"Kalp dediğin atıyor zaten. Marifet ritmi değiştirebilende."
~George Eliot~
*********
Güven belki de bu dünyadaki en zor şeylerden biridir. İki ihtimali vardır, ya güvenip elini uzatacaksın ya da sonsuza kadar sürecek bir döngüye girip tüm hayatın boyunca güvensizliği en derinlerinden hissedeceksin. Ama kime güvendiğinde önemlidir bu yolda elinden tutup bırakmayacak düştüğünde seni yerden kaldıracak birine güvenip elinden tutman gerek.
Enseme dayalı silahla hareketsiz kalırken ne yapacağımı bilemez bir halde öylece donup kalmıştım. Serçe yutkunup kafamda kurtulmak için plan bulmaya çalışırken
"Dön önüne hemen!"
Arkamda bana bağıran adam ile sonunda cesaret edip yavaşça arkamı dönebildiğimde silah şimdi tam alnımın ortasında duruyordu. Karşımda ki bu adam ise merdiven başında nöbet tutan adamdı.
"Kimsin sen ne arıyorsun burada? Kim gönderdi seni?"
Korkudan sesim soluğum çıkmazken koruma benden cevap beklemeden telefonuna sarılıp birini aramaya başladı.
"Halil abiye haber verin. Alt katta bir fare yakaladım."
Telefonu kapatan adam ile iyice gerilirken bittiğimi şimdi anlamıştım. Yüksek ihtimal ile aradığı büyük patrondu ve buraya geliyordu. Ellerim buz kesmiş şekilde havada dururken bu akşam buradan sağ çıkmak için içimden ezbere bildiğim tüm duaları okuyordum. Bu adamlar bana hiç acımayacaktı tek kurşunla işimi bitireceklerdi. Bu kez büyük bir belanın içine girmistim. O şerefsiz bana sağlam bir tuzak kurmuştu. Beni adamlara yem niyetine atıp hiç uğraşmadan ortadan kaldıracaktı. Ben ise bir aptal gibi bana kurulan tuzağa adım adım kendi ayaklarım ile gelmiştim. Beynimi kurt gibi kemiren korku dolu düşüncelerimin arasına sert bir şekilde açılan kapı sesi girmişti. Açılan kapıdan içeri önce iri yarı dört adam ve hemen arkalarında,saçları koyun yünü gibi bembeyaz olan,boynundan başlayıp yüzünün sağ tarafını kaplayan yara izi ve orta boylarda; kalın uzun kürkü ile büyük patron Halil diye tahmin ettiğim adam içeri geçti. Kapıyı hızla kapatırken içeri girenlerin bakışları ilk beni bulmuştu. Önümde duran adam bir an bile silahını indirmeden patronları olan kel adama
"Halil Abi,bu oda davetlilere yasaklıyken bu kadını buraya girmiş ve az önce malları yakmak üzereyken yakaladım. Belli ki yukarıda ki kargaşadan yararlanıp girmiş." Koruma herşeyi bir bir anlatmaya koyulmuşken Halil'in kaşları her cümle ile daha da çatılmıştı. Koruma lafını bitirirken Halil yüzüme bakarak ağır adımlar ile karşıma geçmişti bile. İçimde baş gösteren büyük korkuya rağmen bakışlarımı Halil gibi ifadesiz tutmaya çabalayarak aynı şekilde bende ona dik dik bakmaya başladım.
"Şimdi söyle bakalım kadın. Bu gece beli ki yürek yemişsin de gelmişsin buraya,hele de benim mallarımı yakmaya kalkışacak kadar büyük bir aslan yüreği yemişsin." Kalın sesi ile etrafa korku salarken konuşmasında ki ince tehtid oldukça hissedilir bir vaziyetteydi. Ona cevap vermeyerek suratına boş bakışlar ile bakmaya devam ettim. Ona bu şekilde bakmama daha fazla katlanamamış olacak ki aniden ellerini ensemde ki saçlarıma atarak sert bir biçimde çekerek kafamı eğip tam gözlerimin içine bakacak şekilde yatırdı. Ensemde ki acıdan gözlerim dolarken
"Bana seni kimin gönderdiğini anlat hemen,anlat ki daha az acılı bir şekilde geberteyim seni." Ben burada ölüm ile tehtid edilirken yukarıda ki sesler de tamamen kesilmişti. Belli ki kargaşayı bastırmıştılar. Bu şiddetin ortasında zorla konuşmaya başlarken sesim kısık ve fısıltılı şekilde çıkmıştı.
"Benim sizinle bir derdim yok. Buraya kendi rızam ile gelmedim. Peşimde biri var o beni tehtid edip buraya yolladı."
Lafımı bitirmemle Halil denen adam önce adamlarına sıra ile baktı daha sonra sararmış dişlerini göstererek kahkaha atmaya başladı. Ben şaşkın şaşkın ona bakarken birden ciddileşip ben ne olduğunu anlamadan elerini boğazıma dolayıp sıkmaya ve bağırmaya başladı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM KOKAN BEDENLER
AcciónYazım tarihi :01.09.2022 Sonu gelmez cinayetler zincirinin ilk halkasını soymak için gittiği evde başlatmıştı. Kurtulduğunu sandığı o gecenin sabahında ise katilin kurbanlarından biri olduğunu öğreneceğini bilmeden yaşayıp giderken,pusuda bekleyen e...