5. Bölüm

7.5K 719 1.6K
                                    

Seungmin;

"Nerede bu çocuk aklım almıyor." diyerek salonda volta atmaya başladım. O sırada koltukta oturan Changbin konuştu "Acaba polise mi ihbar etsek?"

Durdum ve yanıtladım "Eğer bir yere gitseydi haber verirdi değil mi?" dedim endişeyle.

"Elbette. Böyle birden kaybolmasında hayır yok, benden söylemesi." dedi.

"Sağol Changbin ya. Gerçekten çok iyi sakinleştiriyorsun beni." dedim dalga geçerek.

"Dost acıyı söyler." diye çıkıştı pişkin pişkin.

"Nasıl bu kadar rahat olabilirsin?! Jisung'un başına bir şey geldi diyorum!" dedim sesimi yükselterek.

Benim tam tersime sakin bir tonda cevapladı "Elimizden ne gelebilir ki Seungmin? Nerde olduğunu bilmiyoruz bile. Tek çare polise gitmek."

"Kahretsin. Kalk hadi karakola gidiyoruz."

...

Jisung;

Odadaki koltuğa oturup yeni doğan güneşi izliyordum. Gece hiç uyku tutmamıştı. En fazla 3 saat falan uyumuşumdur. Psikolojik olarak çöküşteydim.

Acıyan gözlerimle uzun camdan dışarıyı seyrettim. Aklım bomboştu. Ne düşüneceğimi bile bilmiyordum artık. Arkadaşlarım, annem, acaba yokluğumun farkındalar mıdır emin değilim.

Uykusuzluktan gözlerimin yavaşça kapanacağı anda bir ses duydum. Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Yanlış duymadıysam, bu bir kedi sesiydi. Bekle, yoksa kafayı mı yedim! Hayır bu olamaz. Bir kedi sesi duyduğuma adım gibi emindim.

Hemen koltuktan kalıp kapının önüne geçtim. Kulağımı kapıya dayayıp dinledim. Bir kez daha duydum aynı miyavlamayı. Bu sefer kafayı yemediğime emin olmuştum. Burda bir kedi vardı.

Ağızımı kapı aralığına dayayıp "pisi pisi." diyerek kedinin orada olduğundan bir kez daha emin olmak istedim. Kedinin miyavlamaları tekrar duyulunca delirmediğime karar verdim.

Kulağımı kapıya koyup sesleri dinlerken beklemediğim bir sesle irkildim. "Çekil bakayım oradan kedicik." bu bir adamın sesiydi. Kapının kilitinin açma sesini duyduğum anda hemen koltuğa geri oturdum. Birkaç saniye sonra içeriye takım elbiseli bir adam, elinde yemek dolu bir tepsiyle içeri girince istem dışı korktum. Minho'nun adamlarından biri olduğunu anlamak zor olmamıştı.

"Günaydın Bay Han." dedi ve tepsiyi yatağımın yanındaki komidinin üzerine bıraktı "Bay Lee, sizin için bir kahvaltı hazırlattı." dedi güler yüzle.

"Yemek istemiyorum." dedim hafif tırsarak. Artık tanımadığım biri gördüğüm an korkar hale gelmiştim. Zaten yaşadığım olaylardan çok çabuk etkilenen biriydim.

"Olmaz. Bay Lee yediğinizi görmeden geri dönmememi emretti." dedi adam. Neden o korkunç gangster a herkes bu kadar sadıktı ki?

"Tek isteğim evime gitmek. O da olmadığı sürece hiçbir şey yapmayacağım." diyerek kaşlarımı çattım.

Adam konuştu "Üzgünüm, yemediğinizi yediğinizi görmeden gidemem."

Bense tehditle cevap verdim "Eğer on saniye içerisinde buradan çıkmazsan 'imdat tacizci' diye bağırırım. O zaman Minho seni yaşatır mı bilmiyorum."

"Bay Ha-" derken ben çoktan ondan geriye saymaya başlamıştım. Adam endişeye kapılıp tepisiyi burada bırakıp odadan çıktı ve kapıyı kilitledi. İnadım inattır. Bir şeyi yapmam dersem hiçbir tanrının kulu o şeyi bana yaptıramazdı. Bazıları bu yüzden hakkımda şımarık diye düşünse bile umrumda değil.

Gangsta | MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin