4.Seans- Masallar ve Gerçekler

19 3 9
                                    


Babalık, para vermek ile olsaydı eğer öz babamın bana verdiği paraları biriktirerek kendime bir üvey baba satın alırdım.

Babalık bir kağıt kadar şeffaf ve tenizi hızlıcana kesecek kadar acı vericiydi.

Babalık ne demek bilmiyordum ben halbuki ama şu zamana kadar okuduğum bütün acı kelimeleri ona benzetiyordum.

Ona göre şekil alıyordu baba kelimesi zihnimde.

Şuan burda bir adama hoşçakal iyip el salladığımı bilse bana kızan babam mı olurdu yoksa bu adamın ellerine düşmemi bile engelleyen bir babam mı olurdu?

Sanırım bu sorunun cevabı benim için hep saklı kalacaktı.

"Beni gerçekten evime bıraktığın için saol Karta-"

"Gerçekten evime derken mi olduk ama şimdi de, bana güvenmen gerektiğini daha kaç kere söylemem gerekiyor Kayla?"

Ona hoşçakal demek için kaldırdığım elimi hiç orda vâr olmamış gibi geri yere indirdim.

"Bana sürekli 'bana güven' diyip durma ben sana diyor muyum hiç bana güven bana güven diye?"

Derin nefes aldım. Kışın soğuyu ciğerlerime dolmuş gibiydi ve ben ciğerlerimin sigara dumanından geberi gitmesini istiyordum oysaki.

Güvenmek özel bir duyguydu, onu birisinin ellerine verdiğiniz zaman o kişiyi dikizlememeniz gerekiyordu çünkü güvenem birisi asla dönüpte o kişinin yanlış yapıp yapmadığına bakmazdı.
Direkt doğru yaptığına inanırdı.

"Peki bu seferlik öyle olsun" dedi, sanırım artık bana sabrı kalmamış gibiydi.

"Peki, görüşürüz." Dedim az önce indirdiğim elimi tekrar havaya kaldırıp, ona hoşçakal dedim ve arkamı dönmek için gitmesini bekledim.

Bir süre öylece durup gözlerime baktı, ne bir adım geri ilerledi ne de bir adım ileri.

"Gitmiyor musun?" Diye sordum şaşkınca.

"Gidicem ama önce senin güven altında olduğunu gözlerimle görmem gerekiyor"

"O yüzden mi yanındayken bana sürekli sana güvenip güvenmediğimi soruyorsun?" Dedim garipseyerek.

Güvende olduğumu görmek için 'bana güveniyor musun?' Diye soruyordu sürekli ve bunu devam ettireceğini sebebsizce hissediyordum.

Sonunda bir şekilde pes ederek arkamı döndüm ve Gülşen teyzenin penceresinde olan çiçeğin toprağını karıştırarak anahtarımı çıkardım.

Ellerimde ki toprağı silkenelerek silmeye çalışırken, "eski nesil hareketler" dediğini duydum.

Kısa bir gülümseme kapladı yüzümü ve hemen geri soldu.

Arkamı dönmeden bina kapısına ilerledim ve ben kapıyı açarken Kartal'ın derince iç çektiğini duydum.

Hâlâ arkamdaydı ve benim bu soğuk taş yapıya girmemi bekliyordu, güvende olmamı bekliyordu halbuki ben, depoda burda olduğumdan daha da güvendeydim.

Daha da uzatmak istemediğim için hızlıcana açtığım kapıdan içeri girdim ve hızlı adımlarımla merdivenlere çıkmaya başladım.

Hızlıcana alıp verdiğim nefesler yüzünden burnuma ağrı girmişti ve anahtarla evimin kapısını açmaya çalışıyordum.

Anahtarlarla sürekli bazı kapıları açmaya çalışırdım. Ama hiçbir kapıdan içeri girdiğimde kendimi oraya ait hiç hissetmemiştim.

Sıcak bir yuvadaykende öyle.
Zengin evimize girerkende öyle hissetmemiştim.

ÇIĞLIKLARIN SESSİZLİĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin