Bölüm 4:Tanrıdan bana birini yaratmasını isteseydim o Yusuf olurdu.

174 9 0
                                    

"Söylesene neden buradayız?" Dedim tekrar.

"Yemek yiyoruz. Karım ile yemek yiyemez miyim? Unuttun mu sen hala benim karımsın?" Dedi. Keşke böyle şeyler demese. Onun için espri olan bir şey ama ben ciddiye alıyorum içimde, kalbimde. Beynimde alamasam da. Beynim gerçeklerin farkında ama ne yazık ki kalbim öyle değil ve birinin kabullendiğini diğeri ısrarla kabullenmek istemiyor. Ben her zaman kalbimi dinliyorum ve bu da beni hataya sürüklüyor. Ama söylesenize kalbimizin baskısına nasıl karşı koyabiliriz ki? Hissetmeyi nasıl durdurabiliriz ki? Bu mümkün mü?

Ben gülmeyince o da ciddileşti. Ona bakmaya devam ediyordum. Aramızda bir süre sessizlik oldu. Ben ona bakarken düşünüyordum o ne düşünüyordu bilmiyorum. Ben gözlerimi kaçırmadım. Ona bakarken şunları düşündüm. Onda bir şey değiştirmek istiyor muyum diye düşündüm karşımda dururken? Bu soruyu soruyordum kendime onda bir şey değiştirmek istiyor muyum ya da ister miydim?

Hayır.

Ona dair hiçbir şeyi değiştirmek istemezdim. Onu her şeyi ile sevdiğimin farkındayım. Tanrıdan bana birini yaratmasını isteseydim o Yusuf olurdu. Tıpkı onun gibi olurdu. Zekâsı, her şeyi konuşabilmesi, gülümsemesi, gülerken çıkardığı sesi, beni görmek için zaman zaman gözlüklerine ihtiyaç duyması, ses tonu, konudan konuya atlayarak anlatması, övüldüğünde nasıl hoşuna gittiğini saklayamayan o gülüşü, beyaz teni, elleri, yuvarlak yüzü, kısa ve sık adımları...

Her şeyini seviyorum. Ona dair sevmediğim tek şey beni sevmemesi, istememesi. Ne olurdu o da beni sevseydi? Ne olurdu onun için vazgeçilmez olsaydım? Bunları düşünürken kendi kendimi düşünmekten ayırdım. O ise meraklı gözlerle bana bakmaya devam ediyordu ama sessizliğimi bozmadı.

"Zamanı geldi mi?" Dedim.

"Sana bağlı, sen ne zaman istersen." Dedi. Ben ne zaman istersem öyle mi? Bana bağlı yani öyle mi? Hiçbir zaman istemiyorum ki.

"Nasıl yani?" Dedim. O yemeğinin bir kısmını yedi ama benim salatamdan yediğim tek şey ufacık bir parça marul. Lanet yeşil bir marulu çiğnedim durdum sonsuzmuş gibi. O da artık devam edemeyecekti. Biz karşılıklı onunla pek yemek yiyemiyoruz. Genelde yemek yiyecek halimizin kalmayacağı konularımız oluyor. Çatalını bıçağını kenara bıraktı. Peçete ile ağzını nazikçe silip kenara koydu. Ceketinin önünü düzeltti. Çıkartmadı bile ceketini uzun süre kalmayacağız, biliyordu.

"Davayı sen aç istiyorum." Dedi. Ne fark eder ki? Anlamamış gibi bakıyordum ama sonra aklıma geldi. Ben ayrılmış olacağım, o da ailesine Süreyya beni boşadı diyecekti. Ayrılmayı Süreyya istedi olacaktı.

"Ben ayrılmış olacağım ve başından beri istediğin gerçekleşmiş olacak değil mi? Denedim ama olmadı. Beni Süreyya boşadı anne ben ayrılmak istemedim diyeceksin değil mi?" Dedim. Sinirlendim. Bunu hesaplamış olmasına sinirlendim. Gerçekten ve bu canımı acıttı. Ağzını açtı, bir şey demek istiyordu ama konuşmasına izin vermedim.

"Ama ne var biliyor musun? Başından beri bunun için bana yatırım yapmıştın, haklısın bunu biliyordum. Bunun için para harcadın sonuçta değil mi? Bu evliliğin amacı da başından beri buydu. Şaşırmam yanlış oldu, kusura bakma sen nasıl istersen öyle olacak. Gidip davayı açacağım hem de hemen." Dedim. Ayağa kalkıp çantamı alıp gitmeye hazırlanıyordum. Ağlayacağım, hayır gözyaşlarımı tutmaya çalışıyordum. Ama çok zor. Titriyorum aynı zamanda da. Ayağa kalkıp cüssesiyle önüme dikildi. Kollarımdan tutuyordu.

"Yanlış anladın." Dedi. Çenemden tutup gözlerinin içine bakmaya zorladı beni.

"Lütfen." Dedi. Elleri ellerime indi ve elleri yerime oturttu beni. Bedenimi kontrol edebiliyor elleri ile, bakışları ile. Ben de yarattığı etkinin farkında mı acaba? Bir insan bir başkası karşısında bu kadar kontrolünü kaybetmemeli, bu hiç adil değil. Sevdiğiniz, anlam yüklediğiniz insanların size karşı hissiz ve kayıtsız olması oldukça acı ve ama bir o kadar da gerçek. Karşıma geçti tekrar.

Bir Boşanma HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin