8.Seans- İki dakika on dört saniye

10 3 0
                                    


Kartal derince bir şekilde mektuba baktığı sırada "oku." Dedim otoriter ve sert çıkmaşını istediğim bir sesle.

Derin bir nefes daha aldı sadece ikimizin duyabileceği bir şekilde okumaya başladı.

"MEKTUP 1;

Belki beni dinlemeyeceksiniz ya da bu satırları dahil bulamayacaksınız, yanacak çocuklar, her şey yanar. Yanabilir. Küçükken ateşi hep çok sevmiştim ve onun benim sonum olacağını düşünüp kendimi korkutup dururdum. Simdi ise kül parçalarından bile ölesiye korkuyorum. Gerçekten ölesiyeymiş dimi? Ölesiye olduğu için ölmüşüm ateşte dimi?

Ben gidiyorum. Gittiğimi ve artık ölümün beni aldığını hepiniz zaten yerde yatan halimden anlarsınız, oraya kadar yetişip dayanabilir miyim bilmiyorum..

Kulaklarımda kesin kulak tıkaçlar olur, yaşlılara özel yapılanlardan. Çığlık duymamak için.. ama bu evdeki kimse zaten benim çığlıklarımı duymadı.

Orda yatmak istiyorum bir süre. Toprakta zaten yeteri kadar yatacağım, bir de evimin yerlerinde yatmak pek gururumu kırkıyor doğrusu..

Beni görmeyen, çığlıklarımı duymayan herkesin orda olup, dikkatini bu sefer çekmek istiyorum.

Çekebildim mi dikkatini evlat?

Hayatımı elimden aldılar. Özür dilerim."

Kartal başını bana doğru çevirdi. Ne hissettiğimi anlamaya çalışıyordu ama zihnimin içinde bir şey yoktu sanki. Bom boş bir ifadeyle ona karşılık verdim. Bir şey hissetmem gerekmiyormuş gibiydi.

Çok bekletmeden ikinci mektubu açtı ve dili ile dudaklarını ıslatıp okumaya kaldığı yerden devam etti.

"MEKTUP 2;

Nesilden nesile aktarılan genler. Bilemeyeceksiniz çünkü her yerden kapattırdım, sildim ve yok ettim. Bir kere de olsa insanlar benim için uğraşsın ve bu yaşlı halimle makyajdan belli olmayan suratımın arkasını merak etsin istedim.

Nesilden nesile aktarılan genler. Öfke, kibir, terk etme, yadırgama, sorgulama.

Sana gelmesin bebeğim bu genler. Seni buraya alamadım. Çığlıklarımı sende duymamazlıktan gelebilirsin, seni tanımıyordum bile bebeğim.

Beni sende yok sayabilirdin. Bunu göze almak istemedim, sen ona benziyorsun, buna katlamazdım.

Özür dilerim basit biriyim.

Özür dilerim çok basit biriyim. Biliyorum.

Mirasım asıl konuyu bildiğin zaman sana geçiçek.

Yirmi iki milyon lira.

Onu almak için ayaklarımdan bile öptüler. Ama bak sen yoksun ama senin olucak bebeğim. Beni bul.

Bu yaşlının deri kemiklerini bul. Ben kemiklerimi yaktım çünkü küllerim rüzgardan savrulur ve bir şekilde sana gelir diye."

"Bu da ne böyle?" Diye birden ayaklandı Kartal. "Buna mı inanıcaz biz şimdi yani? Otuz sekize yakın kişi ölmüş, herkesin vücudu küller içinde ve biz bu doğru düzgün okuyamadığım el yazına mı güvenicez?"

"Sakin ol." Dedim tiz bir sesle.

"Hayır." Dedi ve mektupları buruşturarak cebine soktu.

Aniden ayağa kalktım, başım dönmüştü ama bunu aldırmadan Kartal'a doğru ellerimi salladım. "Ne yapıyorsun sen? Başka inanacak şeylerimiz mi var, he? Tabikide inanmicaz ama göz de devirmicez. O bir delildi. Kıvırıp cevine atman gerekmiyordu."

ÇIĞLIKLARIN SESSİZLİĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin