11. Bölüm

191 10 88
                                    

(Eğer biraz daha geç kalsaydım sevgili takipçilerim beni yiyebilirsiniz o yüzden artık bu bölümü de atayım dedim. Bu kitabı neden seviyorsunuz bilmiyorum ama neyse. Ve satır arası yorum yaparsanız sevinirim. )

Klaus etrafta ne olduğunu görmek için arkasını döndü ve burnuna birden farklı bir koku geldi;

Yemek..

Klaus kokuyu duyumsayınca en son ne zaman doğru dürüst yemek yediğini hatırladı ve istemsizce yüzünü buruşturdu. Kendisine yemek servis edilince ise biraz duraksadı ve yemeğe yum ulan Nicolas'ın aksine yavaşça bir kaşık aldı. Lokmasını ağızında çevirirken bir yandan da etrafındaki insanlara bakıyordu. Nicolas gibi yemeye gömülüp hızla yiyen sayılı kişi vardı ve Klaus onların buraya yeni geldiklerini, zayıflıkları sayesinde anladı. Daha sonra ise yanında yemek yiyen Nicolas'a döndü ve damın zayıf en bileklerine ve parmaklarına baktı. Aslında kendisinin de eskisine oranla daha zayıf olduğunu biliyordu ama yine de bunu umursamamaya çalıştı. Daha sonra ise tekrar önündeki yemeye döndü ve bitirdiği zaman, çoktan yemeğini bitirip arkasına yaşlanan Nicolas'a baktı. Bir süre sonra ise oturdukları masadaki herkes yemeği bitirdi ve toplu bir şekilde kalktılar. Geri dönerken ise bir kadın ayak üstü ellerine ufak bir şey tutuşturdu ve onlara göstermek için kendisi de bir tanesini ağızına attı. Klaus aynısını yaptığı zaman ağızına ilk başta Keskin bir acı tat geldi ama kulübeye döndükleri zaman bu acı tat yerini hafif bir ferahlığa bıraktı. Herkes içeri girdiği zaman Klaus duvarda yazıları olmayan saate baktı ve saatin sekiz buçuk civarlarında olduğunu düşündü. Diğer herkes önce taraftaki ateşin etrafında toplanırken Nicolas, Klaus'u bileğinden tutup kendi yatağına götürdü ve yatağına köşesine sıkıştırdığı ufak kutuyu çıkararak içindekini Klaus'un yüzüne sürmeye başladı. Aslında bunu daha önce yapmalıydı ama Klaus uyuduğu için fırsat bulamamıştı. İşini bitirdiğinde ise kutunun ağızını kapattı ve tekrar eski yerine koyarak arkasını döndü. Macarlar hala ateşin başında konuşuyorlardı, o nedenle rahatça bir iç çektikten sonra yatağa oturup arkasına yaslandı. Klaus da biraz durduktan sonra aynı şeyi yaptı ve Nicolas'ın yanında arkasına yaslandı. Nicolas, Klaus'a baktığı zaman adamın endişeli yüz ifadesini gördü ve onu rahatlatmak için hafifçe saçlarını çekiştirip ikisinin de beline kadar battaniyeyi çekti. Nicolas haklı çıkmış olacak ki Klaus yavaşça gülümsedi ve kendini kasmayı bırakarak yere bakmayı kesti.
.
.
.
Herkes yatmak için yavaş oturdukları yerden kalkarken Nicolas da doğal olarak kalkmaya yeltenen lakin Klaus refleks olarak birden elini tutunca dönüp ona baktı ve eski yerine oturdu. Klaus aslında elini tutmak istememişti ama dalmış halde olduğu için ve Nicolas'ın yan ondaki varlığına alıştığı için istemsizce ileriye doğru atılnıştı. Büyük ihtimalle yanlış anlaşıldım diye düşündü Klaus ama yapacak bir şey olmadığım için ses etmedi. Lambaları söndüren bir adam Nicolas'a bakınca da Nicolas başı ile onu onayladı ve sonra adam lambayı kapatıp kendi yatağına gitti. Nicolas ise karanlıkta biraz Klaus'a baktıktan sonra yatağa uzandı ve Klaus da mecburen yanına yatınca ikisinin de üzerini örttü. Klaus, yüzüne ay ışığı vurduğu için Nicolas'ın hatlarını seçebiliyordu. Bir anlığına adama yaklaşmak arasında kaldı ama sonra bundan vazgeçerek gözlerini kırptı. Lakin Nicolas, Klaus'un kendisine baktığını fark etmişti ve o yüzden başını ona çevirmişti. Klaus o an her ne kadar başını çevirmek istese de yüzündeki makyaj buna izin vermiyordu. O nedenle bozuntuya vermemeye çalışarak yutkundu ve karşısındaki adama bakmaya devam etti. Nicolas ise hafifçe esnedikten sonra yavaşça doğruldu. Klaus adamın gideceğini düşündüğü için rahat kayarak gözlerini kapattı. Nicolas da biraz Klaus'un saçını okşadıktan sonra yataktan kalkıp yandaki boş yatağa geçdi ve oraya yatıp uyudu.

~8:12~

Klaus gözlerini açtığı anda yarı uyanık halde kafasını kaldırdı yastık temiz mi diye baktı. Uykusunda fazla dönen biri olduğu için yastık kirlenmişti. İç çekerek doğruldu ve kucağına aldığı yastığı temizlemeye çalıştı. En sonunda lekeler, yastığın desenleri arasında seçilmeyecek  kıvama gelince yastığı geri koydu ve kalkıp yatağı düzeltti. Biraz sonra etrafta konuşan insanlar kapının önünde toplanmaya başlayınca Klaus da onlara katıldı ama hâlâ mesafesini koruyordu. O zaman fark etti ki Nicolas içerde değildi. Etrafına bakınarak adamı aradı ama hiçbir yerde olmadığını görünce mecburen paltosunu giyip diğerleri ile beraber dışarıya çıktı ve dün akşam yemek yemek için gittikleri yere gidip kendi bulunduğu grup ile beraber bir masaya oturarak beklemeye başladı. Yemek servis edilirken ise Nicolas, Klaus'un nereden olduğunu anlamadığı bir yerden çıkıp, Klaus'un yanına oturdu ve servis edilen yemeğe baktı. Klaus şaşkınlıkla Nicolas'a bakarken adamın paltosunu içinde bir şişkinlik olduğunu fark etti ama dikkat çekmemesi için daha sonra tekrar önüne dönüp servis edilen yemeği yemeye başladı. Yemeğin bitiminde Klaus, diğerleri ile beraber gidecekken Nicolas onu kolundan tutup insan kalabalığının içinde farklı bir sıraya soktu. Klaus, Nicolas'a "Ne oluyor?" diye bakarken Nicolas, baş parmağını dudaklarının üzerine götürerek sessiz olması gerektiğini söyledi. Klaus tereddüt etse de Nicolas'ın söylediğine uyarak ses çıkarmadı ve etrafındaki kadın ile erkeklere baktı. Nedense hepsi neşeli ve heyecanlı görüyorum, birbirleri arasında hızlıca bir şeyler konuşuyorlardı. Klaus biraz kabarttığı zaman bazı kelimeleri deme bildiğini fark etti;

Rusça mı?

Klaus hızla Nicolas'a döndü ama Nicolas herkese dağıtılan çantalardan bir tane almış ve sırtına takıyordu. Daha sonra bir adam, Klaus'un yanına yaklaşıp ona da bir çanta uzattı ve yanından uzaklaştı. Klaus hâla ne olduğunu anlayamamışken birkaç tane adam bağırmaya başlayıp kendilerini bir arabanın arkasına bindirdiler ve sonra kapıyı arkalarından kapattılar. Klaus bu süre zarfında hiçbir şey yapamamış, kucağındaki çantayı tutuyordu. Sonra ise  yerden biraz yüksekte, oturmak için ayrılan yere oturdu. Tüm arabanın duvarını kaplayan birleşik bir bank gibiydi bu yer. Etrafa bakıyorken ise Nicolas gelip yanına oturdu ve hızla kendisine verilen çantayı açıp içinden atkı, bere ve bir çift eldiven çıkardı ve sonra hemen paltosunu içinden kalın bir zarf çıkararak çantaya soktu ve sonra çantayı kapattı. Klaus bunu görmüştü ama sesini etmedi çünkü araba hareket etmeye başlamıştı. Klaus da Konuşmak yerine kendi çantasını açıp içinden atkı, bere ve bir çift eldiven çıkardı. Çantada birkaç şişe su (Yemekler arkada kendilerini takip eden başka bir arabada) ve bir de battaniye vardı ama Klaus battaniyeye gerek olmadığını düşündüğü için onu çıkarmadı. Tam çantanın ağzını kapatacak iken ise hemen sol tarafından gelen bir bebek ağlama sesi işitti. O tarafa dönünce ise bir kadının, kucağındaki bir bebeği susturmaya çalıştığını gördü. Bunu görünce şaşırdı çünkü bebekler bu savaş sırasında genelde ölüyordu. Klaus kadının yüzüne bakınca ise kadının çaresizliğini hissetti. Sanırım geç gelmişti ve bu nedenle kendisinde, onlarda olan eşyalardan yoktu ve kendisinde ki palto yüzüne da çocuğuna sarmıştı ama pek etkili görülmediği aşikardı. Klaus bu nedenle zaten kullanmayacak olduğu battaniyeyi de lan tadan çıkarıp yanındaki kadına uzattı. Kadın, Klaus'un fark edince ise bir ona, bir de elindeki battaniyeye bakıp gözlerindeki minnettar bakış ile Klaus'un uzattığı battaniyeyi aldı ve paltoyu çıkarıp battaniyeyi çocuğuna sardı. Bebek artık üşümediği için bir süre sonra ağlamayı kesti ve kadının kucağında uykuya daldı. Kadın ise bebeğini kucağına kolay arkasına dikkatlice paltoyu giydi ve önünü kapattı. Tekrar Klaus'a baktığı zaman ise teşekkür etti ve bir cevap beklemeden önüne döndü. Klaus o zaman kadının boynundaki kolye de duran Katolik haç'ını(?) fark etti ve daha sonra o da başını sallayarak önüne döndü. (Battaniye dediğim kışlık yorgan değil haberiniz olsun)

.
.
İki gün süren yolculuk boyunca Klaus bazen Nicolas ise konuşmaya çalıştı, ama nereye gittiklerini öğrenemedi, bazen de yanındaki kadına yardımcı olmaya çalıştı. Günde üç kez araba duruyor ve yemek ile ihtiyaç molası veriliyordu. Klaus dışarıya çıktığı bu süre zarfında nerede olduğunu anlamaya çalışıyor ama kat ve ağaçlardan başka bir şey göremiyordu. Ama en sonunda araba temelli olarak durdu ve insanlar dışarıya çıkmaya başladı. Yanındaki kadın da kalkıp kendisine gülümsedikten sonra arabadan indi. Klaus, herkes indiği için kendilerinin de inmesi gerektiğini düşündü ama kalkmaya yel yendiğinde Nicolas onu tutarak geri oturttu. Klaus garip garip Nicolas'a baksa da Nicolas ağızını açmadı ve kapılar tekrar kapandı. Tekrar bir saat süren bir yolculuğun ardından araba ikinci kez durdu ve kapılar yine açıldı. İşte Nicolas da bu zaman ayağa kalktı ve Klaus'un da peşinden götürerek dışarıya çıktı. Nicolas daha sonra biraz ilerleyerek ileride duran bir adamın yanına gitti ve çantasını yere indirerek Klaus'un daha önce gördüğü o zarfı çıkardı. Zarfın içinden iki tane kart çıkarıp yanındaki adama gösterdi ve Klaus'un anlamadığı bir şeyler söyledikten sonra kartları ve zarfı tekrar çantaya koyarak çantayı sırtına astı. Sonra ise tekrar Klaus'un yanına gelince filim dedi ve Klaus'u omuzlarından tutup arkaya doğru çevirdi. Klaus işte o zaman kızıl bayrağı gördü herşeyi fark etti...

'SON

(2. Kitabı olacak, o zaman devam edeceğim merak etmeyin jfkskgkdkd Umarım bu kitap hoşunuza gitmiştir ve sizi eğlendirmiştir. ^^ 1341 kelime)

🎉 ✜ 𝐇𝐞𝐢𝐦𝐚𝐭𝐥𝐨𝐬 ✜〢𝐓-34 hikayesini okumayı bitirdin 🎉
✜ 𝐇𝐞𝐢𝐦𝐚𝐭𝐥𝐨𝐬 ✜〢𝐓-34Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin