çekip gittiğim evde öyle çok şey bırakmıştım ki. aklım hala ordaydı bir nebze olsun nefes alamıyorum sanki. boğazımdaki yumru geçer umuduyla yutkundum.
olmuyordu. hatıralar beynimde dolanirken olmuyordu.
********
Duru TAŞKIN;
ölmüş gibiydim. tek bir ruh yanlız beden. düşüncelerim öyle karışık ki. ağlıyordum ama ağlayan ben değildim sanki. bu ben değildim. hiç olmadım.
saf değilim. Güzel değilim. kimim?
öyle güzel gülüyordu ki karşımdaki çocuk. kıskanmıştım. ben hiç öyle gülememiştim. benim hiç ailem olmamıştı. benim bir sevgilim de olmamıştı aslında. Ayaz sevgilim değildi. bir yabancıydı. gittiğinde öyle unuttum ki onu.. sanki hiç yaşanmamış gibi.
Ayaz yalandı. Güzel bir rüya. ve aslında hiç yaşanmamıştı. Böyle avuttum kendimi. pişman da değilim elbet. bana kendimi özel hissettirdi. ve güzel.. çok önemli değildi ama. ah Hayır tabikide önemliydi.
yalan söylemek tercihimdi benim. öyle olmalıydı. ağlamak istemiyorsan kabullenmeliydin yalanı. zor olacaktı benim için bir rüyadan uyanacak, rüyanın etkisiyle gerçekliği yaşayacaktım.
ama o gitmişti. bana sormamıştı. gittiği zaman bitmişti benim için. geri dönse de affedebilir miyim bilmiyorum.
ölüydüm ben. ölü. öldürmüştü beni. insan katilini affedebilir miydi?
affedemezdi. o güzel yüzü unutmak için her fotoğrafı yaktım. telefonumu kırdım.
o yüze bakarken unutamazdım çünkü. işte bu bir gercekti.
odamdaki boy aynasının karşısına geçtim. üzerimde ic çamaşırlarımlaydım sadece. saçlarım, onlara artık saç demiyordum. aynanın karsisindaki kıza baktım. yıkılmıştı. işte bu yüzden bu ben olamazdım.
gülümsedim hafifçe. yada tebessüm ettim. sonra gözümden süzülen yaş tüm gerçekliği gün yüzüne vurdu. birazda yalan söylemekten yoruldum.
konu ayaz değil. bir rüya için ağlamamalı insan. konu hersey. ağlamak için ağlamıyorum. ağlamak istiyorum yorulmuştum ben. sahte mutluluklardan yorulmuştum. o an anladım. bir anda aynadaki kız ben oldum. sahte mutluluklar dedim. işte bu kadardı. gülümsemek kendini kandirmakti. gözyaşı mutluluktu! acı öfke nefret kin! mutluluk bunlardan ibaretti.
ama ben mutlu olmayı hak etmiyordum..
ellerim dayanmak istercesine soğuk duvarla temas etti.
kapının sesiyle irkildim.
"Merhaba canım."
birde psikolog çıkmıştı başımıza.
"sahtelikten bıkmadıniz mi?"
genç adam derin bir nefes alıp tiksinirce odaya baktı. daha sonra gözleri tekrar beni buldu.
"baya çok işimiz var desene. otursana"
bunu sorudan çok emir gibi kullanmıştı. Çünkü zaten emretmişti. o kendisine emredilmesini sevmezdi.
"bana emir verme!"
diye çıkıştım genç adama.
"oturur musun?"
dedi sıkılmış bir şekilde.muhtemelen umrunda değildim. önüne yığılmış olan tonla parayı nasıl harcayacağını düşünüyordu sadece. insanların canını sıkmak güzeldi. koltuğa uzanıp başımı koltuğun korkuluğuna yasladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ACIMASIZ
ChickLitAcının ta kendisiydi. Kanattı, yaraladı. Duruluğunu ellerinden aldı. Peki sevgili miniği acılarının elinden sağ çıkabilir miydi?