17 ♔ You keep playing with me

156 20 10
                                    

Prens, bu içini karartan geniş odaya adımını attığı andan beri kralın geri döndüğünde neler yapabileceğini düşünüyordu kafasında kurduğu tonlarca senaryodan en azından birinin gerçekleşeceğine emindi. Ama kral olan ne Doyoung'ın neredeyse yaşanacağına emin olduğu senaryosundaki gibi etrafı yıkıp dökmüş ne de ona saldırmıştı. Sadece karşısında masumca durmuş büyük gözlerle ona bakıyordu.

Aralarında sadece dört adım vardı kral istese hemen prensin yanında olabilir onun kalp atışlarını duyabilirdi ama bunu yapmıyordu prens ise içten içe ikisi içinde kilometreler gibi gelen o dört adımı Jaehyun'un kapatmasını istiyordu. Fakat Jaehyun ona yaklaşmak için hiç bir adım atmamış öylece başını yana eğerek doğrudan Doyoung'ın güzel gözlerinin içine bakıyordu. Jaehyun'un o bakışları karşısında Doyoung kendisini kötü hissetmişti, saraya döndüğünden  beri içini kaplayan o korku çoktan yerini pişmanlığa bırakmıştı bile yinede Doyoung'ın hala ondan çekindiği bir gerçekti.

Kral masumca dudaklarını büzmüş ona bakıyor, prensin yaralanmadığından emin olmaya çalışıyordu ve Doyoung bir anlık kararla oturduğu koltuktan hızla kalkmış aralarında o dört adımlık boşluğu kapatarak sıkıca Jaehyun'a sarılmıştı. Ben buradayım hiç bir yere gitmedim demek istermişçesine. Ama gitmişti kaçmayı denemiş ve başarısız olduğu için buradaydı. "Beni bir daha bırakmayacaksın değil mi? Çok korktum Doyoung." Fırtına öncesi sessizlik bütün odayı kaplamış, aralarındaki gerilim sarayın geri kalanından da hissedilebilir düzeye gelmişti. Prens sanki dilini yutmuş gibiydi ağızından tek kelime dökülmemişti. Karşısında sesi titremesine rağmen kendinden emin bir şekilde konuşan bedenin göğüsüne başını yaslamış ve bu konuşmanın onu üzecek bir yere gitmemesini ummuştu. "Ama gittin Doyoung. Beni bıraktın ve tekrar yapmayı deneyeceksin." Kralın ses tonu, bakışları değişmişti. "Bir daha sakın bunu denemeyi aklından bile geçirme yoksa neler yapabileceğimden ben bile emin olamıyorum. Abin hazır tahta geçmek üzereyken sırf seni kışkırttığı için başına bir şey gelmesini istemeyiz değil mi? Veya onunlada kalmayıp bir savaş çıkmasını küçük bir savaş da değil üstelik bütün dünyanın taraf tutmasını gerektiren, bütün soyunuzu katledecek bir savaş ve emin ol ben asla savaş kaybetmem. Bu yüzden bir daha beni korkutmaya kalkma çünkü bir dahakine böyle sakin kalamam." Doyoung hala kafası kralın göğüsündeyken Kralın boynuna sıkıca sardığı kollarını gevşetmişti. Jaehyun da ellerini prensin yumuşak saçlarından çekmiş ve bir eliyle prensin çenesinden tutarak onu kendisiyle göz teması kurmaya zorlamıştı. Yüzüne tekrar güzel gülümsemesini kondurarak prensin sağ elini sıkıca tutmuştu. "Yüzüğün nerede Doyoung?"

"Yüzük? Ah yüzük, evet nerde benim yüzüğüm? Şey yaparken... duş alırken düşmüş olmalı b-ben şimdi bulurum gerçekten merak etme. Hemen bulup takacağım."

"Sorun değil bebeğim yenisini alırız senden değerli mi?"

"D-değil, değil."

"Evet, değil."

Doyoung yalan söylüyordu yüzüğünü kaçarken bir kanalizasyona fırlatmıştı. Kralsa Doyoung'ın yüzüğü kaybetmediğini o yüzükten bilerek kurtulduğunu biliyordu.

Jaehyun yüzük konusunun açılmasıyla korkudan titremeye başlayan küçük bedenin yumuşak saçlarına bir öpücük kondurmuş ve hemen konuyu değiştirmişti.

"Yemeğini yememişsin. Ben duş aldıktan sonra beraber yiyelim olur mu?"

"Olur." Doyoung fısıltıyla konuşmuş ve tekrar büyük yatağın üstüne oturarak boş gözlerle duvarı izlerken Jaehyun'un geri dönmesini beklemişti. Krala Haechan'ı sormak istiyordu onun iyi olup olmadığını bilmek istiyordu ama Jaehyun'un çok hızlı değişen ruh hali bunu sormasınsa engel oluyordu. Bu nedenle kral duştan çıkıp ikisi yemeğe inene kadar bekledi. Kafası binlerce düşünceyle doluyken önündeki kıpkırmızı ete dalıp gitmişti eline henüz çatalını bile almadığının frakında değildi. Kral yemeğini yemeye başlamadan önce gözlerini prense dikmiş önündeki etten bir çatal almasını bekliyordu. Elinde çatal ve bıçağıyla Doyoung'ın ilk lokmasını almasını bekliyordu.

"10 dakikadır yemeğinle bakışıyorsun Doyoung." Prens ismini karşısında oturan bedenden duyduğunda yavaşça kafasını kaldırmış ve ağlamaklı bir ifadeyle ona bakmıştı konuşmak istiyordu aç olmak umrunda bile değildi Haechan'da aç olmalıydı hatta acı çekiyor, korkuyor olmalıydı. Her şeyi şakaya vuran çocuksu kişiliği onun sadece koruma mekanizmasıydı gerçekte o hala erken yaşta büyümeye zorlanmış küçük bir çocuktu.
"Doyoung öylece yüzüme bakamaktan vazgeç. Tekrar kaçmayı düşünmüyorsun değil mi?"
"Hayır sadece seneden bir şey istiyorum."
"Devam et." Kral ilgiyle prense bakmıştı bu durumda Doyoung'ın isteğini yerine getirerek onu ödüllendirmek istemesede Doyoung ilk kez ondan bir şey isteyecekti ve sanki buna gerçekten çok ihtiyacı var gibi duruyordu. Jaehyun için Doyoung'ın onun yanında rahat olması her şeyden daha önemliydi ve eğer bu şey Doyoung'ı mutlu edecekse kral bu isteği seve seve gerçekleştirirdi.

"Ben gitmek istiyorum."

Bu prensin tam olarak söylemeye çalıştığı şey değildi ama o anda sanki cümle kurabilme yeteneğini tamamiyle kaybetmiş gibiydi. Sadece bu üç kelimeyi bile söyleyebildiğine inanamıyordu. Jaehyun beyaz eldivenleri arasında tuttuğu çatal ve bıçağını öfkeyle sıkmış ve Doyoung bunu fark edemeden sinirli ifadesine sahte bir gülümseme kondurmuştu.

"Doyoung sen bunu yapamayacağımı biliyorsun değil mi? Benden bunu isteyemezsin."

"Demek istediğim, Haechan'ı görmeye gitmek istiyorum."

Jaehyun bir süre düşünmüş ve cevap vermeden önce şarabından büyük bir yudum almıştı. Yüzündeki ifade açıkça rahatladığını belli ediyordu yine de cevap vermeden önce uzun uzun düşünmüştü.
"Üzgünüm Doyoung'ım ama bu mümkün değil."

"Ona zarar vermedin değil mi?"

"Henüz değil."

"Henüz değil derken?"

"O çocuğun yaptığı büyük bir suç ve bu suçun cezasıda idamdır Doyoung. Bu işe kalkışırken yakalanırsa ödeyeceği bedeli çok iyi biliyordu merak etme."

"Ama o benim arkadaşım bunu ona yapamazsın. Sadece bana yardım ermeye çalışıyordu."

"Sorun tam da bu zaten. Seni benden almaya çalıştı."

"Hayır beni senden almaya çalışmadı sadece..."

"Sadece ne? Doyoung sen de söyleyecek bir şey bulamadın değil mi? O herif bizi ayırmaya çalıştı ve cezasını çekicek."

"İstemiyorum."

"Efendim?"

"Ona zarar vermeni istemiyorum." Doyoung sınırı çoktan aştığının farkındaydı kendisine veriler imtiyazlar çoktan sona ulaşmıştı. Ama bunu denemek zorundaydı Haechan'ı kurtarmak  için elinden gelen her şeyi yapmalıydı. Kralın ona daha fazla tahammül etmeyeceği bilincinde şımarıkça önündeki süslü tabağı itmiş ve ellerini önünde birleştirerek surat asmaya başlamıştı.
Jaehyun prensin bu çocukça tavırları üzerine derin bir nefes almış ve sakinliğini korumak için hiç göstermediği kadar çaba göstermişti.
"Eğer bu kadar çok istiyorsan seninle bir anlaşma yapabiliriz."
Bu kesinlikle Doyoung'ın beklediği tepki değildi şaşırmış olsada bu fırsatı kaçırmamış güzel gözlerini kararlılıkla krala çevirmişti.
"İstediğini yaparım hatta madem o çocuk arkadaşın ve onu bu kadar seviyorsun o zaman sarayda çalışmasına da izin veririm. Dışarda nerde yaşadığını biliyorum ve orası kesinlikle herhangi bir canlının yaşamak isteyeceği bir yer değil."
Jaehyun sakin görünüyor olsada hayatında hiç  bu kadar stresli hissetmediğini emindi içinde sürekli Doyoung'ı tekrar kaybetmenin korkusu vardı. Prens bu teklifi kabul ederse belki kral artık içinde böyle bir huzursuzluk ile yaşamak zorunda kalmazdı ama Doyoung bu teklifi asla kabul etmezdi.

--

Think of DawnHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin