gecikme için hepinizde binlerce kez Özür dileyip affiniza sığınıyorum
belki hayaldir diye yaşamak daha mantıklı geliyordu. her gece gelip Özür diliyordu ancak ben elimde dikişler olduğu sürece affedemezdim. ki bu yarayı iyileştirecekti. peki ya kalbim? onu kim iyileştirecekti.
yine gelmişti. arkamı dönüp uyuyormuş gibi yapmaya devam ettim.
"uyumadığını biliyorum kalp atışlarının düzensizliğini ta aşağıdan duyuyorum."
"kırık bir kalbin nasıl atmasını bekliyorsun ki?" affaladığını hissettiğim bir anda midem bulandı. onun kötü hissettmesi tuhaf bir şekilde benim canımı yakıyordu.
derin bir nefes aldığını duydum. ardından uzaklaşan ayak seslerini. işte böyleydi istediğini alamadığında gidiyordu. ancak dolabımın kapağının gıcırdayarak açıldığını duyduğumda hızla arkamı döndüm. daha ne yapacağını soramadan siyah yüksek bel bir pantalon ve koyu yeşil bir badi elinde yanıma geldi. ellerimi tek eliyle kaldırıp çığlık atmamı umursamadan zorla kıyafetleri giydirdi.
"napıyorsun be!"
yine cevap vermeyip beni kucağına alarak hızla merdivenleri indi. bu evde sesimi duyan bir kişi de mi yok!
dışarı çıktığımızda soğuktan korunmak için ona sarıldım. sırıttığına emindim. buz gibiydi!
beni arabasına bindirerek ısıtıcıları açtı. pekala şimdi kafa tutma zamanı değil. ilk aşama; yalakalık yap ve nereye gittiğinizi öğren!
"nereye gidiyoruz?"
gülümsedi. "bunu sana söylerdim ama seni öldürmem gerek." geber seni pislik! arabanın kapısını gereksiz bir uğraşla açmayı denedim.
"uslu dur! bir aydır canıma tak etti! yeter artık. o lanet evden çıkacaksın!"
"o eve girmemin tek sebebi sensin!" diye tısladım. ben aptal mıyım da ortada bir neden yokken kendimi eve kapatayım! yani aptal kısmı belki.
cevap vermeden gaza bastı. ağaçlar etrafımızda hızla kaybolurken başımı cama yasladım.
******
deniz kenarında arabayı durdurdu. daha burda ne yapacağımızı soramadan inip kapımı açtı. ve ne yaptı dersiniz? tabii ki de yine kolumdan tutup beni sürüklemeye başladı.
denizin yanına geldiğimizde beni yere iktirdi. pantolonumun dizleri ıslanırken refleks olarak ellerim yere gitti. suyla temas eden yaram sızladı. bağırmaya başladı.
"bak su! hissediyor musun! burada hayat var hayat! o lanet odandan ne sikim çıkmıyorsun sen? aptal takıntın yüzünden hayatını mahfediyorsun!"
kızdığı her halinden belliydi. yüzüne vuran ay ışığı onu bir melek gibi göstermişti bana. bir anlık gelen deli cesaretle eline uzanıp onu yanıma çektim ve dudaklarını kendiminkilerle örttüm.
içimde yükselen özlem gözyaşlarına dönüştü. hasret çok acımasız bir duyguydu.
başımı omzuna göğsüne çekti. kollarını da etrafıma sardı.
"aptal kız! Nasıl yaptıysan bağladın beni kendine" dudaklarını saçlarımda gezdirdi. kemiklerini kırarcasına sarıldım. Şu an sudan ıslanmıştık belki ama ben değil miydim aşktan sırılsıklam olan.
"ben..." gözyaşlarım şiddetlendi. adeta kasırga oldu kavurdu bedenimi. ağlamamla ilgili bir şeyler mırıldandı. kalp atışları bana huzur veriyordu. dinledim.
"geçti artık tamam mı? geçti ve bitti"
gülümsedim.
"geçmedi. hala seviyorum"
güldü.
"bu yüzden burdayım güzelim"
ayağa kalktı ve beni de kucağına aldı.
"hasta olmadan üzerimizi değiştirelim."
arabaya doğru ilerledik. güç bela kapıyı açarken ebemin 2. çocuğunun oynadığı topa küfrettiği de dikkatimden kaçmamıştı.
herkesin hayatına kimse karışamaz.
haklısın. beni koltuğa oturtup kendisi de yerine geçti. oturduğu sırada durdu.
"aslında varya hasta olmak çok da umrumda değil."
yüzüne oyunbaz sırıtışı yerleştiğinde ne yapacağını anladım ve bu sefer erken davranıp kapıyı açarak kaçmaya başladım. arkamdan bağırdı.
"aylardır odandasın senden daha iyi koşarım!"
"ben de yaşam uğruna kaçarım çok da problem değil!"
diye karşılık verdim. ama hala kaçıyordum. ama zaten belliydi yakalayacaktı.
bileğimi yakaladığı gibi kendiside beraberimde kendini -ve beni denize attı. çığlık çığlığa bağırdım.
"bunu yaptığına inanamıyorum!"
"aa! balık mı o?" üzerime bakıyordu. hayatımda daha önce olmadığım kadar hızlı bir şekilde sudan çıkmaya çalıştım.
"şaka yaptım!" diyip gülmeye başladı.
balıkları pis işlerine alet etme bari yazıktır!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACIMASIZ
ChickLitAcının ta kendisiydi. Kanattı, yaraladı. Duruluğunu ellerinden aldı. Peki sevgili miniği acılarının elinden sağ çıkabilir miydi?