyen insanlara duyduğumuz aşkı nereye koyalım? Ben bu aşkı nereye koyayım siz söyleyin? Varsa bildiğiniz yer, lütfen söyleyin. O istemiyor da ben nereye akıtayım. Sanırım bizi sevmeyen insanları sevdiğimizde ya da aşık olduğumuzda onlar bizden bu aşkı, sevgiyi almadıkça içimizde birikip sonra birer acı halini alıyor. Duyduğumuz sevgi, aşk bizi tüketiyor ve katılaşıp kararıp bir acı kütlesine dönüşüyor ve yüreğimize oturuyor. Bilmiyorum, sanki öyle.

Yusuf'un o bakışı adeta içime akıyordu. Mavi gözleri derimi delip geçiyordu ve dudaklarına yapışmamak için kendimi zor tutuyordum. Ne olurdu şurada öpseydim onu? Dudaklarını dudaklarımın arasında alsaydım. Dilini dilimde hissetseydim. O öpücük ilerleseydi ne olurdu? Evli değil miydik sonuçta? Yusuf beni geri itebilirdi ve gerçekten kötü olurdu. Bunu kaldıramazdım. Dudaklarımı birbirine bastırıp onu dinlemeye koyuldum.

"Duştan çıktığımda telefonun suratının ortasında duruyordu. Yorganı da ağzına kadar çekmişsin. Boğulmamış olmana şaşırdım aslında. Önce telefonu çektim, ben çekince telefonu sen döndün ve seni küçük parçalara ayırıp leşini köpeklere yedireceğim dedin."

"Ne?!" Dedim şaşkınlıkla. Ne görüyordum ki rüyamda. Gözlerimi kocaman açtım. Nasıl yani?

"Niye böyle bir şey söyleyeyim ya?"

"Bilmiyorum artık. Bana mı söyledin yoksa başka birine mi bilmiyorum."

"Beni lime lime etme gibi bir şey kurgulamıyorsun değil mi?" Dedi. Gülmeye başladım.

"Hayır tabi ki" Dedim ama gülmeye devam ediyordum.

"Zengin bir dul olmak fena fikir sayılmaz aslında ama." Dedim. Sonra Yusuf da gülmeye başladı.

"Artık kimi parçalara ayırmak istersin bilmiyorum ama bunu seslendirmesen iyi olur." Dedi ve yataktan adeta süzülerek çıktı. Ben de ayaklarımı karnıma çekip oturmaya devam ettim.

"Dışarı gidelim mi kahvaltıya?" Dedi. Biz mi? Ben hala neden o lafı ettim acaba diye düşünürken sormuştur bunu.

"Bizimkilere ayıp olur ama ya." Dedim. Muazzez Teyze, hep beraber olmak için getirdi bizi sonuçta.

"Haklısın. O zaman akşama yapalım bir şeyler olur mu?" Dedi.

"Eski günlerdeki gibi" Diye de ekledi.

"Olur." Dedim. Eski günlerdeki gibi. Yerimden kalkıp güzelce hazırlanmaya koyuldum. Keyfim yerine gelmiş gibiydi. Çekmecelerde düşündüğüm gibi başka renkte ojeler buldum. Krem rengi bir tane buldum ve mavileri silip krem rengi sürdüm ama koyu renkleri ne yazık ki çıkarmak kolay olmuyor yanlarında mavi mavi kalıyor ne kadar temizleseniz de. Bazı kadın problemleri işte. Umursadım fazla ve öyle güne devam ettim. Küpelerimi taktım, çizmelerimi çektim, güzel bir elbise giydim ve saçlarımı topladım. Harika bir parfüm sıktım ve kahvaltıya tazelenmiş hissederek indim. Bir gün öncesine göre baya iyi hissediyordum. Akşam da Yusuf ile eski günlerdeki gibi eğlenebilirdik. Ben eğlenemiyorum artık ama en azından kafam dağılır. Yusuf kahvaltı masasına doğru ilerlerken farkında mıydı bilmiyorum ama eliyle belime dokunarak yürüyordu. Şikayetim yoktu bana dokunması hoşuma gidiyordu. Kendimi ona çekiliyor gibi hissetmeme ve onu daha çok arzulamama sebep oluyordu. Bilinçli mi yapıyor bunu yoksa bilmeden mi emin değilim ama bir süredir bana dokunuyor bir şekilde. Kahvaltı masasına neşe içinde inmiştim ve uzun zaman sonra ilk defa keyifle o gün kahvaltı ettim. 

Bir Boşanma HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin