11 ♔ I cut you off but you're still here

187 19 2
                                    


Tam iki hafta geçmişti bütün ailesinin Doyoung'ı geride bırakarak ülkelerine geri dönmeleri üzerinden iki hafta geçmişti.
Bu iki hafta boyunca Doyoung ne bir mektup ne de herhangi bir haber alabilmişti ailesinden belki Kral Jung ona herhangi bir şekilde ulaşmalarına engel olmuştu belkide Doyoung gittiği için ailesi gerçektende mutluydu ve onu bir daha asla görmek istemedikleri için iletişim kurmaya çalışmamışlardı bile. Doyoung bu durumun üstünde çok fazla düşünmemeye çalışmıştı zaten düşünmesi için çok daha önemli sorunları vardı mesela Kral Jung gibi sorunları.

Kral Jung her sabah erkenden uyanır odasından çıkmayı tamamen reddeden Doyoung'ı görmek için onun odasına gelir Doyoung'ın yatağının hemen karşısındaki masaya oturarak Doyoung'ı beklerdi. Bazı günler Doyoung henüz uyanmamış olduğu için o uyanana kadar uzun süre öylece orada oturup Doyoung'ın masum yüzünü inceler bazense Doyoung çoktan uyanmış olur ve Jaehyun'u görmezden gelerek kendisini odanın içinde oyalamaya çalışırdı.
Arada bir Ten gelip Doyoung ile ilgilensede Doyoung eve dönmekten başka hiç bir şey yapmak istemiyordu. Ten'in bütün sohbet girişimlerini elinin tersiyle geri çeviriyordu.

O gün de son iki haftadır olan hiç bir şey değişmemişti. Doyoung geniş, ipek çarşaflarla sarılı yatağından yine Jaehyun'un hüzünlü gözleri eşliğinde kalkmıştı. İlginç bir şekilde Jaehyun iki haftadır Doyoung'ı gerçek anlamda rahatsız etmiyordu onu hiç bir şey için zorlamadığı gibi sarayı terk etmediği sürece istediği her şeyi yapmasına da izin veriyordu. Ayrıca Jaehyun bu iki hafta boyunca bütün boş zamanlarını Doyoung'a ayırmıştı sabah erken saatler ve akşam uyumadan önce olan bu ziyaretlerinde Doyoung'a yanlışlıkla bile temas etmeyerek onu rahatsız etmekten kaçınmaya çalışıyordu.

"Günaydın Doyoung." Jaehyun başını yasladığı masadan kaldırmadan Doyoung'ı izlemeye devam etmişti. Doyoung'ın bir karşılık vermeyeceğini bilsede şansını deniyor elinden geldiğince karşısındaki bedenden bir cevap almaya çalışıyordu.
Doyoung ise henüz yeni uyandığından dolayı karışık saçları ve uyku sersemi haliyle duyduğu sesi o anda algılayamadığından gözlerini bir kaç saniyeliğinede olsa kendisine umutla bakan Jaehyun'un gözleriyle buluşturmuştu. Bu kısa anın hemen ardından Doyoung başını hızlıca çevirmiş ve üstünü değiştirmek için odanın sonunda bulunan giyinme odasına girmişti. Doyoung'ın gidişinin ardından kral Jaehyun'da odadan çıkmış ve ufak tefek bir kaç işini halletmek için taht odasına gitmişti o gün için bütün işlerini erkenden hallederek bütün gününü Doyoung'a ayırmak istiyordu genç kral.

Jaehyun tam da istediği gibi işlerini öğlen olmadan bitirmiş, hala odasından çıkmayan Doyoung'ın yanına gitmişti. 


Doyoung odasındaki işlemeli mermer balkonda oturmuş elindeki kalın kitabı okuyordu. Jaehyun'un geldiğini bile fark etmemişti henüz. Prens onu fark edene kadar Jaehyun odadaki geniş yatakta uzanmış tavanı izlemeye başlamıştı. Doyoung'ın onu fark etmesinin ne kadar süreceğini umursamıyordu sadece onun yanında biraz daha zaman geçirmek istiyordu.
Hatta prensin, Jaehyun'un varlığını odada fark ettiği anda odadan kovulacağını çok iyi bir şekilde bilen kral prens tarafından çok uzun bir süre görülmemeyi umarak hareketlerini mümkün olduğunca sessiz hareket ediyordu. Ancak bütün umutları boşa çıkmış Doyoung tam beş dakika sonra elindeki kitabı balkon masasında bırakarak içeri girmiş ve girer girmezde onu görmüştü. Başta kralın daha önce hiç bu saatte onu ziyaret etmemesinden dolayı şaşırmış olsada bu şaşkınlığını hızlıca üstünden atarak onu odadan kovmaya karar vermişti. 

Aslında Doyoung buna daha ne kadar devam edebileceğini bilmiyordu kral oldukça ısrarlı bir şekilde onunla iletişim kurmaya çalışıyordu ve ona karşı korkutucu derecede kibardı. Kraldan gelen bu kibarlık ve ilgi Doyoung'ı korkuttuğu kadar hoşunada gidiyordu. Yinede Doyoung kendi sarayına geri dönememesinin nedeni olan bu kralı hala görmek bile istemiyordu.
" Kral Jung rica etsem odamdan çıkar mısınız?"
"Odayı benimsediğinizi duymak güzel prens Kim." Jaehyun iki haftadır ilk kez prensin yumuşak sesini duymanın sevinciyle gamzelerini göstererek gülümsemişti. Doyoung uzun süreden sonra ilk kez onunla konuştuktan sonra böyle kolay gidemezdi. Doyoung'da kralın gitmeyeceğini anlayarak sandalyesinin üstündeki pelerinin almış ve odayı kendisi terk etmeye karar vermişti arkasından kapıyı sertçe kapattıktan sonra Ten'i bulmak için sarayın karışık koridorlarında rastgele yürümeye karar vermişti. Jaehyun ise Doyoung onu ne kadar görmezden gelsede sakin adımlarla koridorda prensi takip etmeye başlamıştı attığı her adımda yüzündeki gülümseme daha da büyüyordu. Bazen prens kilitli odaların olduğu bir koridora geliyor veya koridorlarda tamamen kayboluyordu. O anda kral prens için yolu tarif ediyor ve Doyoung'ın anında sinirle çatılan kaşlarını izliyordu. Bu döngü prens sonunda Ten'i bulamayacağına ikna olup bahçeye çıkmaya karar verene kadar devam etmişti. 

Doyoung kendisini bahçedeki renkli çiçeklerin arasına atmış ve rahatlamaya odaklanmıştı böylece Jaehyun'un onu rahat bırakabileceğini umuyordu. Doyoung temiz havayı içine çekerken gölün kenarındaki çiçekleri sulamış, hoşuna giden bir kaç çiçeği toplayıp hemen arkasında koşuşturan hizmetlilere vererek çiçekleri odasına götürmelerini istemişti. Bu sırada da kral Jung bahçedeki çardakta oturmuş bir yandan prensin güzelliğini izlerken bir yandan da sakince çayını yudumluyordu. Öğle yemeği vakti gelene kadar bu durum aynı şekilde devam etmişti. Ne Doyoung ne de Jaehyun birbirleriyle konuşmak için çaba harcamamışlardı bu süre boyunca.

 Yemek vakti geldiğinde kral Jung  ilk önce Doyoung'ın öğle yemeğine gitmesini beklemişti fakat  hizmetlilerden biri prense yemeğinin hazır olduğunu haber vermek için prensin yanına geldiğinde prens Doyoung'ın aç olmadığı gerekçesiyle kadını geri çevirerek odağını tekrar çiçeklere vermesi kral oldukça rahatsız etmişti.

Kral Jaehyun o ana kadar sakin ve huzurlu olsa da prensin sürekli olarak öğün atlaması onun için son noktaydı. Doyoung'a yeterince özgürlük vermişti daha fazla böyle davranmasına izin veremezi. Kral sinirini saklamaya çalışarak yanındaki muhafızlara Doyoung'ı çağırmalarını emretmişti. Doyoung ise muhafızlara karşı küçük direnişinin ardından kendisini kral Jung'ın önünde bulmuştu, kafasını çevirerek ellerini önünde birleştirmiş kralın konuşmasını beklemişti.

"Yani çocuk gibi küsecek misin?"

"Ne yapmamı bekliyordunuz kral Jung? Beni ailemden ayırdığınız için kucağınıza mı atlayacaktım?" Doyoung kralın yüzüne bile bakmadan mırıldanmıştı kral Jung ise tam tersini yapıyor doğrudan prensin gözlerinin içine bakıyordu.
"Bilmem, ama en azından kendini aç bırakmanı beklemiyordum. Sen aptal değilsin, o saraydan çıkmak için başka bir şansının olmadığını sen de çok iyi biliyorsun, senin buraya gelmeni ben sağladım Doyoung." 

"Ne yapmalıyım? Size teşekkür mü etmeliyim yani? "

"Akıllı olmanız bilgisiz olduğunuz gerçeğini değiştirmemiş fakat hayatınız boyunca sarayınızdan doğru düzgün çıkamamış olmanız bunun bahanesi olabilir prens Kim."

"Bunu söylemek için mi çağırdın beni Jaehyun?"

Jaehyun elindeki fincanı masaya bıraktıktan sonra bir elini çenesinin altına koyarak gülümsemiş, Doyoung'ı zevkle izlemeye başlamıştı.
" Sonunda benimle resmî konuşmayı bırakmışsın ilerlediğimizi görmek güzel."

"Sen de sahta bir yüzün arkasında saklanmayı bırakmışsın Jaehyun."

-♔-



Think of DawnHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin