"Çiçekler çok güzel kokuyor, Behçet Amca."
Başını kaldırıp şapkasının altından bana baktı. Gülüyordu. Yanakları hep al aldı. Çok sevimli bir bahçıvan, Behçet Amca.
"Ben anlamadım kızım, pek kokmazlardı ama." deyip işine döndü. Gözlerimi devirip güldüm. "Yine şaka mı yapıyorsun bana?"
Bağdaş kurduğum bacaklarıma dirseklerimi yaslayıp ellerimi çenemin altına getirdim. Hava bugün çok sıcaktı.
"Şaka yapmadım. Şaka yapar mıyım hiç? Sen güzel gördüğün için o kokuyu alıyorsun."
Gülümsedim. "Bence sen güzel ilgilenip sularını verdiğin içindir." deyip gözlerimi çiçeklere çevirdim. Güldü.
"Sinan Bey oğlum da öyle diyor." dedi keyifli gelen sesiyle. Başımı kaldırdım. "Bak boşuna konuşmuyoruz." deyip gülümsedim. Elinin tersiyle alnını silip genişçe gülümsedi.
"Eksik olmayın, kızım." Durdu. Bir müddet bana baktıktan sonra devam etti konuşmasına. "Buraya ilk geldiğin günü hatırladım bir an. Sinan Bey oğlum için sevinmiştim. Gelin getirdi, dedim kendi kendime. Gülbahar Hanım, arkadaşı deyince inanamadım. Sinan Bey oğlumu senin kadar hiçbir kıza bu kadar samimi olduğunu görmedim. İşine odaklanır, bilirim. Bu sefer annesinin sözünü dinlemiş dedim ama arkadaş deyince işte... Belli mi olur, seversiniz birbirinizi."
Yutkundum. "Arkadaşız biz, Behçet Amca. Biliyorsundur, ailem yok benim. Ondan üzerime düşüyor." deyip saçımı kulağımın arkasına getirdim. Manidar bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. "Yok kızım, ondan değil. Bilirim ben. Seni görünce yüzü aydınlanıyor, gülümsüyor. Sana bakınca da aynı şeyleri görüyorum. Normal değil hâliniz."
Ne diyeceğimi bilmez hâlde kalırken duyduğum sesle sertçe yutkundum.
"Aşkım..."
Başımı arkaya çevirdiğimde yüzündeki gülümseme eşliğinde bana doğru geliyordu. Hemen önüme döndüm. Behçet Amca sırıtıyordu. "Bak... Aşkım derken başka türlü diyor. Seslenişi bile içten geliyor."
Bugün hava çok sıcak.
"Kolay gelsin, Behçet Amca." deyip yanıma benim gibi bağdaş kurarak oturdu. Dizlerimiz neredeyse birbirine değecekti.
"Kahvaltıdan sonra ortadan kayboldun." dedi gülerek. Başımı çevirdim. Merhametle bakıyordu bana. "Neden ki, bir şey mi oldu?" dedim tedirgince. Behçet Amcanın bakışlarını üzerimde hissediyorum.
Kaşlarını çattı. Bendeki garipliği hissetmiş olmalı. "Bir şey olduğundan değil. Seni bir an göremeyince bahçede olduğunu düşündüm." Ortamı yumuşatmak adına gülümsediğimde hemen gülümseme yerleştirdi yüzüne. "Behçet Amca ile konuşuyordum." deyip önüme döndüm. Arada bir bize bakıp neşeli neşeli gülüyordu.
"Behçet Amcanın sohbeti tatlıdır."
Yanıma döndüğümde gülümseyerek Behçet Amcayı izliyordu. "Lavantalar yerlerini almış." Gözlerimi gülümsemesinden ayıramazken bana dönmesiyle duraksadım. "En sevdiğim çiçek, lavanta." dedi. Usulca başımı sallayıp gülümsedim. Gülerek yüzünü benden çevirdi. Önüme döndüm.
"Seninki hangisi kızım? Onu sormuştum."
Behçet Amca gülerek bana bakıyordu. Aklıma gelenle gözlerimi kaçırıp tekrar ona döndüm. Rezil oldum.
"Ben kaktüs severim."
Duraksadı. Başımı Sinan'a çevirdim. Düşünceli bir hâli vardı. Gözlerini gözlerime çevirdiğinde sesini duydum. "Benimle gelir misin?" Elini uzattığında ne olduğunu anlamazken yerinden kalkıp elimi tuttu. Yardımıyla yerimden kalktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CEVHER
Spiritual"Umudunun kırıldığı yerde sakat kalmaya mecbursun." Anladığımı belirten harekette başımı salladım. Her günüm bir önceki günden berbat geliyordu gözüme. Su gibi akıp giden zaman, yosun tutmuş kayalıklara ustaca çarpıp tekrar bir karmaşaya sürüklüyord...