İki arkadaş Kadıköy'de buluştuklarında güneş nefes aldıracak kadar etkisini kaybetmişti. Özlem haftalardır koşturmaca içerisinde oradan oraya sürüklenirken arkadaşının halinden bihaberdi. Bitse de gitsek moduna giren yalnızca kendisi değildi. En can arkadaşının da düğünün bir an evvel geçip gitmesini dilediği aklının ucundan geçmiyordu.
"Ya ben devamlı kafanı şişiriyorum, bu düğün telaşı beni aptal etti. Sen de hiç dur demiyorsun."
"Niye diyeyim Özlem? Ne güzel anlatıyorsun işte."
"Artık İstanbul'da olacağıma göre intikamını rahat rahat alabilirsin, hem belki engin tecrübelerimle senin düğün hazırlıklarında baş yardımcın olurum."
Kurduğu cümle kulağına ulaşırken, karşısındaki gözlerde gördüğü hüzün bir anda tüm ışıkları açmıştı Özlem'in beyninde. Karanlıkta kalan bir kişinin adını artık çok rahat görebiliyordu. Birasını masaya bırakıp öne doğru eğilerek konuştu.
"Aylin'im, öyle uzun zamandır adını anmıyoruz ki, ben şuurumu da kaybettim sanırım. Geçmişi tamamen göz ardı ettim değil mi? Senin de kafanı şişirip duruyorum. Kerem beni de ikna etti sonunda vallahi, onun dilini koparacağım. Unuttum gitti adamı."
Aylin cevap vermek istemedi ama Özlem'in susmayacağını bildiğinden konuyu kapatmak istedi.
"Özlem, onlar da seninle benim gibi işte, biliyoruz. Bu zamana kadar yüzünü görmedinse de bundan sonra sık sık görürsün. O yüzden akışına bırak, kimse ile kötü olma. Hem en çok Kerem üzülür. Kendini onun yerine koy, öyle davran."
Özlem arkadaşına hak veriyordu vermesine de işte içi soğumamıştı. Kerem'in hatrına sessiz kalsa da yaşananların hüznünü taşıyan arkadaşının sebebi olanların kafasını koparmak istiyordu. Bir tatil ona aşkı armağan ederken, arkadaşını boynu bükük bırakmıştı. Kerem'in düğünü Bozcaada'da yapma teklifini reddedişi de sırf arkadaşı üzülmesin diyeydi.
**2 YIL ÖNCE**
Eylül'ün ilk haftası bitirken adada sakin bir kalabalık vardı. Çocuklu aileler okul başlayacağı için evlerinin yolunu tutarken, bağ bozumu zamanı geldiği için bunu kaçırmak istemeyenler adayı şenlendiriyordu. Adaya öğlen saati yanaşan feribottaki kırmızı arabada bayram havası yaşanıyordu. Bu tatil her yıl yaptıklarından farklıydı zira bu onların kendilerine otuz yaş armağanıydı. Planları ülke sınırları dışına çıkmaktı fakat bazı maddi engeller çıkmıştı. Bir kere o vize ücreti fakir ruhlarına darbeydi. Uçak bileti, kur derken yaz sezonu bitmeden adada karar kılmayı başarmışlardı. Bu hafta boyu adada olan adada kalacaktı, en azından planları öyleydi.
Güneş en tepedeyken sokaklarda pek kimse yoktu, aşina oldukları yolun sonunda adaya hakim manzarası olan pansiyona giriş yapıp odalarına yerleştiler. Özlem uzun zamandır yalnızdı, bunda ailesi ile yaşamanın etkisi olduğuna inanıyordu. Aylin ise altı ay kadar önce biten ilişkisinin ardından erkeklerin birer domuz olduğuna karar vermişti.
İkisi de eşyalarını yerleştirip, yol yorgunluğunu atmak için duş aldıktan sonra Aylin'in balkonundan ada manzarasında kahvelerini içerken hava hala sıcaktı.
"Çok iyi oldu buraya geldiğimiz, özlemişim."
"Ben de vallahi, hem etrafta çoluk çocuk da yok."
"Özlem, sen anaokulu öğretmenisin cicim. Çocuklardan nefret edemezsin."
"Etmiyorum ya, sadece fazla maruz kalınca soldan soldan geliyorlar. Gülme kızım ya!"
"Tamam tamam, boşver şimdi çocukları da akşam nereye gidiyoruz? Güzel bir karnımızı doyuralım günlerdir dikkat ediyorum, artık sabrım kalmadı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanlış Zaman
RomanceDoğru insanı herkes bulamaz. Kimisi bulur ancak geç kalmıştır. Aylin, ömürlük aşkını bulduğunu, o şanslı kişilerden olduğunu zannederken yaşadı en büyük hayal kırıklığını. Özverili olmanın bir işe yaramadığını gördüğünde kararını vermesine rağmen yı...