3. Bölüm

4.9K 413 169
                                        

Sezen Aksu | Yaşanmış Yıllar

Pamuk eller kalbe.. Öptüüm..

"Öğretmenim okuyamıyorum yazıları."

Alişan'ın sesiyle onun yüzüne baktım. Gözlerini kısmış tahtada yazanları okumaya çalışıyordu. Tahtadaki yazıları silip baştan yazdığımda tekrar çocuklara baktım.

"Daha iyi mi şimdi?"

Hepsinden onaylarcasına bir mırıltı çıkmıştı. Masaya oturduğumda onları izlemeye başladım. Alişan Meryem'le konuşuyordu. Sesini kısmaya çalışsada onları duyabilecek kadar yakınlarındaydım.

"Of ya Türkçe dersini hiç sevmiyorum Meryem."

Meryem elindeki tüylü kalemi Alişan'ın yüzüne sürttü. "Sevmek zorundasın. Derslerimiz iyi olursa büyük insan oluruz. Annem öyle diyor hep."

Alişan'ın kaşları çatıldı. "Sevmiyorum işte. Hem ben büyüyünce Tepeli Deve olacağım."

Meryem'in kaşları çatıldı. "O korkunç bir kere! Onu bir kere adam döverken gördüm. Çok korktum Aliş."

Kaşlarım olabildiğince çatıldı. Gerilmiştim. Ufak bir çocuktan bunu duymak beni germişti.

"O kötüleri dövüyor bir kere!" Alişan'ın sesi sertleşti. "Sen ne anlarsın!"

Meryem iri gözlerini şaşkınca açmış Alişan'a bakıyordu. Bu muhabbetin canımı sıktığını hissettim.

"İnsanları dövmek kötü Alişan!"

"Banane," dedi, Alişan. "Kötüler ölsün. Benim babamı kötüler öldürdü. Tepeli Deve'de onları yok etti."

Kalbim bir bıçakla ortadan yarılmış gibi hissettim. Alişan'ın babasının öldüğünü, onu öldürenleri de Malkoç'un öldürdüğünü bilmiyordum. Bunu küçük bir çocuktan duymak kalbimin en derininde vâr olan yeri  sızlatmıştı. Alişan babasının öldürüldüğünü ve onu öldürenleri de Malkoç'un öldürdüğünü biliyordu. O daha bu söylediklerini kaldıracak yaşta değildi. Anladığım kadarıyla Malkoç'u bu yüzden rol model alıyordu. Onun o ufak kalbinde küçük bir hırs vardı ve o hırs kendisi gibi büyüyecekti. Sadece şimdilik o hırsı Malkoç almış ve acısını çıkartmıştı. Alişan ise bu yüzden onun gibi olmak istiyordu. Tepeli Deve gibi.

Derin düşüncelerimi bölen zil olmuştu. Çocuklar hızla sınıftan çıkarken onların arkasından baktım. Masadaki eşyalarımı ve kitapları yavaşça topladım. Öğretmenler odasına uğradığımda gördüğüm kişiyle şaşkınlıkla masada oturan adama baktım. Bu Özgü'nün abisi Uygar'dı. Kapıdaki gölgemle başını bana çevirdi.

"Sezen?" Dedi. "Sonunda denk geldik. Sen derse girdiğinde geldim ben. Görüşemedik."

Kaşlarımı kaldırırken yavaşça ona doğru ilerledim. Sanki bir hafta önce tanışmamış gibi samimi ve içtendi. Buna şaşırsam da belli etmedim.

"Selam." Dedim. "Öğretmen olduğunu bilmiyordum."

Dişlerini göstererek güldü. "İzindeydim. Uzun süreli bir izindi."

Başımı anladım dercesine salladım. Turuncu sakallarını sıvazladı. Onu burada görmeyi asla beklemiyordum.

"Çıkıyor musun?" Dedi. Başımı salladım. "Evet," dedim. "Ders bitti."

"Bende çıkıyorum. Sana eşlik edebilirim."

Başımı salladığımda eşyalarını toplamış ve beraber okuldan çıkmıştık. Aramızdaki sessizliği bölen ayağımdaki toplu ayakkabıların tıkırtısıydı.

Tepeli DeveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin