Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Yok işte! Sabahtan beri arıyorum, yok!"
Geceden beri duyduğum cümlenin bir değişiğiydi.
Bulamıyorum. Yok. Aradım. Arıyorum.
Dünyadan farklı bir yerde yaşayan varlıklarmışız gibi hissediyordum. Normal olan her şey tükenmiş gibiydi. Gecenin bir yarısı evde çıkan yangınla; her şey normalliğini tamamen kaybetmiş ve anlamsız bir yola sürüklenmemize sebep vermişti. Sebeplerin önemi tüylerimi diken diken ederken, soğuk rüzgar; evden kalan külleri yüzüme savuruyordu.
Güneş doğmak üzereydi. Rüzgarın uçurup, gözüme soktuğu külle, gözlerimi sıkıca kapayıp ellerimle gözlerime bastırdım. Şimdi gözümü açmak ve her şeyin aptalca bir kabus olduğuna inanmak istiyordum. Hiç ürkmemiş, korkmamış, şoka girmemiş gibi hissetmek istiyordum. Kimseye bir şey olmamış olsun istiyordum. Bu gece bu ev hiç yanmamış, o kadın hiç ölmemiş gibi uyanmak istiyordum.
Tüylerimi diken diken eden düşüncelerle gözlerimi araladım. Gözümün arkasına batan ve olduğu yerde durmaya devam eden kül kalıntıları, her şeyin gerçek olduğu uyarısını yapıyordu. Kızaran gözümden damlayan yaş, kazağımın üzerine düştü. Delikli örgü kazağın arasından, göğsüme değdi. İrkiliyordum. Her şey gerçekliğini koruyordu.
"Onun ne alakası var?" Dedim, yanımda dikilen Malkoç'a.
Sessiz kaldı. Hiç konuşmuyordu. Geceden beri az ve öz konuşmuştu. Kaşları sürekli çatıktı. Düşünüyordu. Benim bitkin halime nazaran hâlâ dimdik ayaktaydı. Gücünden bir şey kaybetmemişti.
"Onun bu işle alakası yok." Dedi, sessizce. Gözleri kül olmuş evde geziniyordu.
"O öldü." Dedim, inanmıyordum.
"Suçu yok." Dedi, düşünceli sesiyle. Gözleri olduğu yerden çekilmedi. "Suçsuzdu, bana güven"
Kimseye güvenmemem gerekiyor gibi hissediyordum. Kimseye yaslanmamam gerektiğini hissediyordum. Korku hislerimi su üstüne çıkarmış, en net şekilde belirgin hale getirmişti. En büyük sorunum güvendi. Tek bir gece ve küçük bir kıvılcımdan başlayan en büyük sorundu.
Sessiz kaldı. Düşünüyordu. O çok zeki bir adamdı. Her şeyi ölçüp biçiyordu kafasında. İhtimalleri sıralıyor, en saçma şeyi bile düşünüyor ve hepsini numaraya diziyordu. Saatlerdir ondan medet umuyor gibi yüzüne bakıyordum. Gözleri olduğu yerden çekilmiyor. İkili ilişkileri hesaplıyor, kendince mırıldanıyor, ve dudaklarından anladığım kadarıyla ihtimalleri sıraya sokup, eliyordu. Buna emindim.