Think of Dawn

10 ♔ Bring the castle down

Son bavul da araca yerleştirildiğinde Johnny artık Doyoung ile konuşması gerektiğine emindi çünkü kral Jaehyun her zamanki gibi bunu da Doyoung'a açıklama işini ona bırakmıştı. Sabahın erken saati olduğundan güzel prens henüz uyanmamış, kral Jung ise odasının camından yola çıkmak için hazırlanmış aracı keyifle izliyordu.  Jaehyun elindeki kahveden bir yudum daha almadan önce Johnny'nin kardeşi Taeyong ile sarayın görkemli kapışarından içeri girmesini izlemişti bir şey unuttuklarını düşünerek durumu çok da umursamamış, araca yerleşmeden hemen önce çoktan saraya giren  iki oğlunun ardından sinirle bir şeyler geveleyen kral Dongjoonu izlemeye devam etmişti. Biraz sonra kattaki diğer odadan sesler gelmeye başlamış Jaehyun bütün dikkatini kapıya vererek odasından çıkmış ve hemen karşısındaki odadan gelen sesin nedenine bakmıştı.
Doyoung'ın odasının hemen önünde nöbet tutan iki muhafız öfkesini kontrol etmekte zorlandığı belli olan Johnny ve Taeyong'un odaya girmelerine engel oluyorlardı.

Muhafızlar odasından gergin bir ifadeyle çıkan kralı gördükleri gibi selam verip onu uyandırdıklarını düşündükleri için özür dilemeye başlamışlardı. Jaehyun ise elini kaldırarak onları susturmuş ve neler olduğunu hemen anlatmalarını istemişti. Eğer Johnny ve Taeyong onu kandırmaya çalışıp Doyoung'ı eve götürmek için buradalarsa bu saraydan sadece cesetleri çıkabilirdi.
"Prens henüz uyanmadığı için veliaht prensi ve prens Taeyong'u odaya almadık ancak girmek konusunda çok ısrar ed-" Sarışın muhafız kralın tehditkar, öfke dolu bakışları eşliğinde cümlesini bitirmeden susarak başını iyice öne eğmişti.
"Prens'i bu saatte neden uyandırmaya çalıştığınızı sorabilir miyim?" Jaehyun'un kaba ve öfke dolu tavrı Taeyong'u ürkütsede Johnny'den önce davranarak kralı cevaplamıştı.
"Sadece ona veda edicektik."
Jaehyun kısa bir süre duraksamış ve bunu yapmalarını istemesede Doyoung'ın mutlu olucağını düşündüğü için başıyla hafifçe onaylamıştı.
"Yemek salonunda veya bahçede bekleyin onu uyandırmanızı istemiyorum."

♔

Jaehyun'un delici bakışları altında prens Taeyong önündeki çoktan soğumuş çayı tamamen unutmuş parmaklarıyla oynamaya başlamıştı. Üçü yuvarlak bir masanın etrafında oturmuş Doyoung'ın uyanmasını bekliyorlardı.  Prens uyandığı gibi daha ne olduğunu anlayamadan odasının önündeki iki muhafızla beraber bahçeye inmiş kendisine ayrılmış olan sandalyeye oturmuştu.

"Bir sorun mu var?" Doyoung titreyen sesine engel olamadan sormuştu alt kata inerken aklından onlarca senaryo geçmişti ancak hiç biri kendisini bekleyen asıl sürprize yaklaşamamıştı bile.
Doyoung'ın ağızını açmaya bile fırsatı olmadan Johnny veda konuşmasına başlamış, acil bir işleri olduğu ve onu almak için geri dönecekleri hakkında uzunca zırvaladıktan sonra Doyoung'ın aklı sanki mümkünmüşçesine daha fazla karışmıştı beynindeki tüm sorulara teker teker cevap alıcağını düşünerek alt kata inmişti ancak şimdi aklı tamamen karışmıştı.

Jaehyun bacak bacak üstüne atmış yüzünde pis bir sırıtışla veliaht prensin, kardeşine ardı ardına yalanlar sıralamasını dinliyordu. Masaya kesinlikle davet edilmemiş kral Dongjoon'un acele etmeleri için bağrışmaları arkadan gelen huzurlu bir melodi gibiydi onun için çünkü kral Dongjoon'un daha fazla gürültü oluşturucak zamanı kalmıyordu Jaehyun'a göre. Baştan beri zor katlanıyordu zaten.

Johnny'nin sonu gelmeyen anlamsız ve birbiriyle çelişen yalanları "En yakın zamanda seni almak için geri geleceğiz." sözüyle bitmişti. Johnny bunu zaman kazanmak için söylüyordu Jaehyun bundan emindi ve buna asla izin vermezdi, kimse Doyoung'ını ondan alamazdı. Bu nedenle de olaya el atmaya karar vermişti.

"Doyoung'ım abinin yalanları bittiyse senin için geri gelmeyeceklerini söyleyebilirim."

Jaehyun'un dürüst sözlerinden sonra ortalık karışmış hazırda bekleyen muhafızlar Johnny ve Taeyong'u uzaklaştırırken Doyoung sonuna kadar açtığı gözleriyle ayağı kalkmış ve onlara ulaşmaya çalışmıştı ancak Jahyun ondan daha hızlı hareket ederek Doyoung'ı kolundan tutmuş ve sertçe geri çekmişti.