12 ♔ You force me to have a plain happy ending

149 20 21
                                    


"Sana fazla kibar davrandım. Kim olduğumu unuttun sanırım Kim Doyoung." Jaehyun yavaşça oturduğu yerden kalkmış, kaşlarını çatarak, ona bakan prensin tam karşısında dikilmişti.
"Anlamadım?"

"Bunu sana şöyle anlatabilirim, büyümelisin artık Doyoung. Senin için tek bir seçenek var o da benim. Bu gerçeği ne kadar çabuk kabullenirsen o kadar çabuk mutlu oluruz. İkimizde. 

Jaehyun sakince ayağı kalkmış ve bir eliyle Doyoung'ın çenesini tutup hafifçe yukarı kaldırarak gözlerinin birbirleriyle buluşmasını sağlamıştı.

"Bundan sonra kafana göre kararlar almanı, beni üzecek davranışlarda bulunmanı istemiyorum küçük tavşan. Nişanlımın çocuksu davranışları saray içinde çok konuşulmaya başladı."

"Nişanlı?" Jaehyun'un söylediği her şey Doyoung'ı delirtmek için yeterli olmasına rağmen Doyoung sadece bu masum gözüken tek bir kelimeye takılmıştı. Şimdi her şey onun için daha mantıklı geliyordu sanki tam o anda her şey netlik kazanmıştı saraya dönerken takip edilme hissi, kralın onun adını bile bilmemesi gereken bir zamanda bir anda ona pahalı özel tasarım bir kolye göndermesi...  O anda Doyoung ilk defa kralın gerçek yüzünü kendi gözleriyle görmüştü Kral Jaehyun'un herkesin bildiği o korkunç yüzünü şimdi Doyoung'ta görebilmişti.

Kral Doyoung'ın söylediğini görmezden gelerek arkasında bekleyen muhafıza eliyle işaret vermiş ve muhafız beyaz eldivenleriyle elindeki siyah kadife kutuyu krala uzatmıştı. Kutunun içinden çıkardığı zarif yüzüğü yavaşça Doyoung'ın parmağına takmıştı.

Doyoung için o anda dünyadaki en ağır şey o yüzük gibi gelmişti. Ne bir şey söylemiş nede Jaehyun'un beklediği gibi etrafı kırıp dökmeye başlamıştı sadece kafasını eğmiş sessizce saraya geri dönmüştü elindeki yüzüğü bile çıkarmaya çalışmamıştı. Doyoung'ın bu uysallığı krala o anda her şeyden daha ağır gelmişti çünkü onun için Doyoung'ın verebileceği en kötü tepki buydu uysalca söz dinlemek. 

O günden sonra Doyoung kimseyle konuşmamış sadece kendisine söylenenleri yapmıştı. Yüzünde herhangi bir ifade olmadan akşama kadar odasında oturuyor akşam olunca ise sadece yerine oturup tek kelime etmeden yemeğini yiyordu.

Doyoung bu gün nasılsın? kral umutsuz bir gülümsemeyle prensin odasına girmişti Doyoung hala onunla konuşmayı reddediyordu. Sonunda Jaehyun pes etmiş ve ona önemli bir şey söylemesi gerektiğinden bahsedip, akşam birlikte uyumak istediğini söyleyerek odayı terk etmişti. Doyoung ise son bir kaç gündür yaptığı gibi bunu da hiç bir şey söylemeden sessizce onaylamıştı. 

Akşama kadar Doyoung odasından bile çıkmadan sessizce Jaehyun'un sözlerini düşünmüştü özellikle onunla ne konuşmak istediğini bilmek istiyordu çünkü kralın onu evine geri yollamayacağını çok iyi biliyordu.

Akşam yemek sofrasında yine sessizlik hakimdi yemek bitene kadar kimse konuşmamıştı. Ancak yemek bittikten sonra alışılagelmişin aksine Doyoung masadan kalkmamış hala şarabını yudumlayan Jaehyun'u beklemişti oturduğu sandalyede. Gözleri masa örtüsüne odaklanmış sakince oturuyordu. Jaehyun ise Doyoung'ın bu sessizliğini fırsat bilmiş şarabını  uzun uzun keyifle yudumluyordu. Kadehindeki kıpkırmızı şarap sona ulaştığında yavaşça sandalyesinden kalkmış ve Doyoung'a da kalması için elini uzatmıştı. Doyoung Jaehyun'un elini tutmuş ve beraber kralın odasına ilerlemişlerdi. Jaehyun giymesi için Doyoung'a saten bir pijama takımı vermiş ve kendisi de üzerini değiştirmek için giyinme odasına gitmişti  geri döndüğünde Doyoung çoktan pijamalarını giymiş, aynı noktada dikilmeye devam ediyordu. Jaehyun onu kolundan tutmuş ve hafifçe yatağı doğru çekmişti. Geniş yatakta ikili yan yana uzanırken Jaehyun Doyoung'ın yumuşak saçlarıyla oynamaya başlamıştı. Jaehyun'un bu hareketiyle Doyoung iyice mayışarak üstündeki yorgana sarılmış ve gözlerini kapatmıştı.

"Doyoung, sana daha önce hiç kızıl köylü kızının hikayesini anlatmış mıydım?"

Doyoung gözlerini açmadan başını hafifçe hayır anlamında sallamış ve jaehyun'un söyleyeceklerine devam etmesini beklemişti.

"Gerçekten mi? Popüler bir masaldır oysa. Kız aynı seninkiler gibi yumuşacık saçlarıyla bütün köyün diline dolanmış çok güzel bir kızdı. Sabahları erkenden kalkar ailesine çiftlikte yardımcı olurdu. Güzelliğinin farkındaydı ve kendisine yöneltilen bu ilgiyi kullanmayı da çok iyi biliyordu. Her zaman etrafındakileri sıkılana kadar kullanıyor ve sıkıldığında ise terk edip gidiyordu. Hayat onun için bir oyun gibiydi ta ki yanlış birinin ilgisini çekene kadar. Oynamaması gereken biriyle oynamaya karar vermiş, köyün zengin oğlanını kafaya takmıştı. Oğlanın ilgisini çekebilmek için sürekli olarak süslenip onun takıldığı yerlere gitmeye başlamış, çocuğun etrafından bir anlığına bile olsa ayrılmamıştı. Sonunda çocuk kıza ilgi göstermeye başlamış, kıza kendisini değerli hissedeceği şekilde iyi davranmıştı. Dışarıdan bakıldığında mükemmel bir çift gibi görünüyorlardı öyle ki köylüler kızın nasıl iğrenç ve aptal bir para avcısı olduğunu unutmuşlardı fakat çocuk her şeyi çok net hatırlıyordu. Bir gün çocuk babasıyla beraber iş için ülke dışına çıktığında kız boş zamanını başkalarıyla doldurmaya karar vermişti çocuğun döneceği güne kadar etrafta gezip gönlünü eğlendirmişti. Çocuk kızın böyle yapıcağını en başından bildiği için köye erkenden dönmüş ve kızı çiftlikte beklemeye başlamıştı. Çocuğun döndüğünü duyan köylüler hızla kıza haber vermişler kızda korkuyla çiftlik evine koşmuş ve yüzünde hiç bir ifade olmayan oğlana bakmıştı. Saatlerce ağlamış, özür dilemiş ve onu affetmesi için çocuğun ayağına kapanmıştı. Sonunda çocuk yüzüne küçük bir gülümseme kondurmuş ve kızın ertesi gün en güzel giysilerini giyerek evine gelmesini söylemişti. Kız oğlanın dediğini yapmış ve ertesi gün en güzel elbiselerini giyip oğlanla buluşmaya gitmişti." 

Jaehyun bir saniyeliğine susmuş ve Doyoung'un uykulu yüzüne bakmıştı. Doyoung ise hafifçe başını kralın göğüsünden kaldırmış ve devam et dercesine krala bakmıştı. 

"Devamını bilmene gerek yok güzelim. Uyu artık."

Jaehyun sabahın ilk ışıklarıyla kolları arasındaki ince bedenle uyanmıştı. Bir süre yanındaki bedenin yumuşak saçlarını yüzünde büyük bir gülümsemeyle sevmiş daha sonra ise kalkıp hazırlanmaya başlamıştı. Beyaz saten gömleğinin üstüne siyah kabanını giyerken henüz uyanmamış Doyoung'ı alnından öpmüştü.

" Kang krallığı ile acil bir görüşmem var bir kaç günlüğüne gidiyorum."

"Bu saatte mi?" Dağılmış saçları gözlerini kapatırken henüz tam olarak uyanamamış olmasına rağmen mırıldanmıştı güzel yüzlü olan. Jaehyun bir kolu çenesinin altında yatağın yanına diz çökmüş Doyoung'ın yumuşak tenini sevmişti.

"Elimden geldiğince erken dönmeye çalışıcam merak etme. Uykuna devam et sen. Tamam mı?" Jaehyun  az önce düzelttiği Doyoung'ın yumuşak saçlarını biraz daha okşamış ve odadan çıkmıştı.  

Jaehyun'un gidişinden yarım saat sonra ise Ten elinde normalde kirli çamaşırların konduğu çantayla içeri girmişti. Doyoung daha ne olduğunu anlamadan Ten onu kaldırmış ve üzerine giymesi için eski püskü bir kıyafet vermişti. Doyoung kiremit rengi eski kıyafetleri sorgulamadan giymiş, şaşkın gözlerle Ten'e dönmüştü.

"Neler oluyor Ten?" 

"Evine geri dönüyorsun prens Kim."


-♔-





Think of DawnHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin