8. Bölüm

6.6K 627 1.4K
                                    

Minho;

Jeongin'i odasına soktuğum gibi onunla konuşma yapmaya başladım "Bak ufaklık, Jisung benim ölen eski bir arkadaşımın kardeşi. Bu yüzden o benim için özel biri. Onunla beraber yapacağın şeyleri iki kez düşünüpte yap."  dedim. Jaehyun'dan 'eski bir arkadaş' olarak bahsetmek ne kadar canımı yaksa da elimden bir şey gelmezdi.

"Peki neden onu burda tutuyorsun? Görünüşe göre kendi isteğiyle kalmıyor." dedi.

"Çünkü görmemesi gerek bir takım şey gördü güzelim." dedim saçlarını okşarken.

"Ne gördü?" diye sorduğunda sesimi yükselterek çıkıştım "Yang Jeongin, soru faslı bitmiştir. Şimdi çantandaki eşyaları yerleştir ve salona in. Akşam yemeği yiyeceğiz."

"Tamam hyung." diyince odadan çıktım. Koridorda Jisung'un odasına doğru yürürken aklımda birkaç hafta önce yaşanan olaylar canlandı.

(Flashback)

Silahı yerde kelepçeli bir şekilde oturan Jisung'a doğru uzattım. Yazık olacaktı bu genç yaşında. Bi üzülmedim değil. Ama çokta umrumda değildi. Şu ana kadar çok kişinin canını almıştım. Bu yüzden artık vicdan azabı falan çekmiyordum.

Korkudan sıkıca kapattığı gözlerine bakarken parmağımı tetiğe yerleştirdim. Tam vuracakken uzaktan gelen Hyunjin'in sesiyle dikkatimi oraya çektim. "MİNHO DUR!!" diye bağırdıktan sonra kapının önünde belirdi. Nefes nefese kaldığı için kapıya yaslanıp biraz soluklandı. Ardından hızlı adımlarla yanıma geldi. Pür dikkat onu izlerken kulağıma yaklaşıp fısıldadı.

"Minho, bu çocuk Han Jaehyun'un kardeşi. Odasında ikisinin fotoğrafını buldum." dedikten sonra çekildi. Bir anlığına beynim durdu. Silahı yere indirip sessizce baktım onun yaşlı gözlerine. Şimdi fark etmiştim, abisine çok benziyordu. Hızlı adımlarla orayı terk ettim. O çocuğun kılına zarar gelemezdi. Aksi taktirde bunu yapan kişi karşısında beni bulurdu.

O artık benim sorumluluğumdaydı.

Abisinin bana emanetiydi...

(Flashback bitti)

Önümdeki kapıyı tıklatıp içeri girdim. "Hadi bebeğim, aşağı gel. Akşam yemeyi yiyeceğiz." dedim. Başını bana çevirip durgunca konuştu "Ben yemeyeceğim."

"Niyeymiş o?" diye sordum tek kaşımı kaldırarak.

"Aç değilim." diye cevap verince yanına gittim ve kolundan çekiştirerek yataktan kaldırdım. "Ne yapıyorsun?!" dedi aksi bir şekilde. Cevap vermeden alt kata indirdim ve mutfağa girdik.

"Aç olmadığımı söyledim." dedi kaşlarını çatarak.

"Ama ben sana aç mısın diye sormadım. Şimdi otur masaya." diyince derin bir iç çekerek sandalyelerden birine oturdu.

Jisung;

Beraber masada otururken garip bir sessizlik vardı. Nedensizce onunla konuşasım, yüzüne bile bakasım yoktu. O Jeongin denen çocuğu bekliyorduk.

Dakikalar sonra yanımıza gelen çocuk masaya oturunca yemeye başladık. Yine garip bir sessizlik vardı. Bunu bozan Minho olmuştu. "Okulun nasıl gidiyor ufaklık?"

"İyi. Hocanın verdiği ödev için yeni bir kıyafet tasarlama üzerinde çalışıyorum. Moda tasarım okumak cidden çok zor." dedi gülümseyerek.

"O Felix denen velet sana sataşıyor mu okulda." diye sordu Minho birden kaşlarını çatarak. Felix de kimdi?

"Fazla karşılaşmıyoruz bile. Sınıflarımız ayrı katlarda." diye açıkladı Jeongin. Bense o sırada sessizce önümdeki yemekten atıştırıyordum. Şu an bulunduğum durum çok saçma geliyordu bana. Beni kaçıran adam ve sevgilisiyle beraber aynı masada yemek yiyorduk. Birine anlatsam bana götüyle gülerdi. Bu birisinin Changbin olma ihtimali yüzde doksan beşti. Diğer yüzde beş ise Seungmin'dir.

Gangsta | MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin